Yangın İçinde Halay

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Leb-i Damla

  • La taknetû..!
  • *****
  • Join Date: Eyl 2008
  • Yer: Sadabad
  • 2529
  • +270/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • UMUT Dünyası mı, UNUT Dünyası mı?
    • Uyanan Gençlik
Yangın İçinde Halay
« : 27 Ekim 2008, 20:38:49 »

Yangın İçinde Halay


Asırlar var ki insanımız, çeşitli garipliklerin, zıtlıkların iç- içe girdiği ve kaynaştığı bir bilmece yığını haline geldi. En boğucu hadiseler, en onulmaz dertler karşısında dahi alabildiğine duygusuz, alabildiğine merhametsiz ve umursamazlardan umursamaz bir yığın..

Bir tarafta, hergün esirdikçe esiren ve artan huysuzlaşmalarıyla üzerimize çullanmaya hazırlanan amansızlardan amansız düşman bir kesim; beri tarafta, beyni ve pazusu muattal ve her köşe başında binlerce şakî tarafından yolu kollanan ve yutulma yolları araştırılan, doyma bilmeyen iştihâlar karşısında hareketsiz ve muzip bizim dünyamız...

Evet, bir cinnet hezeyanı halinde, bir başdan bir başa bütün ülkeyi saran ve alevleri harîm-i ismetimize kadar sokulan, en dev hâdiseleri dahi, muziplikle karşılayan bu dünya, hâlâ çakır - keyf, hâlâ serâ zad ve binbir hezeyan içinde!.. Nasıl ki bir zamanların koskoca İmparatorluğu, kırılan gururu ve sarsılan "prestijiyle", iki - büklüm uçuruma doğru yuvarlanırken, o günün insafsız entelijansiyası, her-şeyi bir umursamazlık içinde karşılıyor ve "Devletin parası deniz; yemeyen domuz" diyerek, hazineyi har vurup - harman savuruyor ve İstanbul'un en müstesna yerlerine en muhteşem sarayları yerleştirerek, yurdundaki kanlı boğuşmalara sırtını dönüyordu. Öyle de, bugün, bütün bir içtimaî bünyeyi saran ve kan kanseri gibi sessiz sessiz vücudun nirengilerini eline geçiren bu umumî hissizlik - hafizanAllah - bizi aynı duruma getirme ihtimaliyle karşı karşıya bulunmaktayız. Oysaki böyle bir şeye imkân vermek bu milletin bütün bütün tarihten silinip gitmesi demektir.

Evet, yıllar - yılı boynu buruk ve inkisar içinde, üzerindeki kasvetli bulutların sökülüp gitmesini, binbir ümit ve heyecanla bekleyen ve o günden bugüne varlığını, belli bir ölçü içinde, yine bu ümit ve heyecanla sürdüren insanımızın, böyle yeni bir cinnet ve hezeyan fırtınası karşısında, erimesine ihtimal verilemez. Hele, bu kadar yara aldıktan ve bu kadar ırgalandıktan sonra asla...

Evet, kol kol olup yürüyen ve vatanın bağrını delik deşik eden anarşi, bir sürü ocağı söndürdü ve bir sürü yuvayı âh u eninle doldurdu. Hemen hemen ağlamadık bir ana ve inlemedik bir baba kalmadı. Hergün bir sürü teneşir ıslandı ve hergün bir sürü "sessiz gemi" meçhullere doğru yelken açtı. İlk düzinede olanların matem ve "ağıt" larına meydan kalmadan, ikinci bir kafile onların arkasına takıldı. Kopan gidiyor, giden gelmiyor ve çekip giden her kafile, geride kalanları da, bu uğursuz yolculuğa zorlayarak, yığın yığın kin ve nefret bırakıp öyle ayrılıyordu...

Yıllarca hep böyle gönüller hüzünlü ve gözler de nemli sürüp gitti. Ama ne acıdır ki, bu umumî tufan, bir kısım kimselerin ne düşüncelerine ne de davranışlarına, hiç mi hiç tesir etmedi. Onların bir tek istekleri vardı; o da behîmî hislerinin tatmini... Evet, onların eğlence partilerine, kokteyl ve jübilelerine ilişilmedikten sonra Anadolu yanmış ve mukaddes Anadolu insanı ağlamış ne ehemmiyeti var!.. Yıllar - yılı bir kerecik olsun, hicab etmeyen bu ar bilmez suratlar, ne bir başdan bir başa vatanı istilâ eden kan seylâpları karşısında, ne de beli bükük ve boynu buruk vatan evladı karşısında ürpermedi ve inlemediler. Sanki onların nazarında her ölen bir yabancı ve bu kanlı arena'ya sahne olan her toprak parçası da bir yâd ildi. Eğlenceler çılgınca devam ediyor, şarkılar türküler - hem de en müstehcenleriyle - bir kerecik olsun dinmiyordu...


Allah'ım, bu ne gaflet, bu ne hissizlik, bu ne cehalettir!... Bir tarafta gözyaşlarından lücceler, diğer tarafta karnavalları arattıran maskaralıklar. Alt katta, yangın ortalığı kasıp kavururken, üst katta hırlayıp duran kalabalıklar..

Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet:
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!

Durum diye bir lâf var, buyurun size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!

Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil

Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma!
N.K


Abdullah GÜLEN