Hoş geldin ey suskun sevgilim;
Tut sözünü; sus Mühürle dudağımı, sesimi tut, lâl eyle çığlıklarımı Nahoş avazların uçurumlarından çek dilimi Yalanların kuyularından çekip çıkar nefeslerimi Göklü söz ağaçlarının bengisuyuna kat hecelerimi
Hoş geldin ey yüzü gamzelim;
Bakışının menzilinde tut gözlerimi Tir-i müjgan dokunuşlarınla delik deşik et kibrimi Göremeyip de seni, gösteremeyip de yanımda yöremde, görür gibi huzurunda tut çaresiz yetimliğimi
Hoş geldin ay yüzlüm benim;
Tut saçlarımın kakülünden, kaldır yüzümü yerden Utancımı tebessümünün kıvrımlarına dola, yut Pişmanlığımı gül yanağının yamaçlarına sar, uyut Dağıt neşemin saçlarını, hüznün tenine yasla umarsızlığımı
Hoş geldin ey hesapsız sevincim;
Tut elimi Avuçlarında tut uzanamadığım uçurum çiçeklerimi Geri ver uzak dal uçlarına terk ettiğim huzur meyvelerimi Tut Ferhad’ımın elinden, şirin vuslatların köyüne taşı yüreğimi Tut Züleyha’mın elini, önüardı yırtık gömleklerin kuyusuna zindanına düşürme nefsimi
Hoş geldin ey ruh ikizim;
Tut, ardında tutulduğum aynalara tut yüzümü Tut ki aynalarda avuntu bulamayan, bakışlarında kendini tanımayan, özlediğinde kendine varamayan, yüzünü yakmış bir hastayım Gözbebeğinde tut beni Ayıplamadan, tiksinmeden bakışının ışığından yüz ver bana Tut ki resimli el ilanları asılmış bir kayıp çocuğum; duvar diplerine asılı umarsız bakışların kovduğu bir lüzumsuzum Tut kolumdan, ardın sıra sürükle, yuvama götür Tut ki mürekkebin hiç hatırını sormadığı yırtık bir kâğıt, kalemin hiç içmeyeceği unutulmuş bir sözüm Aklında tut beni; diline dola, dudağına değdir, cümlede kullan, tut bir şiire kafiye eyle beni Tut ki üzerindeki rakamları ciddiye alınmayan kalp parayım Elinde tut, say beni, inci mercana sat beni Işığa tut yüzümü; sahih kıl beni
Hoş geldin ey son tesellim;
Göz yaşımı yanağında tut, taç yapraklarına taşı ağlayışımı Şehvetin kirinden sıyır, tenin tozundan ayıkla kalbimi
Hoş geldin ey kalbimin göğü;
Tut kanatlarımdan, rahmete yapıştır teleklerimi, yücelere yükselt bedenimi Yağmurları tut sakla hüznümün bulutlarında
Hoş geldin ey bin bahar neşesi;
Tut elimden sımsıcak, karanfillerin kûyuna götür beni, güllerin suyuna kat demimi, demkeş eyle gönlünün pervazına kalbimi
Hoş geldin ey ışıltılı libasım;
Tut yakamdan, giy beni, giyindir beni, ört bencilliğimi, üşümeye terk etme bendeni Omuzlarıma sarıl şal gibi, rızana razı eyle beni
Hoş geldin ey kan davalım;
Tut iki yakamdan, tutukla beni, yetimlerin yüzüne çalıp pare pare eyle cimriliğimi Bağla ayağımı yokluklara gitmekten Bileklerimi kelepçele, yasakla ellerime biriktirmeyi
Hoş geldin ey açlığım;
Tut ve at sahte doymuşluklarımı, teni üzerimden sıyırıp ruhun semâsına savur beni Çıplak bırak cümle duyarsızlıklardan Yırt at yüreğimdeki yalancı tesellileri
Hoş geldin ey sırdaşım;
Tut beni, sobele Saklandığım yerde bul beni Şehrayinlere kat Gizlice kaçır evden Mahyaların ışığına kat gözlerimi Kan/dillerin fısıltılarını lerzan gönüllere karıştır Kanlıyı hunrîz ile barıştır ki ihanetler yatışsın, nefretler sönsün, yalnızlıklar sussun
Hoş geldin ey gam telim;
Tut getir o mahur besteleri Notaların ahengine böl kırgınlıklarımı Şarkı eyle, ezberinde tut kırık sözlerimi Mızrabının ucunda titretiver yüreğimi, aşka sürgün et kelimelerimi, göklü salkımından emzir kuşluk vaktimin ümitlerini
Hoş geldin ey güz yağmurum;
Sağanağına tut bu çorak gönlü Seline kat yangınlarımı Damla damla denize at kanayan yanlarımı İçimde uyuyan tohumları uyandır, baharlara taşır yüreğimi Hüznümün sarı yapraklarını toprağa kat
Hoş geldin ey orucum;
Acıktım sana; sofrana oturt beni
Acıttım içimi; göğsünde avut beni
Aktım sana; damla damla yut beni
Aldandım sahte ışıklara; beşiğinde uyut beni
Ağular içtim bal kâselerinden; döşeğinde sağalt beni
Azaldım nisyanlar içinde; gözlerinde çoğalt beni
Ağına düştüm isyanların; tut elimi, doğrult beni
Ağzına düştüm yalanların; tut dilimi, doğruda tut beni
Ayartısına kandım anlık sevdaların; tut gözlerimi, körelt beni
Arı duru kalamadım, bulandım; el üstünde tut pişmanlıklarımı, durult beni
Tut beni
Senai Demirci