Alm. Rinigungsmittel (n), Fr. Prodiüt (m), de nettoyage, detergent (m), İng. detergent.
Kumaş, insan derisi ve saçı, duvar, döşeme, bulaşık ve otomobil gibi bir sürü nesneden kir, leke uzaklaştırmaya yarayan, suda veya başka çözücülerde de çözülebilen bir preparat (hazırlanmış karışım).
Deterjan, petrol türevlerinden elde edilen, temizleme, arıtma özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal madde, arıtıcı. Deterjanın, kelime anlamı kir sökücü olup sabun dışındaki temizleyicilerin tümünü kapsar. Yüzey aktif özelliği nedeniyle temizleme işlerinde kullanılan, içinde yardımcı kimyasal maddeler de bulunduran karışımlara deterjan denilmektedir.
İlk deterjan üretimi 1917 yılında yapılmıştır. Alman kimyacı Charles Frederick Gunther , naftalini alkilleştirerek elde ettiği maddeyi sülfonlamış ve böylece ilk deterjanın aktif maddesini elde etmiştir. Bunu sonraki yıllarda özellikle Alman kimyacıların araştırmaları takip etmiş ve 1932 yılında Henkel'in Fewa ve Procter and Gamble'ın Dreft markalarıyla piyasaya çıkardığı yağ alkolü sülfatı bazlı deterjanlar ilk deterjanlar olarak tarihe geçmiştir.
Bugün batıda üretilen deterjanların %50-60'ı endüstride ve temizlik amacıyla büyük kuruluşlarda, %25-30'u temizlik amacıyla evlerde ve geri kalanı kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin formülasyonlarında kullanılmaktadır.
Târihte ilk kullanılan deterjan sabundur. İkinci Dünyâ Harbinden sonra petrol ürünlerinden yapılan sentetik kimyevî deterjanlar yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Sabun, sudaki kalsiyumla suda çözünmeyen bir bileşik meydana getirir ki, bu da kiri uzaklaştırmayı zorlaştırır. Sentetik deterjanlar bu dezavantajı taşımamaktadır. Modern formülasyonlu deterjanlar, her biri ayrı görev yüklenen birçok bileşenden müteşekkildir. Bu bileşenlerden en önemlisi yüzey aktif madde olan organik bir bileşik (deterjanın esas bileşeni)tir. Diğer önemli eleman da sert sulardaki kalsiyum ve magnezyumu tutan fosfatlardır.
Yüzey aktif madde:
Temizleyici maddelerin meydana getirdiği bütün etkiler, temelde su molekülleri arasındaki bağları zayıflatarak, suyun yüzey gerilimini değiştiren “yüzey aktiflik” özelliğine dayanır. Yüzey aktif maddeler, suyun yıkanacak maddeyi daha kolay ıslatmasını sağlar. Uzun bir yapıda olan yüzey aktif maddenin bir baş bir de kuyruk kısmı vardır. Baş kısmı hidrofil (suyu seven), kuyruk kısmı ise hidrofob (suyu sevmeyen) olarak adlandırılır. Molekülün baş kısmı su yüzeyinde konaklar, kuyruk kısmı ise dışarı doğru durur. Böylece yüzey aktif maddenin molekülleri, yüzeyde yer alan su molekülleri arasındaki çekim kuvvetlerini azaltır. Hidrofobik kısım genellikle bir hidrokarbon zincirinden ibârettir. Hidrofilik kısım ise bâzı gruplardan olabilir. Grubun katyonik, anyonik, iyonik olmayan ve amfolitik (hem anyonik hem de katyonik) olmasına göre değişirler. Anyoniklere karboksil (–COONa), sülfonat (–SO3Na) ve sülfat (–OSO3Na) misâl verilebilir.
İki tip yüzey aktif madde söz konusudur. Biri yağlardan elde edilen sabun, diğeri ise çoğunlukla alkilaril sülfonat gibi petrol yan ürünlerinden elde edilen deterjanlardır.
