Tıbbi sözlük

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı drfm

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: Antalya
  • 354
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bay
Tıbbi sözlük
« Yanıtla #15 : 10 Kasım 2008, 20:46:42 »
- N -

Nail: Tırnak
Nalorphine (nalorfin): Morfin ve benzeri ilaçların antagonisti.
Nanism: Cücelik
Nanocephaly (nanosefali): Başın anormal şekilde küçük oluşu.
Nanomelia (nanomeli): Kol ve bacakların anormal şekilde kısa oluşu
Narkoanaliz: Psikanalize yardımcı olmak amacıyla, bir narkotik ilacın kullanılmasıdır.
Narkolepsi: Önüne geçilemeyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi.
Narkoz: Ameliyat yapmak için duyu, hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde verilerek uyuşturulmasıdır.
Narkotik: Uyutucu, uyuşturucu.
Narsizm: Kendi kendini sevmek anlamına gelir. Aslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder, ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı anormal sayılır.
Natal: Doğuşa ait.
Nazal Kemik: Burun kemiği.
Nazofarinks: Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge.
Natrium: Sodyum.
Naturel: Normal, tabii.
Nausea: Mide bulantısı.
Nebulizer: Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet.
Neonatal: Yeni doğana ait.
Neoplazi: Patolojik anlamda yeni doku oluşumu.
Nöroloji: Asabiye, sinir hastalıkları.
Nöroşirürji: Beyin cerrahisi.
Nodül: Yuvarlak, çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar.

Çevrimdışı drfm

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: Antalya
  • 354
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bay
Tıbbi sözlük
« Yanıtla #16 : 10 Kasım 2008, 20:47:44 »
- o -

Oasis: Hasta doku arasındaki sağlam doku parçası.
Oath: Yemin. "oath of hippocrates = Hipokrat yemini."
Obduction (obduksiyon): Otopsi.
Obez: Şişman.
Obezite: Şişmanlık.
Obje: Görülebilen veya dokunulabilen herhangi bir şey.
Objektif: Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen.
Obliterasyon: Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Observasyon: Gözlem, izlem, müşahede.
Obsesyon: Daimi endişe,fikri sabit, nöroz.
Obstrüksiyon: Tıkanma, engel.
Obstetri: Doğum bilgisi.
Odioloji (audiology): İşitme ve işitme bozukluklarını konu alan bilim dalı.
Odiogram: Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür.
Oedipus Kompleksi: Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar kompleksine verilen isimdir.
Odontoid: Diş şeklinde.
Oftalmik: Göze ait.
Oftalmopleji: Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo.
Oftalmoloji: Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
Oftalmoskop: Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet.
Oftalmoskopi: Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi.
Oftalmolojist: Göz hastalıkları uzmanı, göz uzmanı.
Oftalmonometri: Göz içi basıncın ölçülmesi.
Okkult: Gizli, kapalı.
Oklude: Kapalı, tıkalı.
Oksiput: Başın arka kısmı.
Okulomotoryus: Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir. (3. kafa çifti Nervus Oculomotorius)
Oküler: Göze ait.
Olekranon: Dirsekteki çıkıntı.
Olfaktoryus: Koku siniri. (Nervus Olfactorius)
Oligüri: İdrarın normalden az çıkartılması
Oligo: Geri, küçük.
Oligodendroglioma: Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör.
Oligospermi: Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu.
Omentum: Karın içerisinde, barsakları örten oluşum.
Onanizm: Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin.
Onkoloji: Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı.
Opak: Donuk, şeffaf olmayan.
Operabl: Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. (aksi; inoperabl)
Operasyon: Cerrahi müdahale, ameliyat.
Opiat: Afyonlu ilaç, uyuşturucu.
Ortopedi: Kemik eklem ve kaslardan oluşan hareket sistemindeki bozuklukların çeşitli yöntemlerle tedavisini konu lan bilim dalı.
Opistotonus: Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. (Örn. Tetanozda) Osteogenesis: Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi.
Osteogenesis İmperfekta: Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karakterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
Osteojenik: Kemik yapıcı.
Osteoid: Kemik gibi, kemiğimsi.
Osteoliz: Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi.
Osteomalasi: Kemiklerin yumuşaması ile karakterize bir hastalık.
Osteomiyelit: Kemik iltihabı.
Osteofit: Kemiklerde patolojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
Osteoplasti: Kusurlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.
Ovoblast: Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi.
Ovosit: Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi.
Ovülasyon: Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur.

