On beşinci yüzyılda İran’da yetişen İslâm âlimlerinden.
İsmi, Muhammed bin Es’ad es-Sıddîkî, lakabı Celâleddîn’dir. İran’ın Kâzerûn şehrinin Devân nâhiyesinden olduğu için Devânî diye meşhur olmuştur. Hazret-i Ebû Bekir-i Sıddîk’in soyundan olduğu için Sıddîkî diye de bilinir. 1426 (H. 833) senesinde Kâzerûn’a bağlı Devân nâhiyesinde doğdu. 1502 (H. 908) senesinde aynı yerde vefât etti.
İlk tahsilini Kâzerûn’da Câmi-i Mürşidde hadîs okutan babası Muhammed bin Sa’düddîn’den yaptı. Sarf, nahiv, edebiyât, fıkıh ve tefsir ilimleri ile fen ilimlerini öğrendi. Sonra Şîrâz’a gidip Hüseyin Lârî ve Hasan bin Bakkâl gibi devrin meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi. Zamânının din ve fen ilimlerini tamamlayıp icâzet, yâni diploma aldıktan sonra, Karakoyunlu hükümdârı Cihân Şâh’ın Tebriz’de yaptırdığı Muzafferiyye Medresesi’nde müderris (profesör) oldu ve ilim öğretti. Daha sonraki yıllarda Akkoyunlu Hükümdârı Uzun Hasan’ın ülkesine giden Celâleddîn Devânî, Şîrâz’daki Medreset-ül-Eytâmda müderrislik vazîfesinde bulundu. Burada fen ve din ilimlerini okutarak pekçok talebe yetiştirdi. Şöhreti her yere yayıldı. Anadolu’dan Mâverâünnehr’den ve Horasan bölgesinden pekçok kimse derslerine akın ettiler. Bir ara tekrar Tebriz’e giden Celâleddîn Devânî, büyük âlim ve velî İbrâhim Gülşenî hazretlerinin sohbetlerine devâm ederek, tasavvufta yetişti. Uzun Hasan’ın oğullarından Yâkûb ve Murad beyler zamânında, Fars bölgesi kâdılığı yaptı. Bir ara Hindistan’a gidip oranın sultânı adına ilmî eserler yazdığı rivâyet edilmiştir. 1502 senesinde memleketi olan Devân’da vefât etti. Devân kasabası yakınında defnedildi.
Celâleddîn Devânî hazretleri, her ilimde söz sâhibiydi. Özellikle kelâm ve mantık ilimlerine dâir yazdığı eserleri meşhurdur.
Eserleri, asırlarca İslâm ülkelerindeki medreselerde ders kitâbı olarak okutuldu. Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât kitâbında Celâleddîn Devânî’nin yüksek derecesini bildirmiştir.
Celâleddîn-i Devânî hazretleri buyurdu ki:
Fazla konuşmamalıdır. Zîrâ çok konuşmak, zihin hafifliği ve akıl zayıflığının alâmetidir. Kişinin îtibârını düşürür, heybetini kırar. Konuşurken gülmemelidir. Mecliste birisi konuşurken sözünü kesip ortaya girmemelidir. Bir kimsenin anlattığı bir şeyi bilse de bildiğini belli etmeyip, o kimse sözünü tamamlamalıdır.
Yemekte ilk lokmayı alırken “Besmele” söylemeli, yemeği bitirince “Elhamdülillah” demelidir. Ev sâhibi ise, en önce yemeğe başlamalı ve herkesten sonra yemekten el çekmelidir, yavaş yavaş yemelidir.
Eserleri: Celâleddîn Devânî’nin İstanbul kütüphânelerinde tesbit edilebilen eserlerinin sayısı otuz beşe ulaşmaktadır. Bunlardan yirmi sekizi Arapça, diğerleri de Farsçadır. Farsça şiirler yazdığı kaynaklarda ifâde edilmektedir.
Bir kısım eserleri:
1) Şerh-i Akâid-i Adudiyye,
2) Ahlâk-i Celâlî,
3) Fâtiha ve Kâfirûn Sûrelerinin Tefsîri,
4) İsbât-ül-Vâcib,
5) Ef’âl-ül-İbâd
6) Hakikât-ün-Nefs,
7) Risâlet-üt-Tevhîd,
8) Ta’rifü İlmil-Kelâm,
9) Havra ve Zevra,
10) Arznâme,
11) Enmûzec-ül-Ulûm,
12) Şerh-i Rubâiyyât,
13) Şerhüttehzib,
14) Hûşiyet-üt-Tasavvurât.