Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) Dualarının Kabulü
Hayatının her ânını, Rabb'e teveccühle nurlandıran bu Zât'ın yaptığı her dua Allah (c.c.) tarafından kabul edilmiştir.
Yağmur Duası
Enes b. Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: Cuma günü Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) hutbe verirken bir adam geldi ve:
-Yâ ResûlAllah (sallallâhu aleyhi ve sellem), yağmur yağmaz oldu. Allah'a dua et de bize yağmur yağdırsın, dedi. Resûlullah hemen dua etti, derken üzerimize yağmur yağmaya başladı. Öyle ki, az daha evlerimize ulaşamayacaktık. Ondan sonraki cumaya kadar üzerimize hep rahmet yağdı durdu. Enes dedi ki:
- Öbür cuma, bu adam yahut bir başkası ayağa kalktı ve: Yâ Resûlullah, bu yağmuru, bizden çevirmesi için Allah'a dua et de, bu yağmuru üzerimizden çevirsin, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem): "
Allahım! Etrafımıza (yağdır), üzerimize değil." dedi. Enes dedi ki:
-Yemin olsun, bulutların sağa-sola parçalandıklarını, etraftakiler üzerine yağmur yağarken, Medine ahalisinin yağmur altında olmadıklarını muhakkak görmüşümdür.[1]
Hazreti Ömer’in (radiyallâhu anh) Müslüman Olması
Abdullah İbn Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle dua etti:
"Allahım! Şu iki insandan (Ebû Cehil veya Ömer b. Hattab) Senin katında Sana daha sevimli olanıyla İslâm'ı azîz kıl."
Sabahleyin Hz. Ömer, Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzuruna çıktı ve müslüman oldu.[2]
Abdullah ibn-i Abbas’a Duası
Abdullah ibni Abbas (radıyallâhu anh) anlatıyor: Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) helâya girmişti. Kendisi için abdest suyu koydum.
"Bunu kim koydu?" diye sordu. İbn Abbas:
"Ben" dedim. Bunun üzerine:
"Allahım, onu dinde fakih kıl." diye dua etti. Peygamberimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu duasının kabul edildiği gün gibi âşikârdır. Çünkü İbn Abbas "Habrü'l-ümme", "Tercümânü'l-Kur'ân" lakaplarıyla meşhur olmuş, genç yaşta Hz. Ömer'in âlimler meclisinde yerini almıştır.[3]
Müsned'de ise, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) duası şu şekildedir: "Allahım, onu dinin ruhuna âşina kıl ve ona tevili öğret."[4]
Hazreti Enes’e (radıyallâhu anh) Duası
Enes ibn-i Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: Beni annem, Resûlullah'a (sallallâhu aleyhi ve sellem) getirdi:
"Yâ ResûlAllah! Bu, oğlum Enesciktir. Onu sana getirdim. Sana hizmet eder. Onun için Allah'a dua et." dedi. Bunun üzerine:
"Allah'ım! Bunun malını ve evlâdını çoğalt." diye dua etti.
Enes demiş ki: VAllahi malım pek çoktur. Çocuklarımın ve torunlarımın sayısı ise bugün yüz civarındadır.[5]
Ümmü Haram’a (radıyallâhu anha) Duası
Enes b. Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir gün Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ümmü Haram'ın ziyaretine geldi. Teyzem O'na yemek ikram etti. Akabinde Resûlullah bir müddet uyudu. Sonra gülerek uyandı. Ümmü Haram:
-Yâ ResûlAllah! Seni güldüren nedir? diye sordu.
Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) :
-"Bana rüyamda birtakım insanlar şu engin deniz üstünde tahtları üzerine kurulmuş hükümdarlar gibi gemilere kurulmuşlar, ihtişamla Allah yolunda deniz harbine giderken gösterildiler de ona gülüyorum." buyurdu.
