Şiirlerini hece vezni ile yazan ve bu vezni en güzel şekilde kullanan beş şair.
Beş Hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır. Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.
Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır.
Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz diziminin şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.
İkinci Meşrutiyetten sonra (1908) Ziya Gökalb ve Ömer Seyfeddin’in öncülüğünde edebiyatta yeni bir akım başladı.
Bu akımı benimseyen; (HEYOF : İsimlerinin baş harfleri)
1 Halit Fahri OZANSOY(1891-1971)
2 Enis Behiç KORYÜREK (1891-1949)
3 Yusuf Ziya ORTAÇ (1896-1967)
4 Orhan Seyfi ORHON (1890-1972)
5 Faruk Nafiz ÇAMLIBEL (1898-1973)
“beş hececiler" veya “hecenin beş şairi” ismi verildi. Bu şairler 20. yüzyılın ilk çeyreğinde milli bir dil ve edebiyat, yeni lisan akımını benimseyerek, aruz veznini bir tarafa bırakarak, hece veznini ön plana adılar.
Beş hececiler, şiir yazmaya, Balkan Savaşı yıllarında başladılar. Üslup bakımından da Servet-i Fünuncuların tesirinde kalan bu şairler, aslında aruz ile de çok güzel eserler verdiler. Aruz ve hece zevki bu şairlerde birleşmişti. Zaten aruz bu sırada asırlar ötesinden gelen bir zevkle dile nüfuz ederek, Türk şiirinin emrine girmiş ve en ileri şekline ulaşmıştı. Bu alanda ilk şiirleri, Orhan Seyfi (1910) Hıyaban, Halid Fahri (1912) Rübab, Enis Behiç (1912) Şehbal, Faruk Nafiz (1913) Peyam-i Edebi, Yusuf Ziya (1914) ise Kehkeşan dergilerinde yazdılar. Bu beş şair, 18-20 yaşlarındayken, Ziya Gökalb ile Ömer Seyfeddin Selanik’te Genç Kalemler Dergisini çıkarıyorlardı (1911). Bunlar milli edebiyat davası için bu dergiyi çıkardıklarını söylüyorlardı.
1914 senesinde İstanbul’da Bilgi Derneğini kurdular. Zamanla hepsi bu dernekte çalışmaya başladı. Birbirleriyle tanıştılar ve verdikleri konferanslarla birbirlerini teşvik ederek fikir birliği yaptılar. Enis Behiç ilk şiiri Hodbin’i, bu dernekte okudu. Balkan Savaşından sonra, Edirne’nin düşmandan geri alınması üzerine Enis Behiç, Ey Meriç şiirini yazdı. Yusuf Ziya’nın ilk hece vezni ile yazdığı Türk Yurdu Dergisinde yayınladığı manzumesi Gecenin Hamamı şiiridir (1914). 1917-18 senelerinde, Ziya Gökalb, Ömer Seyfeddin, Fuad Köprülü’nün çıkardığı haftalık Yeni Mecmua Dergisinde beş hececilerden Orhan Seyfi ile Halid Fahri’nin, sonra Faruk Nazif’in şiirleri çıkmaya başladı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline kadar bu dergi aralıklarla çıktı.
İzmir’in işgali üzerine şairler dağıldı ve dergi kapandı. Ülkü birliği bakımından beş hececiler arasında tam bir birlik yoktu. Zamanla Halid Fahri ve Faruk Nafiz aruz vezni ile şiirler yazdılar. Yusuf Ziya bunlara şiddetle çattı. Şair Dergisinde Yusuf Ziya hecenin, Nedim Dergisinde Halid Fahri aruzun savunmasını yaptı. Faruk Nafiz Büyük Mecmua’da hece, bir de Nedim Dergisinde aruz şiirleri yazıyordu.
Halid Fahri, Orhan Seyfi, Faruk Nafiz (1921) Yarın Dergisine şiirler vermeye başladılar. 1923-1928 seneleri arasında çıkan Milli Mecmua'da beş hececilerin dışında, Halide Nusret, Necmeddin Halil, Ahmed Kudsi, Necib Fazıl, Ömer Bedreddin, Ali Mümtaz gibi yeni hece şairleri de şiirler yazmaya başladılar.
Beş Hececiler bazan bir dergide birleştiler, bazan ayrıldılar. Konuşulan Türkçeyi yazı diline geçirerek yeni bir davayı kazandıranlar bunlardı. Beş Hececiler, ferdi duyguları, eski korsan hikayelerini, vatan köşelerini, Anadolu gerçeklerini şiire geçirdiler. Tarihi hadiseleri sade bir dille yazdılar. Çoğunlukla hecenin 11 ve 14'lü kalıplarını kullandılar. Yeni yeni biçimler aradılar. Bazan bir hikayeyi beyit beyit, kafiyeli, uzun şiirler biçiminde de yazdılar. Mesela Faruk Nafiz’in Han Duvarları vb.
Beş Hececiler, dilde sadeleşmeyi, duyguda yerlileşmeyi seçtiler. Nesir ile şiiri karıştırdıkları yazıları da olmuştur. Hatta vezni; Binnaz, Canavar, Sönen Kandiller gibi tiyatro eserlerinde bile kullandılar.