Alm. Aberglaube, Fr. Préjugé, İng. Superstition, False belief, heretical belief.
Aslı olmayan, gerçek olmayan inanç. Batıl, lügatte "hurafe, hak olmayan, sahte, boş, hükümsüz" manalarına gelir. Zıttı olarak "hak, doğru" kelimeleri kullanılır.
İlk insan ve ilk peygamber hazret-i Adem'dir. Allahü teala kullarına onun vasıtasıyla dünyada ve ahirette saadete kavuşmaları için emir ve yasaklarını bildirdi. Buna göre insanların ilk dini hak dindir. Allahü teala hak dinden haberi olmayan veya hak dinleri unutup, yanlış yollara sapanlara, doğru yolu bulmaları için, zaman zaman peygamber denilen rehberler gönderdi. İnsanlar, bu rehberlerin gösterdiği doğru yolu unuttuklarında, yahud onlara uymayıp kendi başlarına gittiklerinde hep yanlış yollara saptılar, batıl itikatların (inanışların) içerisine düştüler.
Batıl itikatlar, çağlara, ırklara, iklimlere, insanların kültür ve medeniyet seviyelerine göre değişiklik gösterir. Günümüzde de çeşitli cemiyetlerde yaşayan bazı insanların birbirlerinden çok farklı batıl itikatları vardır. Bazı ülkelerde batıl itikatlar toplumun bir kısmını veya tamamını kaplayarak uydurma din ve tarikatler ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda olduğu gibi, günümüzde de bazı Afrika, Güney Amerika ve Asya'nın yerli kabile ve insan toplulukları insan eliyle taş, ağaç, vs. gibi maddelerden yapılmış resimlere, heykellere, güneş, ay, çeşitli hayvan türleri gibi maddi varlıklara veya hayali vehimlere tapınmaktadır. Bunlardan başka modern toplumlarda da sahib olunan ilmi ve teknik seviye ile taban tabana zıt, türlü çeşitli batıl itikatlara rastlanmakta, hatta yerine göre vahşi, saçma, tuhaf, saldırgan kültürel ekoller, bu tür itikatlara dayanarak, peşlerine taktıkları insan grubları ile parlayıp sönmektedirler. Bu sonuncu çeşidin örneklerine Amerika ve Avrupa'da sık rastlanmaktadır.
Bizim toplumumuzda az rastlanan batıl itikatlar; daha çok yeterli bilgi, kültür ve muhakeme seviyesinden mahrum insanlar arasında görülür. Sayıları pekçok olan bu tür inançlardan; "Salı günü bir işe başlanmaz!", "Elden ele sabun, makas, bıçak, verilmez!", "Çarşamba günü çamaşır yıkanmaz!", "Perşembe günü saç taranmaz!", "fala inanmak" gibi din ile ilgisi olmayanları, mahalli de olsa, uyduranı bilinmeyen ve sebep gösterilmeksizin körü körüne inanılanlarından birkaçıdır.
Bunlardan başka bir de İslamiyete art niyetlerle sokulmak istenen batıl itikatlar vardır; "Sadece Muharrem'in 10. günü aşure pişirip dağıtmak, mübarek gecelerde helva pişirip dağıtmak, Hıdırellezde ateş yakıp üstünden üç defa atlamak, uğura veya uğursuzluğa inanmak, kiralık insan tutarak ölü evinde veya mezar başında ağlatmak, bağırıp çağırtarak kafileyi, sanatlı sözler söyletmek, kabrin etrafını tavaf eder gibi dönmek vb." misal olarak sayılabilir. İnsanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak olan İslam dininin kaynaklarında böyle şeylerin hiçbirine rastlanmaz ve yer verilmez. İslamiyet, başta putperestlik olmak üzere, inanç, amel ve muamelatta bütün batıl itikatları kaldırmış, her şeyde doğru, hak ve hakiki olanı getirmiştir. Bu hususları İslamın temel kitapları tekrar tekrar yazmaktadır.
