Hiciv ve fıkralarıyla tanınmış İran şâir ve edibi.
İsmi, Nizâmüddîn Ubeydullah’tır. İran’ın Kazvin şehrine bağlı Zâkân nahiyesinde doğduğundan Ubeydi Zâkânî diye meşhur oldu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1371 (H.773) senesinde vefât etti.
Ubeydullah Zâkânî aslen, Kazvin’e göçmen olarak gelip yerleşen Benî Hafâce adındaki bir Arap kabîlesine mensuptur. Şîrâz’da ilim ve fen tahsil etti. Zamânın büyük âlimleri arasına girdi. Kazvin’e dönüp kâdılık ve medreselerde talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Daha sonra Şîraz’a gelip meânî ve beyân ilimlerine dâir eserler yazdı. Yazdığı eserlerini Benî İncü hükümdârı Şeyh Ebû İshâk’a takdim için saraya gitti. Fakat saray adamları hükümdârın yanında bir hicviyecinin, yergici zâtın bulunduğunu söyleyerek huzûra kabul etmediler. Ubeydullah Zâkânî hayretler içinde kaldı. Kendi kendine; “Hezel erbâbı, alaycı kimseler dâimâ pâdişâha yakın oldukları halde, âlimler ve fazîletli kimseler bundan niye mahrum kalıyor? İnsan niçin ilim tahsili için çalışıyor? Niçin sabahlara kadar medrese çerağının düşmanıyla latîf dimâğını yoruyor?” diye söylenip Ebû İshâk’ın meclisine girmeden dönüp gitti ve şu rubâîyi okudu:
“Hükümdârın yanında hakîr ve zelîl olmak istemezsen, benim gibi ilim ve hüner sâhibi olma. Zamâne adamlarının yanında makbûl olmak istersen...”
İyi, bir tahsil görüp, çok uzun bir ömür sürdüğü bildirilen Zâkânî; devrindeki huzûrsuzluk, haksızlık ve ikiyüzlülükleri bir takım şiirler ve hicviyelerle dile getirdi. Hiciv, alay, şaka tarzında eserler yazmaya başladı. Kendisine “bu kadar ilim hüner ve fazîletin olduğu hâlde hicviye, fıkra, latîfe gibi aşağı şeylerle uğraşman doğru değildir.” dediklerinde, onlara, karşılık olarak şu şiiri okudu:
“İlim talebinde bulunursan günlük nafakanı kazanmakta zorluk çekersin. Git maskaralık yap, hiciv, alay, şaka tarzında şeyler söyle. Ancak küçükten büyükten o zaman hakkını alabilesin.”
Ubeydullah Zâkânî, Tîmûr Han devrinde yetişmiş edîplerden Selman-ı Savecî, Hâcûy-i Kirmânî, İmâd-i Kirmânî ve Assâr-i Tebrizî gibi olup, Hâfız-ı Şîrâzi ile aynı zamanda yaşadı. Meşhur Tezkire yazarı Semerkantlı Devletşâh (ALaüddevle Bahdişah Gâzi-i Semerkandî) 10 Arap, 143 İran ve birçok da Türk şâirinin hayâtını ve eserlerini içine alan Tezkiret-üş-Şuarâ’sında; “Hiç kimse hiciv ve hezelde (alayda, şakada) Ubeyd’in derecesine yetişemez. O nâdir latîfeler yazan ilk hiciv şâiridir.” demektedir.
Ubeydullah Zâkânî, Bağdat’a gidip orada görüştüğü edîp Selmân-ı Savecî’yi hicvetti. Rükneddîn Amîdülmük bin Kâdı Şemseddîn, Celâyirlilerden Sultan Üveys, Muzafferîlerden Celâleddîn Şâh Şuca’ gibi zamânın hükümdârlarını medhetti.
Ubeydullah Zâkânî manzûm (şiir) ve mensûr (nesir) tarzında eserler yazdı.
Manzum eserleri: 1) Dîvân, 2) Uşşâknâme: Muzafferîlerden Şah Ebû İshâk için yazılmıştır. 3) Kasîd-i Müşu Gürbe: Fâre ve kedi mesnevisidir. 174 beyittir. Eserde kedi-fâre mücâdelesi içerisinde zamânın sosyal, politik bozuklukları, riyâkârlıkları, idârecilerin kötülükleri anlatıldı. 4) Falnâme-i Vuhûşı Tuyur. 5) Hazliya vü Tazmînat: Mizah şeklinde yazılan şiirlerdir.
Mensûr (nesir) şeklindeki eserleri: 1) Ahlâk-ul-Eşrâf: O devir halkının ahlâkı hakkında acı hicviyelerdir. 2) Sad-pend: Hikmetli yüz nasîhatten meydana gelen bir eserdir. 3) Rîş-nâme. 4) Falnâme-i Burûc: Fal ve falcıları alaya alan bir eserdir. 5) Risâle-i Ta’rîfât, 6) Risâle-i Dilgüşâ. 7) Navâdir-ül Emsâl: Darb-ı meseller vardır. 8) Mektûbât-ı Kalenderân. 9) Risâleler.