Zaman zaman bakıyorum etrafıma...
Hayat, bir yardımlaşma mı?
Yoksa, hayat bir mücadele mi?
Kimi zaman kedi ile köpeğin yan yana resimlerini görürüz.
Dostluklarına imreniriz.
Vay be deriz... Hayvanlar bile anlaşıyor, anlaşamayan insanlara inat.
Diğer yandan asırlardır süregelen bir gelenek var.
Büyük balığın küçük balığı yutması.
Tavşanın tazıdan kaçması.
Kedi ile farenin savaşı...
Ama ne gariptir ki, ne tavşanın nesli tükendi, ne balığın, ne de farenin.
Dostlukları da sınırlı kaldı...
Bir yanımızda Melekler bize ilham veriyor, yol gösteriyor.
Diğer yandan şeytan ve nefis vesvese veriyor...
Adeta kıskaca alınmışız öyle değil mi?
Bana göre hayatımız bir mücadele ile geçiyor...
Yenmek için değil, yenilmemek için.
Daha üst mertebeye çıkmak için değil,
Daha alt mertebeye düşmemek için...
Eşrefi mahluk olarak yaratıldık ama, bunu korumak hiçte kolay olmuyor.
Vahyin sesine kulak vermek varken...
Vahye kulağımızı tıkıyoruz ne hikmetse.
Gün geçtikçe geçmişi özlüyorum.
iki yüzlü insanlardan, dalkavuklardan bıkıyorum...
Acaba gene nasıl çocuk olurum?
Bunun yolu olsaydı keşke...
Yada hiç büyümeseydim diyorum, çoğu kez kendi kendime.
Bunları görmez, böyle üzülmezdim...
Geçenlerde hanım soruyor:
"Bu akşam ne yiyoruz?"
"Sıcak ekmek ve tereyağı..."
O an çocukluğumun en mutlu anları geliyor aklıma.
Okuldan gelmiş sıcak ekmek elimde, arasına terayağı sürüyorum...
Bazen peynir koyuyorum arasına...
Öyle lezzetli geliyor ki bana.
"Sahi ne yiyoruz akşama"
Hanım tekrar sorunca:
Kendime geliyorum...
"Ne olursa" diyorum gayri ihtiyari.
Nerden bilsin hanım, çocukluğumunun hayalinde dolaştığımı...
Ders alınacak sahnelerle dolu bir film gibi hayatımız..
Her yaşın bir güzelliği var ama...
Ben yinde çocukluğumu özlüyorum.
Selam ve dua ile...
Lokman Hakim - 27 Kasım 2013 Salı