“Bir Yaz Gecesi Rüyası” isimli oyununda, William Shakespeare, kahramanını şöyle konuşturuyor:
“Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir beklentim yok. Beklentim olmadığı için de hayal kırıklıkları yaşamam. Beklentiler insanı daima yaralar.”
Bir süre sonra aynı kahraman şunları söylüyor:
“Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaşayın.”
Bir hayli bencilce bir yaklaşım olsa da, Batı insanının hayat felsefesine uygun düşüyor. Asıl önemlisi, Shakespeare, aynı eserinde bir “mutluluk reçetesi” de veriyor.
Benim işime çok yaradı, belki sizin işinize de yarar…
Konuşmadan önce dinleyin; Yazmadan önce düşünün;
Önce kazanın, sonra harcayın; Dua etmeden önce bağışlayın;
İncitmeden önce hissedin; