Toggle navigation
Ana Sayfa
Yardım
Giriş Yap
Kayıt Ol
Giriş Yap
Kayıt Ol
×
Close
Giriş Yap
Remember me
Sorular ve Cevaplar
Bilgi Bankası
Dini yazılar
İbadetler
Hac - Umre
Konu:
Hac'cın ve Kâbe'nin tarihçesi
« önceki
sonraki »
+
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Aşağı git
Hac'cın ve Kâbe'nin tarihçesi
0 Yanıt
3324 Gösterim
0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Arif Arslaner
Join Date: Eyl 2008
Yer: A'raf şehri
4502
+1462/-0
Cinsiyet:
Sen, Seni Sevdiğinle Bil Ey Can! "O" Seninledir.
Hac'cın ve Kâbe'nin tarihçesi
«
:
19 Kasım 2008, 21:03:11 »
HACCIN VE KÂBE’NİN TARİHÇESİ
Allahü Teâlâ, (c.c.) Âdem Aleyhisselâm’ı Cennette bir Cuma günü topraktan yarattı. Âşürâ günü de ruh verdi. Meleklere ve Azâzil ismindeki şeytana Âdem (a.s.) a secde etmelerini emretti. Bütün melekler secde ettiler, şeytan ise kibirlenip secde etmedi. Melekler başlarını secdeden kaldırınca şeytanın secde etmediğini gördüler. İtâat emrine teşekküren ikinci kere secde ettiler. Namazda secdenin iki kere yapılmasının hikmeti budur.
Şeytan Hz. Âdem’e secde etmediği için lânetlenip, cennetten kovulunca Hz. Âdem’e ve evlatlarına düşman oldu. Bir fırsatını bulup önce Havva Vâlidemiz’in, onun sebebiyle de Âdem Babamızın Cennet’te kendilerine yasak edilen meyveyi yemelerine sebep oldu. Hz. Allah ikisini de yeryüzüne indirdi.
Âdem Aleyhisselam, Hindistan yakınındaki Serendib (Srilenka ) adasına, Havva Vâlidemiz de Hicaz’daki Cidde’ye indirildiler.
HAZRETİ ÂDEM’İN KÂBE-İ MUAZZAMA’YI İNŞÂSI
Hazreti Âdem, uğradığı imtihandan dolayı göz yaşları içerisinde ağlarken Allah’ü Teâlâ’ya şöyle yalvardı “Yarabbi Ben cennette iken Arş-ı Âlâ’yı ve Beyti Mâmur’u tavaf eden meleklerin tesbihlerini, zikirlerini ve güzel seslerini duyarak lezzetleniyordum. Şimdi ise bu nimetlerden mahrumum ve bundan dolayı çok müteessirim”.
Cenabı Hak, “Yâ Âdem Benim yeryüzünde bir haremim var, Oraya git, benim için bir ev bina et. Meleklerin, Arş-ı Âlâ’nın etrafını tavaf ettikleri gibi, sen de tavaf et ki meleklerin tesbihlerini, zikirlerini ve güzel seslerini duyabilesin. O mekanda senin ve evlatlarından benim emrim üzere olanların duâlarını kabul, günahlarını da af ederim.” diye vahiy etti.
Beytullah’ın inşâsı ve hac farizasını îfâ ile emir olunan Âdem (a.s.), musahhar bir rüzgarla bir meleğin refâkatinde Kâbe-i Muazzama’nın yanına geldi. Ayak bastığı her yer bilâhere şehir oldu.
Cibril-i Emin kanatları ile Kâbe’nin temellerini açtı. Kendisine yardım eden diğer melekler, otuz kişinin kaldıramayacağı büyüklükteki taşları temele yerleştirdiler. Hz. Âdem beş dağ (Tûr-i Sîna, Lübnan, Tûr-i Zeytün, Cüdi ve Hira) dan getirilen taşlarla Beytullah’ı inşâ etti.