Çevrimdışı drfm

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: Antalya
  • 354
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bay
Tıbbi sözlük
« Yanıtla #17 : 10 Kasım 2008, 20:48:16 »
- Ö -

Ödem (edema): Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır. Kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı allerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabilir.
Ödipus Kompleksi: Bkz. Odipus Kompleksi.
Östaki Borusu: Orta kulakla nazofarenksi birleştiren, atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeleyen yola verilen isimdir.
Östrojen (estrogen): Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlayan hormondur.
Ötenazi: Kısaca ölüm hakkı da denilebilir. Tedavisi, henüz mümkün olmayan kronik hastalıklarda, hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir. Yasal değildir. Tıp ve tedavi yöntemleri hızla gelişmekte olduğu için hasta hayattayken hastalığına çare bulunabileceği için ahlaki de değildir.
Özefagus: Yemek borusuna verilen isimdir, yutak ile mideyi birleştirir.

Çevrimdışı drfm

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: Antalya
  • 354
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bay
Tıbbi sözlük
« Yanıtla #18 : 10 Kasım 2008, 20:48:55 »
- P -

Pacemaker: Kalpte atımların başlamasını uyaran otonom merkez.
Pachyderma (pakiderma): Derinin kalın oluşu.
Pakimenenjit: Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.
Pandemi: Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir.
Palilali: Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin birçok defa tekrarlanmasıdır.
Palyatif: Hafifletici, Geçici.
Palpasyon: Elle dokunularak yapılan muayene.
Palpitasyon: Kalp çarpıntısı.
Palsy: Felç, inme.
Pan: Bütün.
Panaris: Tırnak yatağı iltihabı, dolama.
Panarterit: Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.
Pankardit: Kalbin bütün zarlarının iltihabı.
Pankreas: Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır. Salgılarıyla sindirim fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
Pankreatit: Pankreas iltihabıdır.
Panoftalmi: Gözün bütün tabakalarının iltihabı.
Pansinüzit: Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.
Papillom: Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler.
Papillokarsinom: Kötü huylu papillom.
Papaverin: Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücü etkiye sahip bir alkaloit.
Papillit: Görme sinirinin retinaya girdiği yerin (optik papilla) ödemli iltihabı.
Papül: Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm.'den küçük çaplı lezyonlardır.
Para: Yanında, yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında)
Parakardiak: Kalbin yanında, kalbe komşu.
Paralitik: Felç olan, felçli kişi.
Paralizi: Felç.
Paramedian: Orta hattın yanında, orta hatta yakın.
Paramedikal: Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.
Paranazal: Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.
Parankim: Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.
Paraozefageal: Özefagusun (yemek borusu) yanında yer alan.
Parapleji: Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.
Paraparezi: Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Paratiroid: Tiroit bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.
Paratiroidektomi: Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.
Paratrakeal: Nefes borusunun yanında yer alan.
Paravertebral: Omurganın (Vertebral Kolon) yanında yer alan.
Parazitemi: Kanda parazit bulunması.
Parazit: Asalak.
Parasentez: İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Parankim: Organın kendine özel doku yapısı.
Parenteral: İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, kas içi gibi yollarla verilmesi.
Parestezi: Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.
Parietal Kemik: Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
Paroksismal: Ani ve geçici krizler halinde gelen.
Parsiyel: Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.
Partikül: Parçacık, zerre.
Partus: Doğum.
Parotis Bezi: Kulak altı tükürük bezi.
Parotitis: Kabakulak.
Patella: Diz kapağı kemiği.
Patojen: Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar.
Patogenez: Hastalığın esas ve gelişimi.
Patognomonik: Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.
Patolojik: Normal olmayan, hastalıklı.
Patolog: Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi.
Pediatri: Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı.
Pediatrist: Çocuk hastalıkları uzmanı.
Pelvis: Leğen kemiği.
Penis: Erkek cinsel organı.
Periton: Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.
Peritonit: Peritonun iltihabıdır.
Peroral: Ağız yolu ile.
Peteşi: Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)
Phenotype: Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü.
Pitriasis: Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazen kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. Çeşitli türleri vardır, bunlardan PITRIASIS VERSICOLOR'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir.
Plak: Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır. Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür.
Plevra: Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.
Plevral: Plevraya ait.
Plörezi: Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi.
Plörit: Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı.
Polikistik: Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik meme gibi.
Polip: Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi huylu küçük ur.
Prostat: Erkeklerde mesanenin altında ve idrar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez.
Prostatit: Prostat iltihabı.
Psoriasis: Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik, kırmızı, kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır. Sebebi bilinmemektedir.
Pulmoner: Akciğer veya akciğerlerle ilgili.
Pulmoner Arter: Akciğerin büyük besleyici arteri.
Purpura: Deri ve mukozalardaki küçük kanamalar.
Püstül: Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır.