Ümmü Haram:
-Yâ ResûlAllah! Beni de o deniz gâzilerinden kılması için Allah'a dua ediver, dedi. Resûlullah, Ümmü Haram için dua etti. (Enes b. Mâlik dedi ki:) Hakikaten Ümmü Haram, Muaviye b. Ebî Süfyan'ın Şam valiliği zamanında ve onun kumandasında tertip edilen bir deniz gazâsında (Kıbrıs) gemiye bindi ve denizden karaya çıktığı zaman bindiği hayvanından düştü ve gazâ yolunda şehit olarak vefat etti.[6]
Üzerine İşkembe Bırakanlara Bedduası
Hz. İbnu Mes'ud radıyAllahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Ka'be'nin yanında namaz kılarken, Ebu Cehl ve arkadaşları da orada oturuyorlardı. Bir gün öncesi bir deve kesilmişti. Ebu Cehl arkadaşlarına: "Falan ailenin kestiği devenin işkembesini kim getirip, secdeye gidince Muhammed'in omuzları arasına bırakacak?" dedi. Oradakilerin en bedbahtı fırlayıp, işkembeyi kaptığı gibi, Aleyhissalâtu vesselâm secdeye kapanınca iki omuzu arasına bıraktı. Buna hepsi güldüler, (keyflerinden) birbirlerinin üzerine eğilmeye başladılar. Ben (biraz uzaklarında) ayakta durmuş onlara bakıyordum. Eğer bir destekcim olsaydı onu sırtından atardım. Resûlullah secdede idi, başını kaldırmıyordu. Derken biri kalkıp Hz. Fâtıma radıyAllahu anhâ'ya haber verdi. O, henüz küçük bir kızcağızdı geldi, işkembeyi sırtından yere attı. Sonra onlara yönelip, hakaretler savurdu. Aleyhissalâtu vesselâm namazını tamamlayınca, sesini yükseltti ve hepsine bedduada bulundu. Resûlullah dua etti mi üç kere tekrar ederdi, bir şey isteyince de üç kere isterdi. Namazı bitince:
"Allah'ım, Kureyş (in helâkini) sana havale ediyorum!" dedi ve üç kere tekrar etti. Resûlullah'ın sesi kulaklarına gelince, onlardan gülme gitti. Duasından korkuya düştüler. (Beddua edince bu onlara çok ağır geldi. Zira onlar, bu beldede yapılan duaların kabul edildiğini biliyorlardı.)
Sonra Resûlullah:
"Ey Allah'ım, Ebu Cehl İbnu Hişam'ı, Utbe İbnu Rebî'a'yı, Şeybe İbnu Rebî'a'yı, Velid İbnu Utbe'yi, Ümeyye İbnu Halef'i, Utbe İbnu Ebî Muayt'ın helâklerini sana havale ediyorum" dedi. bir yedinciyi de zikretmişti, aklımda tutamadım. Muhammed'i hak ile gönderen Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, Resûlullah'ın ismen zikrettiği bu adamları, Bedir günü hep yerlere serilmiş gördüm. Bunlar, sonra da kuyuya, Bedir kuyusuna sürüklenip atıldılar." [7]
Ebû Hureyre'nin (radıyallâhu anh) Annesine Duası
Hazreti Ebû Hureyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Ben müşrike annemi İslâm'a davet ediyordum, fakat hep imtina ediyordu. Bir gün yine davette bulunmuştum, bana Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hakkında hoşuma gitmeyen sözler söyledi. Ağlayarak Aleyhissalâtu vesselâm'a gittim.
"Niye ağlıyorsun?" diye sordu.
"Ey Allah'ın Resûlü dedim, annemi İslâm'a davet ediyordum, hep reddediyordu. Bugün de aynı davette bulundum, bu sefer sizin hakkınızda hoşuma gitmeyen sözler sarfetti. Ebu Hureyre'nin annesine hidayet vermesi için Allah'a dua ediverin!" dedim.
Bu talebim üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allahım! Ebu Hureyre'nin annesine hidayet et" buyurdular. Ben, Aleyhissalâtu vesselâm'ın duasına sevinerek huzurlarından ayrıldım. Anneme geldiğim zaman, kapıya yöneldim. Kapı kapalıydı. Annem ayak seslerimi işitti.
"Ebu Hureyre! Yerinde dur (içeri girme)!" diye seslendi. Ben su şırıltılarını işittim, yıkanıyordu. Yıkandı, entarisini giydi, alelacele başörtüsünü koydu ve kapıyı açtı.
"Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir!" diyordu.
Ben hemen Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a döndüm. Sevinçten ağlıyordum.
"Ey Allah'ın Resulü! Müjde dedim. Allah senin duanı kabul buyurdu. Ebu Hureyre'nin annesine hidayet nasib etti!"
Aleyhissalâtu vesselâm Allah'a hamdetti ve hayırlı sözler söyledi."[8]
Dipnotlar:
[1] Buhârî, istiskâ 7; Müslim, istiskâ 1.
[2] Tirmizi, menâkıb 18; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/95.
[3] Buhârî, ilim 17; vudû 10; i'tisam 2; Müslim, fezâil 138; İbn Hacer, el-İsâbe, 4/141-151.
[4] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/266.
[5] Müslim, fedailü's-sahabe 143.
[6] Buhârî, cihad 3; Müslim, imâre 160, 161.
[7] Buhârî, Vudü' 69, Salât 109, Cihad 98, Cizye 21, Menâkıbu'l-Ensar 29, Meğazi, 7; Müslim, Cihad 107; Nesâi, Tahâret 192.
[8]Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 158.