Alm. Präsidium, Vorsitz, Fr. Presiden, İng. Presidency.
Yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanına (Devletbaşkanına) ait olduğu ve Cumhurbaşkanının sadece kendisine karşı sorumlu olan bakanları tayin ederek onların yardımıyla bu yetkiyi kullandığı siyasi sistem.
Bu sistemde Cumhurbaşkanı (devlet başkanı), ya tek dereceli bir seçimle, yani doğrudan doğruya halk tarafından seçilir veya iki dereceli bir seçimle, yani halk oyuyla seçilen belli sayıdaki delegelerin oy çokluğuyla iş başına getirilir. Bugün ABD’de uygulanan sistem ikinci şekildir.
Tarihte çeşitli devletler zaman zaman bazı yönleriyle başkanlık sistemini hatırlatan siyasi sistemlere sahip olmuşlardır. Eski Roma ve Yunan’da çeşitli misalleri görülen bu şekiller uzun ve çok defa kanlı mücadelelerden sonra bir noktaya kadar getirilmişse de çok kısa bir sürede dejenere olarak diktatörlüklere dönüşmüştür.
İslam tarihinin başlangıç yıllarında, Dört büyük halife devrinde, İslam devleti başkanlık sistemiyle idare edilmiştir. Peygamber efendimizin vefatından sonra sırasıyla Ebu Bekr-i Sıddik (iki sene dört ay), Ömer bin Hatab (l0 sene), Osman bin Affan (l2 sene), Ali bin Ebi Talib (6 sene) Müslümanların oylarıyla seçilerek 30 sene devleti idare etmişlerdir. Kendilerine “Emir-ül-mü’minin” ve “Halife-i müslimin” isimleriyle hitab edilmiştir. Emir-ül mü’mininler, idare, icraat, adalet ve başkomutanlık selahiyetlerine sahiptiler. Dine, devlete ve millete ait işlerde son söz kendilerindeydi. İhtiyaç hissettikleri zaman da, sık sık Peygamber efendimizin eshabından önde gelenler veya uygun gördükleri ehil kimselerle çeşitli konuları istişare ederler (danışırlar) ve sonra kararlarını verirlerdi. Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde büyük ehemmiyetle emir ve tavsiye edilen istişare etmeye (danışma) titizlikle uyarlardı. İstişare için şimdiki parlamento veya diğer meclisler gibi devamlı heyetler olmayıp, mevzuun mahiyetine ve diğer sebeplere göre istişare edilen kimseler değişirdi. Ayrıca çeşitli vilayetlere kendilerinin vekili olarak valiler tayin ederler, bunların çalışmalarını çok sıkı bir şekilde denetlerler, lüzum gördükleri zaman da azledebilirlerdi.
İslam tarihinde “Hulefa-i Raşidin Devri” ismiyle de anılan Dört Büyük Halife devrinden sonra gelen halifeler, kendilerine bazı yardımcılar seçerek onlara vekalet vermişlerdir. Asırlar geçtikçe çeşitli Müslüman milletlerin kurduğu İslam devletlerinde bu sistem içinde gerekli görülen bir takım idari, hukuki, askeri düzenlemeler yapılmış, bazı ünvanlar verilen kimseler ve heyetler devlet idaresinin asli unsurlarından olmuştur.
Günümüzde başkanlık sistemi uygulanan ülkelerde Cumhurbaşkanı, sahib olduğu büyük yetkileri tamamen halk oyundan alırlar. Bazıları bu yetkilerin hepsini tek başına kullanırken, bazıları da (ABD sisteminde olduğu gibi) bakanlar kurulu ile birlikte paylaşmaktadır. ABD’de Cumhurbaşkanı hükumet başkanlığını bizzat yürütürken, Fransa’da aynı partiden seçilmiş Başbakana bırakabilmektedir. Bakanlar Amerika’da direk başkana karşı sorumluyken, Fransa’da Başbakanın teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca tayin edilmektedir. Başkan yardımcılığı ise ABD’de uygulanırken, Fransa’da yoktur. Bu sistemde başkanın bir kralı hatırlatan olağanüstü yetkileri bulunmaktadır.