Çevrimdışı drfm

  • ****
  • Join Date: Eki 2008
  • Yer: Antalya
  • 354
  • +32/-0
  • Cinsiyet: Bay
Tıbbi sözlük
« Yanıtla #19 : 10 Kasım 2008, 20:49:33 »
-R -

Rabbeting: Çentikler gösteren kırık kemik uçlarının birbiri içine girmesi.
Rabiate: Kuduza yakalanmış.
Rabies: Kuduz.
Radius: Ön kolun dış tarafında (başparmak tarafında) bulunan kemiktir.
Radikal: Sebebe yönelik, köklü.
Radikül: İnce dal, küçük kök.
Radikülit: Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.
Radikülopati: Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.
Radyoaktif: Radyasyon yayma özelliğine sahip.
Radyodermatit: Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.
Radyoloji: Genel anlamda X ışınları, ses dalgaları veya diğer yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.
Radyoterapi: Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.
Rahim: Uterus, döl yatağı.
Raşitizm: D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır. Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.
Refraksiyon: Kırılma.
Refraktometre: Görme bozukluklarını ölçen cihaz.
Rejenerasyon: Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.
Rejional: Bir bölgeye ait.
Regresyon: Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması.
Regurjitasyon: Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi.
Rehabilitasyon: Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.
Relaksin: Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon.
Remisyon: Hastalık belirtilerinin sönmesi.
Renal: Böbrekle ilgili.
Renal Arter: Böbrek arteri.
Reproduktif: Çoğalabilen.
Respirasyon: Solunum, nefes almak.
Respiratuvar Sistem: Solunum sistemi.
Retansiyon: Birikme, toplanıp kalma. (Örn. İdrar retansiyonu; idrar tutulması, idrar yapamama.)
Retiküler: Ağ gibi, ağ biçiminde.
Retina: Gözün en iç tabakası, ağ tabaka.
Retinit: Retina iltihabı.
Retrobulber: Göz küresinin arka kısmı.
Retrobulber Nörit: Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karakterize iltihabi durumu.
Retrogressiv: Gerileyen.
Retroperitoneal: Periton zarının arkasında.
Retroversi: Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması.
Revaskülarizasyon: Yeniden damarlanma.
Reynaud hastalığı: Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır.
Rezeksiyon: Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.
Rezidü: Artık, bakiye.
Rezidüel: Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)
Rezistan: Dirençli.
Rezistans: Direnç, mukavemet.
Rezorbsiyon: Emilme.