Baltalimanı Antlaşması - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Baltalimanı Antlaşması - Ansiklopedik Bilgi
« : 08 Temmuz 2014, 09:03:26 »
Osmanlı Devletinin 1838’de İngiltere ile Baltalimanı’nda imzaladığı ticaret antlaşması.

Baltalimanı Ticaret Konvansiyonu, (16 Ağustos 1838) Osmanlı İmparatorluğu'nun Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ile İstanbul'un Baltalimanı semtinde imzaladığı ticaret antlaşmasıdır.

Avrupa’da sanayi inkılabının neticesi olarak daha fazla ham maddeye ihtiyaç duyulmaya başlandı. Bunun üzerine Osmanlı hükumeti de 1826’dan itibaren, ham maddesini dışarıya çıkararak esnafın işsiz kalmasını önlemek maksadıyle bir nevi himaye sistemi olan yed-i vahid (tekel) usulünü uygulamaya koymuştu. Sistemin ayrıca yeni kurulmuş olan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsulünü ucuza satarak aldanmasını önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu. Yed-i vahid uygulaması özellikle İngiliz tüccarlarını son derece rahatsız ediyordu. Nitekim, İngiliz sefiri Ponsenby, yed-i vahid usulü ile ticaret serbestisine konmuş engellere şiddetle çatmakta; Türkiye’de mahsul yetiştirenler, bunların fiyatlarını tesbit etmekte yegane hakim olan imtiyazlı kimselere satmak mecburiyetinde kaldıkça, Türk sanayiinin geriliğe mahkum kalacağını iddia etmekteydi. Kısaca yed-i vahid usulü, İngiltere’nin Osmanlı  Devletini gönlünce sömürmesini engellemekteydi.

Bu sebeple İngilizler, Osmanlı ticaretinde kendilerine ters düşen hükümlerin kaldırılması için 1833’ten itibaren ünlü hariciye nazırları Polmerston aracılığıyla uğraşmaya başladılar. 1836’daki müzakerelerde Osmanlı heyetine başkanlık eden gümrük emini Tahir Efendi, eski düzenden mümkün olduğunca az taviz vermeye çalışmış ve İngiliz isteklerine boyun eğmemişti. Bu durumda İngiliz diplomasisi, Osmanlı bürokrasisinin zayıf ve bunalımlı bir devresini kollamaya başladı. Nitekim bu fırsat iki yönlü bir şekilde İngilizlerin karşısına çıktı. 1837’de Londra büyük elçiliğinden hariciye nazırlığına getirilen Mustafa Reşid Paşa, İngilizlere yakın bir müzakereciydi. Londra büyükelçiliğindeyken mason locasına kayıtlı olan Reşid Paşa, Osmanlı Devlitini iktisadi bakımdan çökertecek bir antlaşmaya yanaşmakta hiç tereddüt göstermedi. Bu sırada Mehmed Ali Paşa Mısır'da Osmanlı Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu. Reşid Paşa, Mısır meselesinde İngilizlerin yardımlarını temin bahanesiyle Baltalimanı’ndaki yalısında dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarlıklar sonucunda, 16 Ağustos 1838’de Osmanlı-İngiliz ticaret antlaşmasını imzaladılar. Antlaşma, 8 Ekim 1838’de Kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmud tarafından tasdik olundu. Esas ve zeyl olmak üzere iki kısım halinde tanzim edilen antlaşmanın birinci kısmı iç ticarete ait maddeleri; zeyli meydana getiren ikinci kısım ise İngiltere’den ithal edilecek mallarla, transit eşyaların gümrüklendirilme şekillerini ihtiva ediyordu.

Antlaşmanın zeyl kısmının ikinci maddesine göre zirai mahsullerle sair eşya üzerine konan yed-i vahid yani tekel usulü tamamen kaldırılıyordu. Bu maddeyle emperyalizmin önündeki engeller kaldırılarak iktisadi sistemimiz felce uğramış oluyordu. Ayrıca iç ticaretin Osmanlı vatandaşlarına münhasır kalması da kaldırılıp, istisnasız bir şekilde İngiliz tüccarlarına veriliyordu.

Antlaşmanın diğer önemli hükümlerine gelince, dördüncü madde ile, Britanya tebeası, Osmanlı memleketleri mahsulü olan bütün maddeleri, istisnasız olarak ihrac etme müsaadesine sahip olacaklardı. Altıncı madde ile transit resmi kaldırılmaktaydı. Yedinci madde ile, İngiliz gemileriyle gelen İngiliz emtiası için bir defa gümrüğü ödendikten sonra, ithalatçı veya alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti. Antlaşmanın bu hükümleri ile, Osmanlı hazinesi, önemli bir gelir kaynağından mahrum kaldı. Önceden yabancı bir emtia bir eyaletten diğer bir eyalete geçerken ilave gümrük ödemek zorunda bulunduğundan, fiyatı artarak rekabet gücünü kaybediyordu. Şimdi ise Osmanlı tüccarı bir yerden bir yere bir malı götürüp, satarken yüzde 12 vergi verirken, İngiliz tüccarları ortakları ve adamları yüzde beş vergi ödeyecekti. Böylece İngiliz tüccarları Osmanlı tüccarına karşı korunmuş oluyordu. Bilahare transit resminin devam etmesine karar verilmiş ise de buna karşılık ithalat resimlerinde, yüzde ikiye varan bir indirime daha gidildi.