Günümüzde uygulanan başkanlık sisteminin üstün taraflarının yanısıra mahzurları da vardır. Sistem bir yandan güçlü ve istikrarlı rejimler meydana getirirken, diğer taraftan siyasi mücadeleyi milleti temsil eden en üst seviyeye taşımakta veya başkanın kişiliğine bağlı olarak diktatörlüklere dönüşebilmektedir. Bu durum, Güney Amerika ülkelerinde görülmektedir.
Başkanlık sistemi aşağıdaki özellikleri taşır:
Devlet başkanı yasa önermez fakat yasama organının (parlamento) yaptığı yasaları veto etme hakkına sahiptir. Buna rağmen yasama organından nitelikli bir çoğunluk bu vetoyu iptal edebilir. Bu yöntem İngiliz Monarşi sisteminde herhangi bir yasanın kraliyet onayı olmadan yürürlüğe konamayacağı konseptinden türetilmiştir.
Sabit bir başkanlık süresi vardır. Seçimler planlanmış tarihlerde yapılır. Güvensizlik oyu ile hükûmet düşürülüp erken seçimler düzenlenemez. Bazı ülkelerde devlet başkanının kanunları ihlal ettiği durumlarda "Impeachment" denilen meclis soruşturmasıyla erken seçimlere gidilmesi şeklinde istisnalar vardır.
Yürütme erki tektir. Kabine üyeleri devlet başkanıyla birlikte çalışır ve yürütme ile yasama organlarının ilkelerini tatbik etmek zorundadırlar. Başkanlık sisteminde devlet başkanının bakanlar kurulu için önerdiği adaylar ve hakimler yasama organı tarafından onaylanmalıdır. Devlet başkanı; kabine üyeleri, ordu veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını doğrudan yönetme hakkına sahiptir. Fakat hakimleri fesh etme veya emir verme gibi bir yetkisi yoktur.
Yasama ve yürütmenin ayrıldığı yönetimlerde suçtan hüküm giymiş mahkum ve suçluları affetme veya cezalarını hafifletme genelde devlet başkanının elindedir.
"Başkan" terimi yalnızca başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelere has bir ifade değildir. Örneğin popüler olsun veya olmasın, yasal yollarla seçilmiş olsun veya olmasın bir diktatör de başkan olarak isimlendirilir. Aynı şekilde bunun tersi olarak pek çok parlamenter ve demokratik sistemlerde de devlet başkanı makamına büyük ve şatafatlı törenlerle geçer.
Aslî özellikler
Başkanlık sisteminin özetle aslî ayırdedici özellikleri şunlardır:
Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir.
Yürütme organı tek kişiden müteşekkildir.
Yürütme yasamanın güvenine dayanmaz.
Tali özellikler
Tali özellikler başkanlık sisteminin olmazsa olmaz şartları değildir. Başkanlık sistemi için yukarıda belirtilen üç asli özelliğin olması yeterlidir. Başkanlık sistemi aşağıda belirtilen tali özelliklerden birini taşımıyorsa başkanlık sistemi olmaktan çıkmaz.
Yürütme yasamayı feshedemez.
Yürütme organında görev alan bir kişi aynı anda yasamada da görev alamaz.
Başkan, yasama organının çalışmasına katılamaz.
Devlet başkanının özellikleri
Bazı ulusal başkanlar monarşilerde olduğu gibi devletin yalnızca sözde başkanı hükmündedirler. Hükûmette aktif değildirler. Tamamen başkanlık sistemiyle yönetilen rejimlerde ise başkan halk tarafından yürütmenin başı olarak seçilir.
Bu tür yönetimlerde devlet başkanı ile hükûmet başkanı arasında ayrım yoktur. Bazı parlamenter sistemlerde monarşinin gereği olarak sembolik bir devlet başkanı vardır. İrlanda ve Portekiz buna örnektir.
Güney Afrika gibi bazı ülkelerde yasama organı tarafından seçilen güçlü devlet başkanları vardır. Bunlar başbakan gibi aynı yolla seçilirler ve hem hükûmet hem de devletin başıdırlar.[2] Botswana, Marshall Adaları ve Nauru buna örnektir.
Yerel yönetimler
Yerel yönetimler başkanlık sistemi gibi şekillendirilebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nin bütün eyaletleri başkanlık sistemini kullanır. Japonya'da hükûmet parlamenter sistemi kullanır fakat yerel yönetimler yerel kurullarca seçilen vali ve başkanlarca yönetilir.
