Yol emniyetini temin edip, tüccarın mallarını koruyan ve şehir dışında durarak, Müslüman tüccardan ticaret malının zekatını, Müslüman olmayandan ise, gümrük denilen vergiyi toplayan ve İslam devletince tayin olunan memur.
Aşir, Müslümanlardan % 2,5, zımmilerden % 5, harbilerden ise mütekabiliyet esasına göre alırdı. Şayet harbilerin ne kadar aldığı bilinmiyorsa % 10 alırdı.
İslam tarihinde, aşir tayini ve gümrük vergisi alınması ilk defa hazret-i Ömer zamanında oldu.Ziyad bin Hudayr anlatır: "Halife hazret-i Ömer'in öşür almak için tayin ettiği şahıslardan biri de bendim. Şehir dışında durarak tüccarın bana gösterdiği mallardan, Müslümanlardan kırkta bir, zımmiden yirmide bir, harbiden de onda bir alırdım."
Hür, Müslüman ve muktedir olma şartlarını taşıyan aşirin Müslüman tüccardan aldığı, ticaret malı zekatıdır. Aşirlerle zekat toplanması, Müslüman tüccarın bu ibadeti yapmasına yardımcı olmak içindir. Aşirler, İslam devletinde yaşayan zımmi (gayri müslim vatandaş) ve harbi (İslam hükumetinden izin alarak Müslüman memleketine giren) tüccarın, her çeşit ticaret malından da vergi alırlar. Zımmiden alınan verginin adı cizyedir. Harbiden alınan ise, gümrük vergisi durumundadır. Her ikisi de, cizyenin sarf edildiği yerlere sarf edilir.
Aşirlik şartlarını taşıyanın, Müslüman ve zımmi tüccarın elinde bulunan maldan öşür alabilmesi için; zekat nisabını (ölçüsünü) doldurması, üzerinden bir sene geçmesi, ticaret için olması ve tüccarın kendi malı olması şartı vardır. Bu şartlardan biri eksik olursa, o maldan bir şey alınmaz.
Borcu, mevcut malından çok olandan da bir şey alınmaz. Yalnız harbi tüccarın durumu böyle değildir. Onun borcunun çok olması veya elindeki malın kendisine aid olup olmamasına bakılmaz. Gümrük vergisi alınır. Çünkü bu vergi, ondan himaye edilmesine karşılık alınır. Ayrıca harbinin İslam memleketine ilk geldiğinde malı üzerinden bir sene geçmesi şartı da yoktur. Ancak bir sene içinde iki defa vergi alınmaz.
Müslüman ve zımmi tüccar, aşire elinde bulunan mal için; "Ben ticarete niyet etmedim, bu benim değildir, o emanettir." yahut "Ortak maldır, ben sadece bu malın bekçisiyim. Bu malın zekatını bulunduğum yerden çıkmadan fakirlere dağıttım." derse, yemin etmesi ile sözü kabul edilir. Bütün bu durumlarda tüccarın sözü, beraat makbuzu göstermeden, sadece yemin etmesiyle kabul edilir.