Cebrâil Aleyhisselam, Hz. Âdem’i (a.s.) Arafat’a götürüp, menâsik-i haccı (haccın amellerini) gösterdi. Bu sırada Havvâ Vâlidemizle Arafat’ta buluştular. Müzdelife’de birleşip, zifafa girdikten sonra Mekke-i Mükerreme’ye geldiler. Kâbe-i Muazzama’yı tavâf ederken melekler ile karşılaştılar. Melekler: “Ey Âdem! Allahü Teâla haccını mebrûr ve sa’yini meşkûr eylesin. Bizler zât-ı âlînizden iki bin sene evvel bu beyt-i şerifi hac ve tavaf etmiştik” dediler. Âdem Aleyhisselam, Melâike-i Kirama: “Sizler bu beyti tavaf ederken ne okurdunuz?” diye sordu.
Onlar da:
سُبْحاَنَ اللهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ اِلَهَ إلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَر
Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vellâhü ekber.
diye tavaf ederdik dediler. Hz. Âdem onlara bundan sonraki tavaflarınızda:
وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إلاَّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيم
Velâ havle ve lâ kuvvete illâ billhil-aliyyil aziym.
kelimelerini de okuyunuz buyurdu.
Kendisine af müjdesi verilen Âdem (a.s.) Mevlâya şöyle nazlandı “Ya rab her iş yapana bir ücret ihsan edersin, Âdem kulun Kâbe’yi bina etti, acaba ona ne ihsan edersin?”
Cenabı hak “Yâ Âdem seni afettim yetermi. Âdem a.s. “Ya rabbi senin hazinen genişdir,biraz ziyâde et.” dedi.
Cenabı Hak “Ya Âdem senin evlatlarından bu beytimi ziyaret edenleri de af ettim yeter mi?” buyurdu. Âdem a.s. “Ya rabbi senin rahmetin bol, biraz daha ziyâde et.”dedi. Mevlâmız da: “Yâ Âdem senin evlatlarından bu beytimi ziyârete gelenler, gelmeyenlere duâ ederse onları da affettim yeter mi?” buyurdu. Mevlâmızın bu cömertliği karşısında çok memnun olan Hz. Âdem, “Hasbî, hasbî” (bu bana kâfi ya Rabbi) dedi.
Âdem aleyhisselâm, Havvâ Vâlidemizi de yanına alarak Hindistan’ ın Serendip (Srilanka) Adasına geri döndü. Hz. Âdem; bir rivayete göre 40, bir rivayete göre de 70 defa gelerek hac yaptı. (Mirâtü-l Haremeyn c.1, s.51)
Adem aleyhisselam 1000 yaşında vefât etti ve Ebu Kubeys Dağı’na defnedildi. Havvâ Vâlidemiz de 1001 yaşında vefât edip, Cidde de defnedildi.
İBRAHİM ALEYHİSSELÂMDAN EVVEL KÂBE'NİN
MEVCUDİYETİNİN DELİLİ
İbrahim aleyhisselâm, Hâcer Vâlidemiz ve oğlu İsmâil’ i Beytullah’ ın yanına bırakıp, Seniyye denilen yere vardığında, Beytullah’ a dönüp Mevlâ’ya şöyle niyazda bulundu;
رَبَّناَ إنِّي أسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي ذَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّناَ لِيُقِيمُوا
الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِى إلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُون.
Manası: Ey rabbimiz! Benim zürriyetimden bir kısmını (İsmail ile annesi Hacer’ i) ekin bitmez bir vâdide, senin Beyt-i Muharrem’ inin (Kâbe’nin) yanına yerleştirdim. Ey rabbimiz! (Bunu) Namazı dosdoğru kılsınlar diye (yaptım). Bundan böyle insanların bir kısmının gönüllerini onlara meylettir ve onlara bazı meyvelerden rızık ver! Ola ki şükrederler. (Sure-i İbrâhim/37 Sayfa 259)
Bu ayette geçen “senin beyt’i muharrem (Kabe)nin yanına yerleştirdim” buyrulması İbrâhim a.s.dan evvel mevcudiyyetine delildir. Hazret-i İbrâhim ve İsmâil Aleyhimesselam Beytullâh’ı O eski temeller üzerine inşâ etmişlerdir.
NUH TUFANI'NDA KABE'NİN SEMÂYA KALDIRILMASI
Nuh (a.s.) tufanı yaklaşınca Cebrâil aleyhisselam, Hacerü’l-Esved’i Ebü Kubeys dağında husûsi bir yere koydu. Beytullah’da semâya kaldırıldı.
