Bermuda Şeytan Üçgeni - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Bermuda Şeytan Üçgeni - Ansiklopedik Bilgi
« : 02 Ağustos 2014, 14:02:06 »
Alm. Dreieck Von Bermudas (s), Fr.Triangle de Bermonda, İng. The Bermuda triangle.
Bermuda Adaları, Florida'nın güney ucu ve Karayib Adası olan Puerto Rico'nun arasında kalan bölge.


Bu üçgenin köşelerinde Bermuda, Florida'daki Miami, ve Puerto Rico'daki San Juan olduğu kabul edilmektedir.

Çeşitli uçak ve gemilerin hiçbir iz bırakmadan kaybolduğu, pusula ve elektronik aletlerin devre dışı kaldığı bu kısım "Şeytan Üçgeni" olarak da bilinir.

Kristof Kolomb, Karayib Denizinden Avrupa'ya dönerken pusula ibresinin bu bölgede kuzeyi göstermeyip büyük ölçüde sapma yaptığını gemi seyir defterine yazmıştır. Bermuda Şeytan Üçgeni, uzun süre hakkında kafi derecede araştırma yapılamadığından, gemici ve pilotların çekindiği esrarlı bir bölge olarak kabul edildi. Hakkında içinde hayal gücü de bulunan birkaç kitap yazıldıktan sonra esrarengizliğini daha da arttırdı. Amerika ve Rus bilim adamları, son yıllarda "Polymode" adlı bir programla Bermuda Üçgeninde ortak bir araştırma yaptılar. Bunun sonucunda da, bu bölgedeki kazaların sebebini büyük ölçüde açıkladılar.

Araştırmacılara göre Bermuda Üçgenindeki hadiselerin büyük sebebi; atmosferle okyanus arasındaki karşılıklı ve değişen etkilerdi. Bunların sonucunda da güçlü hava hortumları ile muazzam okyanus girdapları ve onların dev çekiş kuvvetleri ortaya çıkmaktadır. Tropik sıcağında ısınmış su kütlelerinin enerjileri, Bermuda Üçgeninde eşine rastlanması zor olan kuvvetler açığa çıkararak büyük hortum ve fırtınaların odaklarını meydana getirmektedir. Bazan bu merkezlerin 50 km uzağında, hava akımlarının hızı saatte 400 kilometreye ulaşmaktadır. 1979 yılında Karayib'i etkisi altına alan iki hortum, büyük hasarlara sebeb olmuş, ardında harabeler bırakmıştır.

Bermuda Üçgenindeki güçlü girdapların ana sebebi olarak Golfstrim Akıntıları gösterilmektedir. Okyanus akıntısının burada parçalanması sonucu, kendi etrafında dönen fiyonga şeklinde girdaplar meydana gelir. Bu hareketli sulardaki muazzam enerji, girdapların ömrünü 2-3 yıla çıkarır. Bu girdaplar serbestçe ve deniz akıntılarına tabi olarak hareket ederler. Ayrıca zeminin engebelikleri ve atmosferik olaylar da hareket doğrultularını değiştirmektedir. Kuvvetli bir okyanus akıntısından meydana gelen girdabın süre ve varlığı, atmosferik enerjinin etkisiyle de uzatılır.

Okyanusta golfstrim etkisinden başka hava kitlelerinin etkisiyle ortaya çıkan girdaplar da mevcuttur.Mesela, okyanus üzerinde patlak veren bu siklon (kasırga), enerjisinin bir kısmını okyanusa verir. Böylece su kitlesinin kendi kendine titreşmesine sebeb olur. Bu titreşimlerin peryotları birkaç saatle bir kaç ay arasında değişir. Bunların sonucunda meydana gelen sinoptik (havaya bağlı) girdaplar çok derinlere kadar uzanır. Uçaklardan ve gökyüzü gözlem merkezlerinden bakıldığında golfstrime bağlı girdap halkaları okyanus üzerinde görülebilir. Sinoptik halkalar ise okyanus yüzeyinde görülemez. Ancak denizlerin derinliklerinde tespit edilebilir.

Girdapların bir kısmı da zeminin kabarıklıklarından meydana gelmektedir. Bir su altı akıntısı, yolunda yüksek bir engele rastlayınca, bunun etrafında dönmeye başlayarak bir girdap meydana getirir. Büyük bir girdabın alanına yakalanan gemiler, hızlarını kaybederek kayar ve rotasından çıkar. Meksika Körfezinde sıcak su akıntısı sebebiyle enerji yüklenen su kütlesi, golfstrim olarak Küba ve Florida'nın arasından Atlantik Denizine dökülür. Ortalama olarak 80 km eninde ve 500 metre derinliğe yaklaşan bu akıntı, saatte 240 milyon metreküplük su kütlesi taşımaktadır.