Ancak; bazı büyük zatlar için çeşitli şeyler adamak konusunda bilgi eksikliğinden veya yanlışlığından doğan batıl inanç ve uygulamalara bir takım yerlerde rastlanmaktadır. Mesela İslam dininde; türbelere bez, iplik bağlamak, mezarlara mum yakmak yoktur. Bunları Hıristiyanlar ve başka dinlerin mensupları yapmaktadır. Cahil halk veya din bilgisi az kimselerin ölüler için para, mum, yemek ve benzeri şeyler adayarak büyük zatlara yaklaşmak, onlardan faydalanmak istemeleri ve müşkillerinin (problemlerinin) çözümünde, arzu ve isteklerinin yerine getirilmesinde yardımlarını beklemeleri batıl itikatlardandır. İslamiyete uygun olarak büyük zatların ruhaniyetlerinden istifade etmek için, adanacak şeyler Allah için adanır. Sevabı o büyük zata bağışlanır. Böylece o zatın Allah katında adak sahibine şefaatçi olması ve bu kişinin arzusuna kavuşması beklenir, umulur.
Özellikle ülkemiz, batıl itikat konusunda hayli zengin. Gece tırnak ve saç kesilmez Türkiye’de. Evlere nazarlık, at nalı asılır. Çamaşır ve bulaşık suyunu sokağa dökmek hayır getirmez. Ayna kırılması uğursuzluk demektir. Bıçak, makas gibi kesici aletlerin, elden verilmesi de sakıncalıdır ülkemiz insanına göre. Pek az duyulmuş olanlar da var elbette:
1- Bartın ve civarında, çocuklar sümüklü olmasın diye hamilelere kelle, paça, balık yedirilmez. Çocukların güzel olması için hamileler dolunaya baktırılır. Çekilen ya da çıkan dişler atılmaz, duvar kovuğunda saklanır. Çocukların, iki büyük arasında yerde bırakılmayıp kucağa alınması da özenle uyulan itikatlardan biri.
2- Anadolu’da araba önüne tavşan çıkması uğursuzluk sayılır. Buğdaydan yapılı başak demetinin asıldığı bir evde yangın çıkmaz. Bu yüzden Anadolu’nun hemen her evinde başak demeti asılıdır.
3- Akşam öten horozun uğursuzluk habercisi olduğuna inanılır. Akşam hava karardıktan sonra komşuya ateş ve tuz verilmez, bu tür alışverişler akşam ezanından önce tamamlanır.
4- Elazığ´da yeni gelin, kapıdan girerken eşiğe konulan kaşığa basıp kırarsa eve bolluk geleceğine inanılır. Bu ritüel, hala uygulanıyor. Gerdek gecesinde kız tarafının tatlı şerbet yapıp geline içirmesi istenir. İki bayram arası düğün yapılmaması, özellikle Muş, Kars ve Erzurum’da daha da önemlidir.
5- Rize’de cuma akşamı sarımsak yemek iyi değildir. Yeni alınan ayakkabıların da çarşamba günü giyildiğinde çabuk eskiyeceğine inanılır, bu yüzden bir sonraki gün giyilmesi istenir.
6- Tekirdağ´da Hıdırellez günü, ele sabun sürülmemesi geleneğinin ardında insanın sabun gibi eriyip zayıflayacağı inancı var. O gün uyumamak da adettir, çünkü uyanık olmak yıl boyunca iş yapmaya, bereket katmaya işarettir.
İNGİLTERE:
1- Kara kedi, İngilizlere göre şans demek.
2- Kapı girişine at nalı asarlar. Ama Ancak nalın yukarıya bakması gerekir. Aşağıya bakması kötü şans anlamına gelir.
3- Ayın ilk gününde ilk olarak “Beyaz tavşanlar, beyaz tavşanlar, beyaz tavşanlar” demenin şans ve kısmet getireceğine inanılır.
4- Sonbaharda düşen yaprakları yakalamak şans getirir. Bu inanç yüzünden sonbahar mevsiminde rüzgarlı İngiltere sokaklarında ve parklarında yaprak peşinde koşan insanları görmek olağandır.
5- Haşlanmış yumurtayı yedikten sonra kaşığı boş kabuğun içinden geçirmek gerekir ki şeytan dışarı çıksın.
6- Nikahta üzerinde bulunması için geline bir yeni, bir eski, bir de mavi eşya verilir. Bu semboller geleneklerine bağlılığını, geleceğe umudunu ve ‘an’da mutluluğu simgelemektedir.
FRANSA:
1- Aynı kibritle üç kişinin birden sigarası yakılırsa, genç olanın öleceğine inanılır ve bu kurala çok dikkat edilir.
