Güzel bir şey yap kardeşim. Dünyaya kırk kerre gelinmez. Madem yaşıyorsun, sıhhatli nefesler
alıyorsun...
Bir şey yap.
Bir şey yap... Güzel olsun.
Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle.
Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör.
Veya: Güzel bir şey yaz.
Beceremez misin? Öyleyse,
Güzel bir şeye başla.
Herkesin üstesinden geleceği bir şey mutlaka olmalı. O gayretten uzak duramayız. Vakit geçiyor. Vaktin geçişi
ömrün beşinci vitese takılı olduğunu gösterir, unutma.
Zafer Dergisi'nde beynimi sarsan bir cümle okudum. Üç gün mü, beş gün mü önceydi kestiremem. Ama
okudum. Ama şaşırdım, cümleyi bir türlü unutamadım. Şöyle diyordu:
"HER İNSAN ÖLECEK YAŞTADIR" Buyurun, biraz da sizler sarsılın.
Bu müthiş; dağ duruşlu, dev dürtüşlü cümlenin deyicisi Cüneyd Suavi... Ahh Cüneyd abi, şimdi yerlerdeyim.
Yıkılmaz sandığım sabrımı, dirâyetimi, zihnimi yerlerde arıyorum.
Döküldüm.
Demek öyle ha?
Her insan ölecek yaşta...
Bir de kalkar savaşırız. Kavgalaşır, kuyular kazarız.
Az sonra ölecek olan bizler... Ne kadar da cahiliz.
Bu cümleyi gördükten sonra içimde "Büyük Patlama"yı duydum. Edecek iki çift sözüm olmalıydı. İnsanlara,
insanlığa bir şeyler demeliydim. Sonunda ard arda ve şimşek hızıyle bağırdım. Beynimden yüreğime doğru bir
haykırıştı bu. Yüreğimden dalga dalga cevaplar yetişti:
Bir şey yap.
Zor ise:
Bir şey söyle.
Beceremiyorsan:
Bir şeyler gör.
Birşeyler yaz.
O da mı güç?
Bir şeylere başla.
Ama hep güzel şeyler olsun.
Çünkü:
Geç kalmayasın!
Koca Mimar Sinan... yapmış da gitmiş.
Yunus Emrem... söylemiş de gitmiş.
Şeyh Edebalı... görmüş de gitmiş.
Fuzulî, Nedim, Şeyh Galip... yazmış da gitmiş.
Nene Hatun, Sütçü İmam, Antepli Şahin... başlamış da gitmiş.
Kimse kimseden eksikli değil.
Büyük değil, küçük değil, farklı hiç değil. Düşünebilen kişinin, üstesinden geleceği görevler mutlaka vardır.
Tekrarlıyorum:
Güzel bir şey yap,
Güzel bir şey söyle,
Güzel bir şey yaz, veya
Güzel bir şeye başla.
Geç kalıyorsun... geç. Cüneyd abi durmadan sesleniyor baksanıza:
"Her insan ölecek yaştadır!"
Güzel bir şey gör,
"HER İNSAN ÖLECEK YAŞTA"