Bu arada antlaşma hükümlerinin Mısır, Afrika eyaletleri dahil bütün Osmanlı ülkelerinde ve her sınıf halk tarafından tatbik ve riayet olunacağına dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlere de istisnasız olarak antlaşmanın teşmil edileceği taahhüt olunuyordu. Nitekim 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Osmanlı dış ticaretinde birinci sırayı alan Fransa, menfaatlerine halel geleceğini bilerek bu antlaşma hükümlerine şiddetle karşı çıktığı halde, çok geçmeden 25 Kasım 1838’de yukarıdaki maddeye istinaden aynı hükümleri ihtiva eden bir antlaşma imzaladı. Bunu, Avrupa’nın diğer devletleri takib etmekte gecikmediler. 31 Ocak 1840’ta İsveç ve Norveç, 2 Mart 1840’ta İspanya, 14 Mart 1840’ta Hollanda, 30 Nisan 1840’ta Belçika, 1 Mayıs 1841’de Danimarka ve 20 Mart 1843’te Portekiz ile antlaşmalar imzalandı.

Mustafa Reşid Paşanın faaliyetleri sonucu 1838’de önce İngiltere ve sonraki yıllarda diğer Avrupa devletleriyle imzalanan bu ticari antlaşmalar, esnafı ve tüccarlarımızı uşaklığa, devletimizi de borç bataklığına düşürmekten öte bir işe yaramamıştır. Nitekim antlaşmanın imzalanmasından sonra Avusturya başbakanı; “İşte Osmanlı şimdi bitti!” derken, Osmanlı’ya büyük bir darbenin vurulduğunu daha işin başında söylemekten kendini alamamıştır. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra, 1858’de antlaşmanın tesirlerini anlatan İngiliz Edward Michelson ise; “Yabancı ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayiinin birçok kolları şimdi tamamen yok olmuştur. Bunlar arasında pamuk sanayii başta gelir ki, bunlar tamamiyle İngiliz sanayii tarafından sağlanmaktadır. Şam’ın çelik bıçakları, Kıbrıs’ın şekeri, İznik’in çinisi, Teselya’nın iplik boya sanayi hep yok olmuştur. Bütün bu sanayi kollarının bugün Türk topraklarında artık izi bile kalmamıştır.” derken, Türk sanayiinin düştüğü acı durumu dile getirmiştir. Bu ticaret antlaşmaları, devlet hazinesini önemli masrafları karşılayamaz hale getirdi ve Avrupa’dan borç alma yolu açıldı. Böylece dışa bağımlılık devri başlamış oldu.

Gerçekten de Sultan Abdülaziz 1861’de tahta çıkarken, 1838 ticari antlaşmalarının bir neticesi olarak, dış ticaretin yanında iç ticaret de yabancıların eline geçmiş, büyük çapta mali ve iktisadi çöküntü içerisinde bulunan bir devletle karşılaşmış idi.

Bu antlaşmanın bazı maddeleri şunlardır:

1. Tekel sistemi kaldırıldı. Britanyalılara diledikleri miktarda hammaddeyi satın alma imkânı verildi.
2. İç ticarete Osmanlı vatandaşlarının yanı sıra Britanyalıların de katılması öngörüldü.
3.  Britanya vatandaşları Osmanlı ürünlerini Osmanlı tebâsından tâcirlerle aynı vergi koşulları altında satın alma hakkına sahip oldular.
4. Britanyalılarla olan transit ticaretten alınan vergi resmi kaldırıldı.
5. Büyük Britanya gemileriyle gelen Britanya malları için bir defa gümrük ödendikten sonra, mallar alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti.

Yukarıda sıralanan maddelerin sonuncusu, Britanya vatandaşları Osmanlı Devleti sınırları içinde ticaret yaparken Osmanlı vatandaşlarından bile daha az vergi ödeyecekleri anlamına geliyordu. Örneğin Selanik'ten İstanbul'a mal gönderen Müslüman yerli tüccar devlete transit gümrük vergisi ödediği halde Britanyalı tüccar bu vergiden muaf olmuş ve Müslüman tüccarların bir başka Osmanlı şehrine mal göndermesine, ticaret yapmasına yüksek vergilerden dolayı fiilen imkân kalmamıştı.

1838-1841 yıllarında buna benzer antlaşmalar Fransa, İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve Portekiz'le de imzalandı. Bu antlaşmalar kapitülasyon sistemini sağlamlaştırdı, Osmanlı sanayine büyük bir darbe vurdu. Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer devletlere borçlanmasına yol açtı ve mali çöküntüsünü hızlandırdı.