2- Açık olsa da duvara dayalı olsa da merdiven altından geçmiyor Fransızlar. Bu inanç iki nedene dayanmakta. Açık-kapalı merdiven üçgen biçimindedir. Üçgen; doğu ve batı inanç sistemlerinde kutsallığı simgeler. Bu üçgene giren kişinin, o kutsallığı bozduğuna inanılır. Ayrıca, açık merdiven idam sehpasını çağrıştıryor. Bu yüzden altından geçilmesinin felaketi getireceği düşünülüyor.
3- 13 sayısı tüm Avrupa’da uğursuz kabul ediliyor. Otellerde bile 13’üncü kat, 13 numaralı oda, 13 numaralı masa bulunmayabiliyor. 13 sayısına yüklenen olumsuz anlam, 13 havariden birinin Hazreti İsa’ya ihanet ettiği hikayesine dayanıyor. Hemen tüm dünyada 13 sayısı ölümle özdeş tutuluyor.
İTALYA:
1- 13 sayısının değil, 17’nin uğursuzluk getirdiğine inanılır. 17 kişi bir sofraya oturmaz, 17 kişi bir mekanda aynı anda bulunmaz.
2- Siyah kedi gördüğünde saçını çekmenin kötü enerjiyi dağıtacağına inanılır.
3- Ayna kırıldığında 7 senenin uğursuz olacağını düşünürler.
4- İtalyanlar, önemli besin kaynakları olduğu için yağ ve tuzu israf etmezler. Aksi halde kıtlık yaşanacağına, bereketin tükeneceğine inanırlar.
5- Yatağın üzerine şapka koymamak önemli bir inançtır: Ölüm haberi geleceğine delalet eder.
6- Şişeden bardaklara içecek servisi yapıldığında bardak dolmadan içecek biterse o kişinin evleneceğine işaret kabul edilir.
UZAK DOĞU:
1- 4 rakamı ölüm (shi) kelimesiyle aynı olduğu için uğursuzluk olarak kabul edilir. Bu yüzden 4 parçadan oluşan hediye verilmez, bazı otel ve hastanelerin oda numaralarında atlanır.
2- Pirince çubuk batırmak iyi değildir. Sadece cenaze törenlerinde hazırlanan sofradaki pirince çubuklar batırılır.
3- Kuzey’e bakarak uykuya yatmaktan kesinlikle kaçınırlar. Çünkü oralarda ölüler, Kuzey’e doğru yatırılır.
4- Arabalı bir kişi, cenaze arabası onu geçerse baş parmağını saklayarak ölümünü geciktirdiğini düşünür.
5- Yemekten hemen sonra yatınca bir ineğe dönüşeceklerine inanırlar, bu yüzden hareket ederler.
RUSYA:
1- Bir şey unuttuklarında eve dönmek Ruslara göre uğursuzluk getirir. Yine de unuttuklarını almak için eve gelir, çıkarken aynaya bakarlarsa uğursuzluğu temizlemiş olurlar.
2- Ev, iş, araba anahtarı kullandıktan hemen sonra çantaya ya da cebe konmalıdır. Çünkü anahtarın yere düşmesi kötü şans demektir. Olur da düşerse alınca iki-üç kere vururlar, uğursuzluk yerini şansa bırakır.
3- El ele yürüyen iki kişinin arasından başkasının geçmesi kavga habercisidir.
4- Islık çalmanın, kişinin evindeki bereketi yok edeceğine inanılır.
AMERİKA:
1- Şans için, iki elinin işaret ve orta parmağını üst üste getirmek inanç hareketidir.
2- Evde şemsiye açılması bereketin kapanacağına işaret ederken kapıdan çıkınca açılması zenginleşmeyi temsil eder.
3- 13 sayısı Amerikalılar için de uğursuzdur. Hele bir de ayın 13. günü cumaya denk gelirse çok temkinli olurlar, gerekmedikçe sokağa bile çıkmazlar.
4- Etrafa tuz dökmek uğursuzluktur. Dökerseniz tuzu sol omuzunuza dökmelisiniz ki uğursuzluk kalksın, şans kapıları açılsın.
AFRİKA:
1- Genetik bir bozukluk nedeniyle beyaz saç ve ten rengine sahip olan ‘albino’lar, bazı Afrika ülkelerinde tepki çekiyor. Albinoların büyü gücüne sahip olduğuna inanılıyor.
2- Bıçak hediye etmek, sevginin ve iyi niyetin sona ermesini temsil eder. Bıçaklar masaya çapraz konmaz, uğursuzluktur. Yemekte masadan yere bıçak düşerse erkek, çatal düşerse kadın, kaşık düşerse çocuk misafir beklenir.