İsveçli kimyacı ve fiziksel kimya biliminin kurucularından.
Hayatı boyunca çağın önde gelen bütün bilim adamları ile tanıştı. Dost kazanmakta bir dahi olarak tanınmıştı. Bununla beraber mesleğinin ilk basamakları kendini kabul ettirmek için yaptığı mücadelelerle doludur.
Arrhenius 22 yaşında (1881) elektriğin sulu çözeltilerinden geçişi ile ilgili bir çok deney yaptı. Doktorasını hazırlamak için bu deneylere devam etmeye karar verdi. Upsala Üniversitesindeki Laboratuvarında çalışırken, iki yıl içinde, çeşitli konsertrasyonlarda yüzlerce çözelti üzerinde çok geniş bilgiler topladı. Bunlara dayanarak, sulu çözeltilerin yüklü türler, yani iyonlar ihtiva ettiği hipotezini ileri sürdü. Bu, fevkalade bir görüş idi. Profesörleri bu hipotezi kendi fikirlerinden o kadar farklı buldular ki, Arrhenius’a doktora ünvanını istemeyerek verdiler.
Arrhenius yılmadı ve tezinin örneklerini öbür bilim adamlarına gönderdi. Bu köklü fikirleri sadece bir kaç kişi ciddiye aldı. Ancak, Alman bilgini Ostwald o kadar heyecanlandı ki, Arrhenius ile tanışmak için İsveç’e gitti. Bu bilim adamı tarafından cesaretlendirilen Arrhenius, Almanya ve Hollanda’ya giderek oralarda incelemeler yaptı. 1889’da “Sulu Çözeltilerde Maddelerin Dissosiyasyonu Üzerine” başlıklı çalışmasını yayınladı.
Leipzig Üniversitesine profesör olmak üzere davet edildi. Fakat Stockholm’da bir lise öğretmeni olarak çalışmayı tercih etti. Teorisi hala genel olarak kabul edilmiş değildi. Kendisi ile aynı fikirde olmayanlar, onun tekliflerini “vahşi iyonların göçü” diyerek küçümsüyorlardı. Arrhenius’un 1893’te Stockholm’da profesör olması bile uzun tartışma konusu oldu. Bu problemi, Almanya’daki bilim adamlarından gelen şiddetli bir protesto çözebildi. Profesör olarak tayin edilmesinden iki yıl sonra rektör seçildi ve Nobel mükafatını kazandı.
Böylece uzun bir süre sonra da olsa hak ettiği başarısının sonuçlarını görüyordu. Kendisine Berlin’de Kimya Profesörlüğü teklif edildi. Fakat o sırada İsveç kralı Fizikokimya Nobel Enstitüsünü kurdu ve 1905 yılında Arrhenius bu enstitünün direktörü oldu. 1927 yılında ölümüne kadar, yorulmaz bir deneyci ve son derece çok yönlü bir bilim adamı olarak çalıştı.
Arrhenius’un bilimdeki başarısını, onun yalnız parlak bir bilim adamı olmasında değil, fakat aynı zamanda kendi görüşlerine olan inancında aramak doğru olur. Sulu çözeltilerin özelliklerini anlayışı, çağının düşüncelerinden o kadar ileri idi ki, eğer teorisinin faydalılığı üzerindeki inancı bu kadar kuvvetli olmasa idi, kolayca bir kenara atılabilirdi. Sulu çözeltilerin iyonik modeli, anorganik kimyanın çehresini belirli şekilde değiştirmiştir.
Noble Ödülü
1903 yılında Svante Arrenius "hazırladığı elektrolit dissosasiya teorisinin kimya bilimine önemli hizmet gösterdiğine göre" kimya Nobel ödülüne layık görülmüştü. İsveç Bilimler Akademisi adına konuşan akademik Terneblad onun araştırmalarının elektrokimyanın temelini koyduğunu belirtmiş, ayrıca Arreniusa ilk Nobel kimya laueratı Vant-Hoff′un teorisini bitirdiyine göre teşekkür etmiştir. Svante Arrenius fiziğin birçok alanında araştırmalar yapmış, güneş radyasyonunun atmosfere etkisini, biosfer′deki ısı değişikliklerinin nedenini, volkan aktifleşmelerini öğrenmiş, ayrıca immmun kimyası bilimi ile ilgili araştırmalar yapmıştır. O, 1925 yılında Stokholm Üniversitesi'nden gitmiş ve Fizik-Kimya Nobel Enstitüsü Direktör edinmişti. Arrenius burada ömrünün sonuna kadar çalışmıştır. Alim bir takım ödüllerle, Amerikan Kimya Derneği'nin Hibbs, Londra Kraliyet Cemiyeti'nin Devi, Britanya Kimya Cemiyeti'nin Faraday madalyaları ile taltif edilmiş, bir takım bilimsel toplum ve üniversitelerin onursal üyesi seçilmiştir.