Tabiin (Peygamber efendimizin Eshabını görenler) devrinin büyük hadis, fıkıh ve kıraat imamlarından.
İsmi, Süleyman bin Mihran el-Kahili el-Esedi el-Kufi’dir. Gözlerinden çok yaş aktığı ve görmesi zayıfladığı için Ameş lakabı ile meşhur olmuştur. 680 (H. 61)de başka bir rivayette hazret-i Hüseyin’in şehid olduğu gün Kufe’de doğdu. 765 (H. 148)de vefat etti.
Kufe’ye hicret edip yerleşmiş olan Ameş, burada en son vefat eden Sahabi Abdullah bin Ebi Evfa ve Enes bin Malik’le görüşüp hadis-i şerif rivayet etti. İmam-ı A’zam Ebu Hanife’nin ilim meclisinde bulunup ondan pekçok mesele sorup öğrendi. Tabiinden, İbrahim en-Nehai, İbn-i Şihab ez-Zühri ve diğer hadis alimlerinden hadis-i şerif rivayet etti. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerin sayısı bin üç yüzdür. Hadis ilminde hafız (100.000 hadis-i şerifi ravileri ile birlikte ezbere bilen), sika (güvenilir) bir zat olup, ilmi ve fazileti yüksek idi. İlimdeki yüksekliği sebebiyle ona “Allamet-ül-İslam” denilirdi. Hadis ilminde yüksek bir derecesi olan Ameş, Kufe’nin ileri gelen fıkıh alimlerindendi. Kıraat (Kur’an-ı kerimi usulune uygun okuma) ilminde on imamdan sonra, meşhur olan dört kıraat imamından biriydi.
Ameş, alim ve zahid bir zat olup, yediği lokmanın helalden olmasına çok dikkat eder, şüphelilerden sakınırdı. Hep ölümü düşünür, ona hazırlıklı olmak için çalışırdı. Çok ibadet ederdi. Yetmiş üç seneye yakın bir zaman bütün namazlarını cemaatle ve birinci safta kılmıştı. Sohbetlerinde herkes müsavi idi. Yani zenginler, fakirler, hatta sultanlar bile aynı safta bulunurlardı.
Buyurdu ki:
“Halkın işi-gücü fitne fesad olunca, kötüleri başlarına geçer.”
“İçinizde Allahü tealaya asi olanlar (karşı gelenler), işledikleri o çirkin işlerin isli bir duman olup, yüzlerine çökeceğinden, mahşer günü halkın önünde başlarına böyle bir hal geleceğinden niçin korkmazlar.”