Bir yılı daha geride bırakıyoruz.
Nice hadiseler yaşandı bu vakte kadar.
Hatıraları yoklayınca, insan bunu çok daha iyi anlıyor.
Dünya bu işte. Böyle gelmiş böyle gidiyor.
Bir yaprak daha yere düşüyor ağaçtan yere...
Sesini kimseler duymuyor.
Yıllar birbirini kovalıyor.
Bizler yaşarken de dünya, bizleri oyalıyor.
Adete bize şöyle haykırıyor:
"Ey! insanoğlu, bana doymayı bir kenara bırak, beni tatmaya bile bir ömrünüz yetmez."
Geçici olduğumuz nasılda belli değil mi?
Ama dünya bize o kadar güzel ve tatlı geliyor ki...
Binlerce derde, sıkıntıya rağmen yaşamaktan geri kalmıyoruz.
Ve asırlar öncesinden bize Yunus sesleniyor:
Cihan köhne saraydır, sen beyisin,
Nice bir eskiye hasretlenensin.
Ağudur, bal değil dünya muradı,
Nice bir ağuya parmak banasın.
Evet herkes bir şeyleri bekliyor sanki.
Herkes bir şeyi özlüyor sanki...
Geride bıraktıklarımız bize bir şeyler fısıldıyor.
"Buda geçer merak etme"
Dalgalar sahillere bir daha dönmediğine göre...
Ömrümüz de geri gelmemek üzere geçip gidiyor.
Dinlenelim, daha erken, keyiflenme vakti şu an derken...
Bir anda bakmışız akşam oluyor. Ömürden bir gün daha azalıyor.
İhtiyar bir teyzeye sormuştum:
"Bu yaşa kadar nasıl geldin teyze?"
"Korka korka evladım, korka korka" demişti.
Bu yaşa gelmiş ama belli ki kolay olmamış.
Bahar, yaz, kış diye diye bir bakmışız yıl bitmiş.
Yılın son kalan takvim yaprakları da bitince...
Güneşin batışıyla birlikte yeni bir yıl daha başlayacak.
Ne güzel demiş şair mısralarında:
Güneşle birlikte söndüğüm akşam,
ağlayacak hangi rüzgar, kim bilir?
Mermer bir heykele döndüğüm akşam,
Başucumda kimler yanar, kim bilir?
Evet, yeni bir yıla daha girerken...
Yeni yılın tuzaklarına dikkat edelim, olur mu?
Selam ve dua ile...
Lokman Hakim - 25 Aralık 2013