İnsanlar bu Beytin yerini biliyor, fakat tesbit edemiyorlardı. Dünyâ’nın dört tarafından zulme uğrayan insanlar gelip burada duâ ediyorlardı.
İbrâhim, (a.s.) Beytullâh’ı tekrar binâ edinceye kadar peygamberler beytin yerini tavaf ediyorlardı.
Ümmetleri helak olan peygamberler Kâbe-i Muazzama’ ya gelir, vefât edinceye kadar orada ibadet ederlerdi. Nûh, Hûd, Sâlih ve Şuayb Aleyhisselâm bunlardandır. Bunların kabri Hacerü’l Esved ile Zemzem-i Şerif ‘in arasındadır. Bu arada 70, diğer bir rivayette 99 peygamber medfundur.
İBRÂHİM VE İSMAİL ALEYHİMESSELAM’IN
KÂBE-İ MUAZZAMA’YI İNŞÂSI
İbrâhim, (a.s.) Irak’ ta Sümer şehirlerinden (Ur) mevkiinde dünyâ’yı şereflendirdi. Bâbil halkını dine davetle vazifelendirilen İbrâhim, (a.s.) Bâbil hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atıldı. Allâh'ü Teâlâ'nın:
يَا نَاُر كُونِي بَرْدًا وَسَلاَماً عَلَى إِبْرَاهِيم
Ey ateş İbrâhim üzerine soğuk ve sâlim ol
emri ile ateş Hz. İbrâhim’i yakmadı.
Bu hâdise üzerine Nemrut’ un kızı Udda ile Hz. İbrâhim’ in amcası ve Nemrud’un veziri Hâmân’ın kızı Sâra müslüman oldular. Zindana atıldılar. Ama dinlerinden asla dönmediler. Hz. Sâra, İbrâhim (a.s.) ın zevcesi, İshak Aleyhisselâm’ın da annesi oldu. Udda ise, İbrâhim (a.s.) ın Amcası’nın oğlu Medyan’a zevce, aynı zamanda 20 kadar peygambere de büyük anne oldu.
İbrâhim, (a.s.) müminlerle beraber önce Filistin’e, sonra da Mısır’a gitti. Fakat orada kendisine inanan az oldu.
Mısır hükümdârı, Sâra Vâlidemiz’e ihânet etmek istedi; ama eli havada kalınca kötü niyetinden vaz geçti. Hâcer isminde bir câriyeyi Sâra Validemiz’e hediye etti; beraberce Filistin’e döndüler.
Bilâhare çocuğu olmayan Sâra Vâlidemiz, İbrahim Aleyhisselam’la Hâcer’i evlendirdi. Fakat İsmail adında bir oğulları Dünya’ya gelince onları kıskandı.
Mevlâ’mız, İbrahim Aleyhisselâm’a din uğrunda çile çeken Sâray’ı hoş tutup, Hâcer Vâlidemiz’le oğlu İsmail’i de Beytullah’ın bulunduğu mukaddes beldeye götürmesini emir buyurdu.
Hazreti İbrahim, Allah-ü Teâla’ nın emri ile Hâcer validemiz ve oğlu İsmail’i bir damla bile su bulunmayan Mekke-i Mükerreme’ de bu gün zemzem’in bulunduğu yere götürdü. Yanlarına bir testi su ve biraz hurma bırakıp, Filistin’ e geri döndü.
Hâcer Vâlidemiz, Hz. İbrâhim’in arkasından “Ey İbrahim! Konuşulacak bir kişinin, içecek bir şeyin bulunmadığı bu ıssız yerde bizi niye bırakıp gidiyorsun? Bunu sana Allah mı emretti?” dedi.
Hz.İbrahim de; “Evet Allah emretti.” dedi. Hâcer Vâlidemiz; “O halde o bizi korur.” dedi ve oğlu İsmail’ in yanına döndü.