Bileşenler ve etkileri:
Deterjanlar başlangıçta sabun kadar iyi köpürmüyordu. Bu eksikliği gidermek gâyesiyle yapılan araştırmalar sonunda köpük arttırıcı maddeler eklenmesi gerektiği anlaşıldı. Deterjanların bileşiminde her biri değişik görev gören bir düzineye yakın madde bulunur. Tamâmı temizlik için konmaz. Meselâ çamaşır makinasının kazanını korumak için korozyon önleyici madde bulunur. Kezâ kumaştan koparılan kirin yeniden dokuma üzerine birikmemesi için, deterjana, çok yüklü ve tortulaşmayı önleyici maddeler eklenir. Lekelerin temizlenmesi, yüksek sıcaklıklarda ve baz yıkama suyunda iyi netîce veren, kimyevî bir ağartıcıyla, yeni sodyum perborat ile yapılır. Renk atması, kumaşa yapışan ve mâvi beyaz bir ışık veren, optik parlatıcı ile düzeltilir.
Çamaşırlarda kullanılan temizleyici maddelerin lekeleri çıkartması, fakat kumaşı soldurmaması gerektiği gibi, bu maddelerin biyolojik olarak (kullanıldıktan sonra bakterilerce) parçalanabilmesi de gerekir. Sabunda bu özellik tabiî olarak mevcuttur. Deterjanlara da çevre kirlenmesine yol açmamak maksadıyla bu özelliğin kazandırılması gereklidir.
Üretim:
Deterjanlar kullanılma maksatlarıyle sıvı veya toz deterjan olmalarına göre değişik şekillerde üretilirler. Meselâ deterjanda bulunan yüzey aktif maddeyle bunun kuvvetini artıran “yapıcı” maddelerin oranı, dokuma yıkamasında kabaca aynı iken, mineral kirinin az olduğu bulaşıklarda yüzey aktif maddenin oranı arttırılır (Yağlı kiri yüzey aktif madde, katı tânecikleri de yapıcı çözer). Yapıcı olarak çoğunlukla sodyum tripolifosfat kullanılır.
Deterjan katkı maddeleri
Kompleksleştiriciler
Ağartıcılar ve Stabilizatörler
Korozyon önleyiciler
Optik beyazlatıcılar
Kolloidal taşıyıcılar
Köpük ayarlayıcılar
pH ayarlayıcılar
Dolgu maddeleri (nem çekiciler ve topaklamayı önleyiciler)
Dezenfektanlar
Parfüm
Ovucular, enzimler ve diğer aktif madde katkıları
Toz deterjan üretiminde, temel deterjan maddesi, köpük arttırıcı, yapıcı ve düzelticiden bir hamur elde edilir. Bu karışım bir kurutma kulesinde püskürtmeyle kurutularak içi boş, toz kürecikler hâline getirilir. Sıvı deterjanın üretimi daha basittir.
Günümüzde Türkiye ile birlikte dünyânın bir çok ülkelerinde, lineer sodyum alkilbenzen sülfonat (LAB veya LAS) gibi biyolojik tesirlerle kolayca ayrışabilen lineer zincirli alkil gruplarıyla üretilmiş çeşitli isimlerde deterjanların üretimine geçilmiştir.
Sağlığa etkileri:
Deterjanların önemli bir meselesi, kullanıldıktan sonra biyolojik olarak (bakterilerce) parçalanamamalarıdır. Bu da çevre kirliliğine sebeb olur. Bu sâhada, biyolojik olarak (bakterilerce) parçalanabilen deterjan (sabunda olduğu gibi) üretimini sağlamak için araştırmalar yapılmaktadır. Ayrıca, deterjan bulaşıklarda kullanıldıktan sonra, bulaşıklar çok durulansa bile, sonunda bulaşık üzerinde bir film tabakası kalmaktadır. Bu da yemeklerle mîdeye alındıktan sonra bağırsaklara geçer. Bağırsaklarda parçalanamayan deterjanın, kanserojen etkisi olduğu belirtilmektedir. Deterjan yerine kullanılabilen mâyi sabunu (yumuşak potas sabunu) bu zararı taşımamaktadır.