Aslan (Felis Leo) - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Aslan (Felis Leo) - Ansiklopedik Bilgi
« : 05 Mayıs 2014, 12:20:51 »
Alm. Löwe, Fr. Lion, İng. Lion.

Aslan ya da Arslan (Panthera leo), kedigiller (Felidae) ailesinden etçil süper yırtıcı memeli bir hayvan türüdür.
Kedigiller ailesinin en büyük etoburu. Geniş alınlı, güçlü çeneli, uzayıp çekilebilen tırnaklı, sarımtrak kısa ve yatık tüylüdür. Kuyruğunun ucu püsküllüdür. 

Erkek aslanın başının etrafı uzun ve güzel bir yele ile süslüdür.
Omuzlarının üzerine kadar dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır.

Erkek Aslan


Dişi Aslan

Familyası: Kedigiller (Felidae). Yaşadığı yerler: Afrika, Arabistan, İran ve Hindistan bölgeleri.
Özellikleri: 2 m uzunluk, 1 m yükseklik. Erkeği 250 kg, dişisi 150 kg ağırlıkta. Ömrü: 25-30 sene.
Çeşitleri: Meşhurları Senegal, Kap, İran, Hindistan ve Berber aslanı.

Görkemli yelesi, olağanüstü kuvveti, azamet ve cesaretinden dolayı “Hayvanlar Kralı” olarak tanınır. Yelenin boyun ve göğsü sarış şekline göre; Berber aslanı, Senegal aslanı, İran aslanı, Hindistan aslanı, Kap aslanı gibi çeşitlere ayrılırlar.

Aslanın dili büyük ve diken gibi sert kıllarla örtülü olduğundan, yalarken avının derisini ve iri kemiklerin etini sıyırır. Bu dehşetli hayvan, pençesi ile avladığı canlı hayvanlarla geçinir. Kendi avından karnını doyurunca geriye kalanı terk edip, bir daha o leşi yemez. Hayvanat bahçelerinde bulunan aslanlara günde 5-6 kg taze öküz veya dana eti verilir.

Aslan; kuvvet, çeviklik ve cesaret sembolüdür. O kadar kuvvetlidir ki, kuyruğunun bir darbesi ile bir insanı devirebilir. Bir pençe darbesi ile de bir atın bel kemiğini kırar. Gece, dere ve ırmak kenarlarındaki sazlıklarda pusuya yatarak su içmeye gelen ceylan, maymun ve zebra gibi hayvanları bekler ve 60-70 km hızla avının üzerine hücum ederek yakalayıp, parçalar. Dolaşmasına ve avlanmasına mani olan sık ağaçlı ormanlardan kaçınır. Bütün gününü gölgede uyumak ve kendine çektiği muhteşem ziyafeti tembel tembel sindirmekle geçirir. Gece bastırınca birden canlanır; zira aslan için avlanmanın tam zamanıdır. Genellikle tek başına, bazan da bir kaç aslan beraber avlanır. Aslanlar aç gözlü değildir, av için kendi aralarında döğüşmezler. Bir kaç aslan aynı avdan beraberce karınlarını doyururlar. Erkeğinden daha ufak-tefek olan dişi, en az erkek aslan kadar yırtıcıdır.

Bir sıçrayışta 4-5 m uzağa atlar. Fil ve gergedandan başka büyük hayvanların hepsine saldırır. Kükremesi dehşetli ve korkunç olup, geceleri kükrediği zaman yarım saatlik mesafedeki hayvanlar bile korku ve heyecandan ürkerler.

Aslanın kuvvet ve cesaretine rağmen; insanlar, üstü dal ve otlarla örtülü bir çukura düşürmek gibi bazı tuzaklarla onu yakalarlar. Bazı Afrika yerlileri etini yerler. Birçok bölgelerde de tüyünden halı dokurlar. Aslan acıkmadıkça hiç bir hayvana saldırmaz. Kendisine hücum edilmedikçe insanlara dokunmaz. Böyle olmakla beraber bir defa insan etinin tadını aldı mı, insanlar için ciddi bir tehlike teşkil eder. Tarihe geçmiş insan avcısı aslanlar vardır. Aslan ehlileştirilebilir. Birçok oyun öğretilebilir, fakat gerçek manada evcilleştirilemez.

Çiftleşme mevsimleri değişiktir. Dişi aslan çiftleşmeden 108 gün sonra 3-4 (bazan altı) yavru doğurur. Yavrular gözleri açık doğarlar. Yavrularını üç ay emzirir. Önceleri baş ve ayakları benekli sırt ve kuyrukları enine çizgilidir. Zamanla bu lekeler kaybolur. Anne ve babaları tarafından üç yaşına kadar korunarak yetiştirilirler. Üç yaşını dolduran erkek yavruların yeleleri çıkmaya başlar, yedi yaşında olgunlaşırlar.

İnsanoğlu mümkün olduğu kadar aslanı, bulunduğu yerden uzaklaştırmıştır. Mısır, Asur ve Pers hükümdarları, aslanlarla savaşmayı sembolik görev olarak kabul etmişlerdir. On yedinci yüzyılda bir Moğol hükümdarı 100.000 askerle aslanları avlamıştır. 40 yıllık bir dönem içinde Romalılar, Roma’ya 50.000’den fazla aslan getirmişti.

Geçen yüzyılın sonlarında Afrika ve Hindistan’ın bazı bölgeleri hariç, her yerde aslanların nesli tükendi. İnsafsızca katledildiler. Güney Afrika’da çiftliklerin ve medeniyetin yayılmasıyla, 1860 sonuna kadar vuruldular, tuzağa düşürüldüler ve zehirlendiler. En kibar cinslerinden olan siyah yeleli Kap aslanının soyu tüketildi. Bugün bazı ülkelerde özel kanunlarla nesilleri korunmaya çalışılmaktadır.