Alm. Knauserei, (f), Geiz (m), Fr. Avarice (f), İng. Stinginess.
Paraya, mala aşırı düşkünlük sebebiyle malı tutup dînin ve aklın bildirdiği yerde harcamamak. Cömertliğin zıddı.
Cimrilik kötü huylardan olup, cimri kimse, dünyâda ve âhirette kötülenir. Kötü huylar kalbi ve rûhu hasta eder. Hastalığın artması, kalbin rûhun ölmesine sebeb olur. Cimriliğin sebebi, uzun yaşama arzusu ve aşırı mal sevgisidir. İnsanın devamlı ölümü anması, ölünce bütün mallarını bırakacağını hâtırına getirmesi, cimrilik hastalığının ilâcıdır. Cimriliğin ayrı bir çeşidi daha vardır ki o da ilimde kıskançlık yapıp öğrenmek isteyene öğretmemektir.
Allahü teâlâ cimri olanları Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle kötülemiştir:“Allahü teâlânın fadlından kendilerine verdiği şeye bahîllik (cimrilik) edenler, hiçbir zaman onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Aksine bu, kendileri için bir şerdir (kötülüktür). Onların cimrilik ettikleri şey, kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mîrâsı Allahü teâlânındır.” (Âl-i İmrân sûresi: 180)
Peygamber efendimiz buyurdu ki:“Cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden öncekilerin helâkına sebeb oldu.”
Cimrilik; “verilmesi îcâb edeni vermemektir” şeklinde de tanımlanmıştır. Malı korumak ne kadar mühim ise, saçıp savurmak da o kadar kötüdür.
Kişinin vermesi vâcib (lâzım) olduğu şeyleri, meselâ zekâtını, çoluk-çocuğunun nafakasını vermemesi cimriliktir. Bunlara bu şeyleri vermek zor ve ağır gelir. Böyle kimseler, tabiat bakımından cimridir. İmkânı varken darlık çekmek, muhtaçmış gibi bulunmak çirkindir. İmkânı varken, malı sevmekten dolayı, ihtiyaçlarını yerine getirmeyip, darlık ve ihtiyâç içerisinde bulunmak mürüvvet (insanlık) perdesini yırtar.
İbâdetlerini yapmayan, Peygamber efendimizin ism-i şerîflerini duyduğu hâlde salevât okumayan ve Müslüman kardeşine rastlayıp da selâm vermeyen kimsenin de cimri olduğu bildirilmiştir. En büyük cimrilik ise, Kelime-i tevhîdi inanarak söylememek sûretiyle, İslâm dînine girmeyi terk etmektir. Yine malından hayırlı yerlere ve fakirlere harcamak isteyen kimseye; “Malını tut, ihtiyâçlar çok, belki bir gün ihtiyâcın olur. Elindeki malı hayır yerlere harcarsan fakir olursun.” diyerek başkasının yapacağı hayra mâni olmak da en büyük cimriliklerdendir. Yine en büyük cimrilikten birisi de Allahü teâlânın akıl ve anlayış verdiği kimsenin Allahü teâlâya kulluk vazîfesini yapabilecek kadar ilim öğrenmekten geri durması ve câhil kalmasıdır.
Cimrilik kötü olduğu gibi, isrâfa kaçan aşırı cömertlik de doğru değildir. Cömertlikte en uygun olanı, orta yoludur. Peygamberimizin komşusu olan bir ihtiyar kadın vardı. Kızını Resûlullah efendimize gönderdi. Namaz kılmak için örtünecek bir elbisem yok, bana namazda örtünecek bir elbise gönder, diye yalvardı.Resûlullah’ın (sallAllahü aleyhi ve sellem) o anda, başka elbisesi yoktu. Mübârek sırtlarındaki entariyi çıkarıp, o kadına gönderdi.Namaz vakti gelince, elbisesiz mescide gidemedi. Eshâb-ı kirâm da bu hâli işitince, Resûlullah o kadar cömertlik yapıyor ki, gömleksiz kalıp, mescide cemâate gelemiyor. Biz de her şeyimizi fakirlere dağıtalım, dediler. Allahü teâlâ, hemen İsrâ sûresinin 29. âyetini gönderdi. Önce meâlen; “Ey habîbim, hasislik etme, bir şey vermemezlik yapma.” buyurup, sonra da; “Sıkıntıya düşecek ve namazı kaçırarak, üzülecek kadar da dağıtma! Sadakada ortalama davran.” buyurdu.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
Cömerdin yemeği şifâ, cimrininki hastalık sebebidir.
Allahü teâlâ, bilgisiz cömerdi, cimri âbidden daha çok sever. En fenâ hastalık, cimriliktir.
Cimri olanlar, her ne kadar zâhid (dünyâdan el çekmiş) olsalar da, Cennet’e giremezler.