Başkanlık sisteminin avantajları
Başkanlık sistemini savunanlar bu sistemin dört ana avantajı olduğunu iddia eder:
Doğrudan yetki — başkanlık sisteminde başkan doğrudan halk tarafından seçilir. Bazılarına göre bu; devlet başkanının gücünü dolaylı yollardan göreve getirilen liderlere kıyasla daha meşru kılar. ABD'de devlet başkanı halk oylamasından hemen sonra toplanan Seçiciler kurulu tarafından seçilir.
Kuvvetler ayrılığı — Başkanlık sisteminde başkanlık ve yasama meclisi iki paralel yapı olarak işlev görür. Bu sistemin destekçilerine göre; böylelikle her iki birim birbirini karşılıklı olarak denetleyerek suistimalin ve makamın kötüye kullanılmasının önüne geçilmiş olur.
Hızlı karar mekanizması — Güçlü yetkilerle donatılmış bir başkan değişiklikleri ivedilikle işleme koyar. Fakat bunun yanında bazılarına göre kuvvetler ayrılığı sistemi yavaşlatır.
İstikrar — Sabit bir görev süresi olan devlet başkanı her an değişebilecek bir başbakana kıyasla daha istikrarlı bir ortam temin edebilir.
Doğrudan yetki
Başbakan genellikle milletvekilleri tarafından, devlet başkanı ise doğrudan halk tarafından seçilir. Buna göre başkanlık sisteminin destekçileri, halk tarafından doğrudan seçilmiş bir liderin herhangi bir yasama organı tarafından dolaylı yollardan seçilmiş bir lidere kıyasla daha demokratik olduğu görüşünü savunurlar.
Başkanlık sisteminde oyverenler birden fazla seçiciler kurulu seçeneği sayesinde politik isteklerini daha net bir şekilde belirtmiş olurlar.
Devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin onu daha sorumlu kılacağı da belirtilir. Bu argümanın arkasındaki neden olarak da başbakanın devletin aygıtları sayesinde kamuoyundan korunduğu fikri gösterilir. Fakat bunun yanında devlet başkanı kendisini seçen vatandaşların istediği yönde politikalar uygulamazsa şayet yönetimden alınamaz.(ABD'de devlet başkanı yalnızca yasama meclisi soruşturmasıyla görevinden alınabilir.)
Kuvvetler ayrılığı
Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin birbirinden ayrılması; her iki birimin birbirini karşılıklı denetleyebilmesinden dolayı avantaj olarak kabul edilir. Parlamenter sistemde yürütme ve yasama birlikte hareket ettiğinden karşılıklı olarak birbirlerinin eleştirisini yapmaları çok nadir görülür. Yasamanın yürütmeyi durdurması güvensizlik oyu ile olur. Bu konuda başkanlık sistemini savunanlar "başbakanın yapacağı bir hatanın asla bilinemeyebileceği" görüşündedirler. Watergate skandalı hakkında yazılar yazan eski bir İngiliz politikacı "Böyle bir skandalın İngiltere'de olmayacağını düşünmeyin, olur ama belki hiç duymazsınız." demiştir.
Kritikçiler bu durumun başkanlık sisteminde de benzer şekilde olduğunu söylerler. Buna göre eğer başkanlık sisteminde yasama meclisi başkanın partisindense şayet aynı durum söz konusu olacaktır. Buna cevaben devlet başkanının görevden alınması gibi bir korkusu olmadığından yasama meclisi üyelerinin eleştirilerini yapıcı olarak addecektir denir. Parlamenter sistemlerde parti disiplini çok önemlidir. Bir parti üyesi açıktan parti başkanını ve politikalarını eleştirirse partiden ihraç edilebilir.
Güvenoyu yoklamasının varlığına rağmen başbakanın veya bakanlar kurulunun karar almasını durdurmak pratikte çok zordur. Parlamenter sistemde güvenoyu yoklaması başbakan ve kabinesince önerilen çok önemli bir yasanın parlamentonun büyük çoğunluğunca kabul edilmemesi gibi durumlarda gerçekleşir. Bu durumda iktidar partisi ya istifa edecektir ya da erken seçimlere gidecektir. İngiltere gibi bazı ülkelerde güvenoyu yoklaması yüzyılda birkaç kez gerçekleşir. 1931 yılında David Lloyd George seçilmiş bir komiteye: "Parlamentonun yürütme üzerinde hiç kontrolü yok; bu tam bir hikaye." (Schlesinger 1982) demiştir.
