Ka'be-i Muazzama ve Beytü'l-İzze
„Bu dünyada sekaleyn (insanlar ve cinnîler)'in kıblesi Ka'be-i Muazzama, melâike-i kirâmın kıblesı de Beytü'l-İzze'dir. Beytü'l-İzze muhâzât-ı Ka'be'dir (Ka'be ile aynı hizâdadırlar). Onun için, "semâda eşref (en şerefli) olan Beytü'l-İzze ve yeryüzünde ise Ka'be-i Muazzama'dır" demişlerdir.
Ka'be'ye "Beytullah" denildiği gibi, Beytü'l-İzze'ye de "Beyt-i Ma'mûr" denir. Kur'ân-ı Azîmü'ş-şân'ın toplu olarak indiği yerdir. Cebrâil aleyhisselâm Leyle-i Kadir'de Kur'ân'ımızı Levh-i Mahfuz'dan alıp Beytü'l-İzze'deki nûrdan bir kürsî üzerine indirmiştir.
Bu kadar güzel ve ağaçlı yerler dururken Ka'be-i Muazzama neden susuz bir çöle yapıldı? denilecek olursa, (cevaben) dersiniz ki:
Hac, bir takım zorluk ve meşakkatlerin yaşanacağı mahşer'in dünyadaki ufak bir temsilidir. Orada çekilen zorluklar, günahların afvına vesîle olur. Ka'be-i Muazzama, göze hoş görünen ağaçlı ve sulu yaylalara yapılsa idi, herkes oraya zevk için giderdi. Halbuki hacdan murad, rızâ-i İlâhî'dir, dünya safâsı değildir.
Allâhü zû'l-Celâl hazretleri, bu hac mevzilerini «ğayri zî zer'in [Ekinsiz bir vâdi]» (Sûre-i İbrâhim, 37) olarak yaratmıştır. Tâ ki cebâbire takımı gidip de oralarda zevk ve safâya dalmasınlar.
Müzdelife, "mahall-i cem' [toplanma yeri]". Resûlullah Efendimiz Haccetü'l-Veda'daki son hutbelerini i'râd buyurduktan sonra Müzdelife'ye gelinceye kadar ağladılar. Allâhü zû'l-Celâl hazretlerine iltica edip ümmeti için af ve mağfiret dilediler. Hazret-i Mevlâ da bu makamlara gelip de kendisinden af diledikleri takdirde Ümmet-i Muhammed'i affedeceğini va'detti...
Hac vazifesini îfâya vüs'ati olmayanlar, "Yâ Rabbi, ben senin farzını îfâ eylemek için mübârek hacca gidemedim. Orada yapılan vazife-i mâneviyyeler iştirak edemedim. O ibâdât ve tâatlerin hürmetine beni de onların içine dâhil eyle. Afv-ı umûmiyyeye mazhâr olanlara, mağfîrîn zümresine ilhâk eyle" diye duâ etmeli. Öğle ile ikindi arasında, Allâhü ekber deyip dört rek'at namaz, mümkünse tesbih namazı kılmalıdır.
Resûlullah Efendimiz Haccetü'l-Veda'da, o sene için 100 deve gönderdiler. 63 tanesini bizzat kendi mübârek elleriyle kestiler.
Gerisini Hz. Ali'ye bıraktılar. [Ashâb] anladılar ki Resûlullah Efendimiz yolcudur."