Sefer Bahsi
Sefer, karada deve ile veya yaya yürüyüşle onsekiz saatlik (bugünkü ölçü ile doksan kilometrelik), denizde ise altmış millik bir mesafeye gitmektir. Bu kadar mesafesi bulunan bir yere yolculuk yapana şer'an "müsâfir" denir. Hangi vasıta ile ve ne kadar kısa zamanda giderse gitsin, niyet edip yola çıkan kimse sefer hükümlerine tâbidir.
Müsâfir, köyün veya şehrin evleri hududunu çıkınca seferîdir. Ramazan ayı içinde bulunuyorsa oruç tutmayabilir. Tutamadığı günleri sonra kazâ eder. Bununla beraber sıhhatine zarar vermeyecekse, orucu tutması daha hayırlıdır.
Müsâfir dört rek'atli farzları iki kılar. Akşam namazının farzını vitir namazını ve dört rek'atli bütün sünnetleri kısaltmadan, tam olarak kılar.
Bir kimse dört rek'atli farzları, Seferî iken dört kılarsa hatâ etmiş olur. Bundan dolayı istiğfar etmesi lâzım gelir. Ayrıca selâmı tehir etmiş olduğundan dolayı sehiv secdesi icâbeder. Ancak seferî iken gittiği yerlerde, mukîm imama uyarsa imamla beraber tam kılar. Şâyet kendisi imam olursa iki rek'at kılar ve selâm verir. Kendisine uyan cemaat seferî ise imamla beraber selâm verir. Eğer cemaat seferî değilse, imam selâm verdikten sonra cemaat kalkar ve namazını tamamlar. Kıyâmda, isterse Fâtiha okur, isterse okumaz. Okumadığı takdirde okuyacak kadar bekledikten sonra rükû'a gider.
Yukarıda târif ettiğimiz müsâfir kimse, gittiği şehir veya köyde onbeş gün ikâmete (kalmaya) niyet ederse, müsâfirlikten çıkmış olur ve namazları tam kılar. Onbeş gün ikâmete niyet etmediği halde işinin tamamlanmaması gibi bir sebeple bugün çıkarım, yarın çıkarım diyerek aylarca, hattâ senelerce kalsa yine de sefer hükümlerine tâbidir.
Müsâfir kimse, asıl vatanına geldiğinde müsâfirlikten çıkmış olur. Asıl vatanında ne kadar az kalsa, yine de mukim olup, tam kılar.
Müsâfir bir kimse, seferde kazâya kalmış olan dört rek'atli farzları seferde veya memleketine döndüğünde iki rek'at olarak kazâ eder. Mukim iken kazâya bırakmış olduğu dört rek'atli namazları ise, seferde iken de dört rek'at olarak kazâ eder.
Vatan üç kısımdır:
1.
Vatan-ı aslî,
2.
Vatan-ı ikâmet
3.
Vatan-ı süknâ
Vatan-ı aslî: İnsanın doğduğu veya evlendiği yerdir. Orada doğmamış ve evlenmemişse de yaşamaya niyet edip, ayrılmak istemediği yere de vatan-ı aslî denir.
Vatan-ı aslî, ancak diğer bir vatan-ı aslî ile bozulur. Meselâ, insanın doğup büyüdüğü yer asıl vatanı iken, başka bir şehirden evlense ve eşinin doğup büyüdüğü yerde devamlı kalmaya niyet etse, kendi doğduğu yer asıl vatan olmaktan çıkar. Eski asıl vatanında, 15 günden daha az bir müddet için gelip kalacak olsa, 4 rek'atli farzları kısaltır ve 2 rek'at kılar. Nitekim Peygamber Efendimiz, Medine'den, doğup büyüdüğü ve evlendiği Mekke şehrine geldiğinde namazlarını kısaltarak kılmıştır.
Bir kimsenin birden fazla zevcesi olsa, bunların herbirini ayrı ayrı şehirlere yerleştirse, o şehirlerin hiçbirinde seferî olmaz. Vatan-ı aslî, Vatan-ı ikâmet ile bozulmaz.
Vatan-ı ikâmet: Müsâfirin en az 15 gün kalmaya niyet ettiği ve asıl vatanına en az 90 kilometre mesafede bulunan yerdir. Burada, namazlar kısaltılmadan 4 rek'at kılınır. Vatan-ı ikâmet , diğer bir vatan-ı ikâmet ile ve vatan-ı asliye dönmekle bozulur. Vatan-ı ikâmet, vatan-ı süknâ ile bozulmaz.
Vatan-ı süknâ: Müsâfirin 15 günden daha az bir müddet için oturmaya niyet ettiği ve asıl vatanına 90 kilometre veyâ daha fazla bir mesâfede bulunan yerdir. Süknâ vatanında 4 rek'atli farz namazlar iki rek'at kılınır.