Hızlı karar mekanizması
Başkanlık sistemini savunanlar başkanlık sisteminin sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı yanıt verip çözüm ürettiğini iddia ederler. Bir başbakan karar alacağı zaman yasama meclisinin desteğine ihtiyaç duyar, fakat başkan daha az bağlıdır.
Başkanlık sistemini savunan farklı bir kesim ise karar verme mekanizmasının başkanlık sistemiyle yavaşladığını ve bunun son kertede sistemin faydasına olduğunu belirtirler.
İstikrar
Başkanlık sisteminde, yürütme organını temsil eden başkanın yasama organını fesh etme yetkisi olmadığı gibi yasama organının da başkanı güvensizlik oyu ile düşürme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle iki organın da görev süreleri bellidir ve bu anlamda bir istikrardan söz edilebilir.
Pek çok parlamenter hükûmetler güvenoyu yoklaması olmaksızın uzun süre yönetimde bulunsalar bile İtalya, İsrail ve Fransa (Dördüncü Cumhuriyet) gibi ülkeler istikrarı sağlama konusunda zorluklar yaşamışlardır. Parlamenter sistemin birden fazla partiden oluştuğu ve hükûmetin koalisyon ile kurulmaya zorlandığı durumlarda hükûmeti oluşturan herhangi bir parti koalisyonu her an terk etmekle tehdit edebilir.
Pek çok kişi başkanlık sisteminin zor durumlarda daha ayakta kalıcı güçte olduğunu iddia eder. Büyük stres ve sorunlar içindeki bir ülkenin dönerli başbakanlıktansa sabit süresi olan bir başkan tarafından yönetilmesinin daha sağlıklı olduğu belirtilir. Fransa Cezayir Bağımsızlık Savaşı esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Aynı şekilde Sri Lanka sivil savaş esnasında yarı başkanlık sistemine geçti. Fransa ve Sri Lanka'da yarı başkanlık sistemine geçişin olumlu sonuçlar verdiği ifade edilir.
Eleştiriler
Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler dört ana noktada yoğunlaşır:
Otoriter rejime olan eğilim — bazı siyaset bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred Riggs gibi bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan Bad for Democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder.
Kuvvetler ayrılığı — başkanlık sisteminde başkan ve yasama meclisi iki paralel yapı şeklinde çalışır. Eleştirmenler bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara neden olacağını ve başkan ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağını söylerler.
Liderlik değişiminde engeller — devlet başkanı görev süresi dolmadan görevinden alınamaz. Eleştirmenler bunu çok büyük bir sorun olarak görürler.
Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar — bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir.
Otoriter rejime olan yönelim
Mecliste çoğunluğu sağlayamayan bir başbakan ya koalisyon yahut azınlık hükûmeti (örneğin 1997'de kurulan ANAP-DSP-DTP-Bağımsızlar koalisyonu) kuracaktır. Bir başbakan çoğunluk hükûmetini yönetse bile yine de parti üyelerine (yazılı olmayan kurallar) bağımlıdır. Diğer taraftan başkanlık sisteminde devlet başkanı diğer partileri marjinalize etmekle kalmaz, kendi partisi içindeki hizip grupları da etkisiz hale getirebilir. Hatta isterse mensubu olduğu partiyi terk bile edebilir. Bu sebepten görev süresi boyunca herhangi bir grupla ittifak ve işbirliği duymaksızın tek başına başkanlık durumu pek çok sebepten endişe vericidir. Bu konuda Juan Linz şöyle demiştir:
Başkanlık sisteminde tehlike görev süresinin esnek olmamasıdır. Bu süre boyunca kazananlar ve kaybedenler çok net bir şekilde belirlenir ve kaybedenler 4 veya beş yıl yürütmeye veya yönetime en ufak bir müdahaleleri olmadan beklemek zorundadırlar.
Sadece çoğunluğun desteğini gerektiren anayasaların sakıncalı olduğu söylenirken çok büyük yetkilerin tek bir kişiye verilmesi de aynı şekilde sakıncalı kabul edilir.