Gerek su akıntılarına gerekse hava akımlarına bağlı güçlü bir girdaba yakalanan gemilerin enkazlarının kaza mahallinden yüzlerce km uzağa taşınması tabiidir. Bermuda üzerinde kasırgaya yakalanan uçaklar da parçalanarak denize atılmakta, parçaları girdaplarla derinlere sürüklenmektedir. Fransız Müslüman deniz araştırmacısı Kaptan Cousteou, enkazların bulunamamasını, tropik sularda mercanların büyüme hızlarının çok yüksek olmasına bağlamaktadır. Ona göre enkazlar kısa süre içinde mercanlarla örtülerek gizlenmektedir. Karayib'deki araştırmaları esnasında Cousteou, 300 yıl önce batmış bir İspanyol gemisinin kalıntısını, 5 m kalınlığında bir mercan tabakasının altında bulabilmiştir.

Bugün Karayib bölgesinde güçlü yer hareketleri ve jeolojik kuvvetlerin varlığı bilinmektedir. Araştırmacılar yüksek basınç kuvvetlerinin günün birinde volkanlar halinde patlayarak serbest hale geçebileceğini açıklamaktadır. Deniz tabanında meydana gelen yer hareketleriyle, Bahama Adalarıyla Florida arasında sık sık yer değiştiren kum tepeleriyle uçurumlar meydana gelmektedir.

Büyük girdaplarda, deniz hareketlerinde ve elektrostatik alanlarda; pusula ve elektronik göstergelerde önemli sapmalar olmaktadır. Volkanik vakalar, zelzeleler ve yıldırım düşmeleri elektrostatik alanlara sebeb olduğundan elektroniği önemli derecede etkiler.

Bermuda Üçgeninde meydana gelen girdaplar, güçlü hortum ve fırtınalar ile pusula ve telsiz cihazlarının çalışmasını bozan manyetik alanlar bir arada düşünülünce, bu bölgede kaybolan gemilerin "muamması" oldukça gerçeğe yakın bir sür'atte gün yüzüne çıkmış olur.

Esrarengiz Üçgen
Kimsenin açıklama getiremediği bu esrarengiz fenomen, içinde bilim adamlarının da bulunduğu pek çok insan tarafından "doğaüstü bir takım güçlerin yaptırımı" olarak algılandı ve öyle zannedildi. Bu açıklamalar arasında kayıp kıta Atlantis'in orada bulunup (bu düşünceyle paralel olarak Atlas Okyanusu ismini almıştır.) Kayıp Kıta'nın hiçbir zaman anlaşılamayan teknolojik ve manyetik kayıp aygıtlarından birinin etkisinden veya o bölgenin defalarca Dünya dışı varlıkların ziyaretlerinde orada yarattıkları manyetik alanın bir etkisi olduğu, hatta Kristof Kolomb'un bile tuttuğu günlüklerde, o bölgede gökyüzünde uçan tanımlanamaz cisimlerden bahsedildiği iddia edilmiştir. Bu esrarengiz üçgen ile ilgili olarak yapılan son iddia ise uzun yıllardır devam eden araştırmaların birkaç yıl önce bir sonuç verdiğinin iddia edilmesi ile ortaya çıktı. Bu son iddiaya göre tüm bu gizemli olaylar aslında basit bir doğal gaz cilvesi idi.

Yer altından fışkıran doğal gazlar, sadece yüksek kara parçalarından değil, deniz ve okyanus tabanlarından da çıkarlar. Çünkü deniz tabanları da üstü suyla kaplanmış alçak kara parcalarıdır. Ancak, okyanusların derinliklerindeki bölgelerden çıkmak isteyen doğal gazlar, oradaki çok düşük ısının da etkisiyle katı hâle dönüşürler ve "hidrat" denilen beyaz ve tebeşirimsi bir madde hâline gelirler. Çok derinlere dalabilen robot kameralarının bu bölgedeki karbeyaz okyanus tabanını ve bazı gemi enkazlarinı resimlemesinden sonra konuya şu bilimsel açıklama getirilmiştir: Bu bölge, Gulf Stream denilen sıcak su akıntısının da geçtiği yerdir. Tabanın bazen ısınması yüzünden, bu "tebeşir gazlar" erir ve sudan hafif oldukları için yüzeye doğru yükselirler. O anda, tabandan yüzeye kadar suyun yoğunluğu azalır. O sırada oradan geçen ne varsa, derin bir kuyuya düşer gibi hızla okyanusun dibini boylar. Çünkü, yoğunluğu düşen su, gemileri taşıyacak kaldırma kuvvetini oluşturamaz. Gazın yükselmesi sona erince yoğunluk tekrar eski haline döner ve geride hiçbir iz kalmadan kocaman gemiler kilometrelerce derine gömülmüş olurlar.

Uçakların düşerek kaybolması ise yine aynı sebeptendir. Yüzeye çıkan doğal gazlar, havadan da hafif oldukları için yükselmeye devam ederler. Bu kez yoğunluk azalması, bölgenin üzerindeki atmosferde oluşur. Oradan tesadüfen geçen bir uçak hemen irtifa kaybeder ve motorları durur. Çünkü, motorlardaki benzinin yanması için oksijene ihtiyaç vardır ve düşük yoğunluklu havanın içindeki oksijen miktarı motorların çalışması için yeterli değildir. Böylece uçak da, hızla okyanus tabanına doğru inişe geçer.