Hz. İbrâhim onları göremeyecek kadar uzaklaştıktan sonra Beytullah’ a dönerek şöyle dua etti: “Ey Rabbimiz! Ben, soyumdan bir kısmını senin mukades beytinin yanında; ekin bitmez, çorak bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabimiz! Beytinde namaz kılmaları için insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, şükür etmeleri için onları meyvelerle rızıklandır. (Sûre-i İbrâhim, ayet: 27)
Yiyecek ve içecekleri tükenince; Hâcer Vâlidemiz su aramak için Safa ile Merve arasında yedi defa gidip geldi. Yedinci seferinde bir ses işitti. Baktı ki oğlu İsmail’ in ayağının dibinde Cebrâil aleyhisselam, kanadı ile zemzem suyunu çıkarıyordu. Koşarak geldi ve dağılmasın diye ibrânice olarak zez-zem (dur dur) diyerek suyun etrafını kumlarla çevirdi. Suyun yanında bir de hurma ağacı bitti. Bilâhere buraya “Cürhüm” kabilesi gelip yerleşti. Hz.İsmail de onlardan bir kızla evlendi.
İbrâhim, (a.s.) zaman zaman Burak ile Mekke-i Mükerreme’ ye gelip gitti. Bunlardan birisi, 13 yaşına gelen oğlu İsmail’i kurban etmek için idi.
90 yaşında Hâcer vâlidemiz vefat etti, Harem-i Şerif’in “Hicr” denilen yerine defnedildi.
İbrâhim, (a.s.) zebih (kurban) hadisesinden takriben 7 sene sonra Mekke-i Mükerreme’ ye geldi. Allahü Teâla’nın :
وَعَهِدْناَ إلَى إبْرَاهِيمَ وَإِسْماَعِيلَ أنْ طَهِّراَ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِييَن وَالْعاَكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ.
Manası: “İbrahim ve İsmâil’e de evimi (Kâbe) tavâf edenlere, ibâdete kapananlara, rükû ve secdeye varanlara tertemiz tutun diye emrettik.’’ (Bakara Suresi, âyet 125)
Emri ilâhisi ile iki peygamber, Beytullah’ ı yapmaya karar verdiler; fakat temelin nereye atılacağını, yükseklik ve genişliğin ne kadar olacağını bilmiyorlardı. Hz. Allah, Cebrail (a.s ) vasıtasıyla onlara târif etti.
Diğer bir rivayete göre ise, Kabe’nin yükseklik ve genişliğine uygun olarak meydana getirdiği bir bölük bulut’a lisan verip;
“Ey İbrâhim, Kâbe-i Muazzama’nın yükseklik ve genişliğini benim ölçülerime uygun olarak yap” diye konuşturuyor ve böylece onları bu sıkıntıdan kurtarıyordu.
Kâbe-i Muazzama’nın duvarları bir miktar yükselince, Hz.İbrahim mübarek ayaklarının altına yastık kalınlığında bir taş koydu. Bu taş, ihtiyaca göre yukarıya kalkarak veya aşağıya inerek iskele vazifesi görüyordu.
Bu gün dâhî İbrahim Aleyhisselâm’ın mübarek ayaklarının izleri, bu taşın üzerinde âşikar bir şekilde görülmektedir.
İbrâhim aleyhisselâm’ın ayak izleri
İbrahim aleyhisselâm, Hacerü’l Esved”in bulunduğu rükn-i şerife işâretle, Hz.İsmail’e: “Oğlum, bu rükn-i şerif, çok mübarek bir köşedir. Buraya münasip, bir taş bulup koyalım.” buyurdular. Hz.İsmail (a.s.) de birkaç tane taş seçdi. Ancak İbrahim Aleyhisselâm, hiç birini uygun görmedi. Bu esnâda Ebu Kubeys dağı tarafından:
إلَيَّ يَا إبْراَهِيم فَاِنَّ أمَانَتَكَ فِيَّ
“Ey İbrahim! Bana doğru gel. Zira senin istediğin emânet bendedir”
nidâsı geldi. Hz. İbrahim Oradan Hacerü-l Esved’i alıp getirdi ve şimdiki yerine koydu.
Kâbe-i Muazzama’nın duvarları yükselirken, Hz.İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm, Cenab-ı Hakka bir yandan şöyle dua ediyorlardı:
رَبَّناَ تَقَبَّلْ مِناَّ اِنَّكَ أنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيم.