Bazı siyaset bilimciler daha da ileriye giderek başkanlık sisteminin demokrasinin pratiklerini işletmede ve devam ettirmede zorluklar yaşadığını ifade ederler. Buna başkanlık sistemini uygulamaya koyan bazı ülkelerin daha sonra otoriter rejime kaymalarını örnek gösterirler. Seymour Martin Lipset ve başka siyaset bilimciler bu durumun demokrasiye götürmeyen ve ordunun büyük rol oynadığı politik kültürlerde yaşandığını ifade ederler.
Başkanlık sisteminde yasama meclisi ve başkan halktan eşit yetkiler alır. Hükûmetin değişik organları arasındaki çıkan anlaşmazlıkları çözmek çok zordur. Başkan ve meclisin anlaşmazlık içinde olduğu ve hükûmetin işlevsiz kaldığı zamanlarda; ek anayasal manevralar yaparak sorunları çözmek için çok güçlü bir insiyak vardır.[6]
Ekvador bu demokratik kayba örnek olarak gösterilir. Ekvador siyasi tarihinde bazı devlet başkanlarının yasama meclisini görmezden geldiği ve hatta bir devlet başkanının Millet Meclisi'ne gözyaşartıcı bomba attırması bu örneklerdendir. Diğer bir başkan meclisin isteklerini onaylasın diye askerlerce kaçırıldı. 1979'dan 1988'e kadar Ekvador, yürütme-yasama çatışması içinde kalıcı bir kriz atmosferi içerisinde kaldı. 1984'te devlet başkanı León Febres Cordero meclis tarafından atanan yargıtay üyelerinin koltuklarına oturmalarını fiziksel olarak engellemeye çalıştı. Brezilya'da devlet başkanları meclisin hiçbir söz hakkı bulunmayan yürütme kolları oluşturup hedeflerine ulaştılar.
Kuvvetler ayrılığı
Eleştirmenler başkanlık sisteminin oyverenlere parlamenter sistemdeki gibi hesap sorma hakkı vermedeğini ifade ederler. Devlet başkanı veya meclis karşılıklı olarak birbirlerini suçlayarak mesuliyetten kaçabilirler. Eski Maliye Sekreteri C. Douglas Dillon ABD'yi tanımlarken: "başkan kongreyi suçluyor, kongre başkanı suçluyor, ve halk kafası karışık halde kalakalıyor" demiştir.
Liderlik değişiminde engeller
Başkanlık sisteminde görülen başka bir problem de devlet başkanını görev süresi dolmadan görevden alamamaktır. Başkan; verimsiz ve halk tarafında sevilmeyen bir hale gelse ve hatta politikaları halkın çoğunluğu tarafından kabul görmese bile görev süresi dolana kadar görevde kalır. Örneğin ABD'nin dokuncu devlet başkanı William Henry Harrison'ın başkanlığının otuzikinci gününde ölmesiyle yerine geçen John Tyler. Tyler başkan olduktan sonra partisinin karşısında durmaya başladı ve önerilen pek çok yasayı veto etti. Bunun sonucu olarak pek çok kabine üyesi istifa etti ve Tyler partiden ihraç edildi. Başkanlık sisteminde bir başkan sırf sevilmediğinden dolayı görevinden alınamasa da pek çok ülkede askeri darbelerce başkan görevden alınmıştır.
Parlamenter sistemlerde beğenilmeyen liderler güvenoyu yoklaması ile kolaylıkla görevden alınabilirler.
Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar
Bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir. Aksine, tüm yürütme gücünün başkanın elinde toplanması, demokratik denge unsurlarının yeterince güçlü olmadığı toplumlarda kolayca otoriter rejime yol açabilmektedir.
Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler
Afganistan
Amerika Birleşik Devletleri
Arjantin
Azerbaycan
Belarus
Bolivya
Brezilya
Dominik Cumhuriyeti
Endonezya
Ermenistan
Ekvador
El Salvador
Filipinler
Guatemala
Güney Kore
Haiti
Honduras
İran
Kazakistan
Kenya
Kıbrıs Cumhuriyeti
Kolombiya
Kosta Rika
Liberya
Meksika
Nikaragua
Nijerya
Panama
Paraguay
Peru
Seyşeller
Sierra Leone
Sri Lanka
Sudan
Surinam
Şili
Tanzanya
Türkmenistan
Uganda
Uruguay
Venezuela
Zambiya