Manası: “Ey rabbimiz! Bizden bu (hayırlı ameli) kabul et! Şüphesiz ki (sözü) işiten, (işi) bilen ancak sensin (Bakara Suresi, âyet 127)
Hulâsa , Hz.İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm pek âli ve pek mübarek olan Kâbe-i Muazzama’nın inşâsını tamamladılar. Sonra da, etrafını yedi şavt ile tavaf ettiler. Cenab-ı Hak (Celle ve âlâ) Hazretleri:
“Ey İbrâhim! Ben bu ulvî Kâbe’yi sana, kendi şahsına mahsus bir ziyaret mahalli olsun diye inşa ettirmedim. Bilakis, ahir zamanda âlemlere rahmet ve bütün enbiyâ ve mürselînin efendisi olarak göndereceğimiz, Muhammed Ümmeti için yaptırdım. Şimdi sen pek yüce olan bu Kâbe’nin inşasının bitip, her şeyinin tamamlanmış olduğunu ilan için seslen. Ümmet-i Muhammed ve diğer insanlar duysun. Şimdiden bu emri yerine getirmeye niyet edip karar versinler. Zamanı geldiğinde de hac ve tavaf eylesinler.” buyurdu.
Nitekim şu ayeti kerime bunu ifade etmektedir:
وَأذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجاَلاً وَعَلَى ضَامِرٍ يأتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيق.
Manası: “İnsanlar için de haccı ilan et. (insanları alenen hacca davet et ve onlara hacceylemelerini emret.) Gerek yaya, gerek her uzak yoldan gelecek arık (yani, uzun yolculuk kendisini yormuş, bu sebeple zayıflamış olan) develerin üstünde (süvari) olarak sana gelsinler”. (Hac Suresi, âyet 27)
Bu ilâhi emre muhâtap olan İbrâhim aleyhisselam:
“Ey rabbim! Şimdi ümmet-i Muhammed ruhlar âleminde bulunuyor. Benim ilânımı nasıl işitecek?” demesi üzerine, Allahü Teala:
اَلنِّداَءُ مِنْكَ وَالْبَلاَغُ مِنِّي
Manası: “Ey İbrahim! Seslenip davet etmek senden(sesini ümmet-i Muhammed’ e ve diğer insanlara) duyurmak benden” buyurdu.
Hz.İbrahim de; bir rivayete göre Makâm-ı İbrahim’in üzerinden; diğer bir rivayete göre ise, Ebu Kubeys dağında, baş parmaklarını mübârek kulakları üzerine koyup:
يَا أيُّهَا النَّاسُ إنَّ اللهَ قَدْ بَنَى لَكُمْ بَيْتاً فَحُجُّوهُ
“Ey insanlar!.. Allahü Teâla muhakkak sizin için bir ev yaptı. Onu haccediniz.”
diyerek ilân etti. Bu ilan üzerine ruhlar âleminde olan ümmet-i Muhammed, o anda annelerinin karnında bulunanlar, yakındakiler ve uzaktakiler; hulâsa, bu emre muhatap olanların tamamı bu ilanı duydular. Ve ezelde nasibi olanlar kabul edip:
لَبَّيْكَ، اللَّهُمَّ لَبَّيْك
Buyurun; Allahım emir senindir!
diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak; hususi bir vakitte, uzaktan ve yakından Mekke-i Mükerreme’ ye gidip, Kâbe-i Muazzama’ yı tavâfı ve Arafat’ ta vakfeyi muktedir olanların üzerine haccı farz kıldı.
Bu davete en çok Ümmet-i Muhammedin icâbet ettiğini gören İbrahim, (a.s) Ümmet-i Muhammed’den çok memnun oldu.
Bu ilândan sonra Cibrîl-i Emin gelerek Safa, Merve, Arafat, Müzdelife, Minâ, Harem sınırları ve hac menâsikini amelî olarak İbrâhim Aleyhisselâm’a göstermiştir.
Kayıtlı
+
Yazdır
Sayfa: [
1
]
Yukarı git
« önceki
sonraki »
Sorular ve Cevaplar
Bilgi Bankası
Dini yazılar
İbadetler
Hac - Umre
Konu:
Hac'cın ve Kâbe'nin tarihçesi
Yukarı git
Aşağı git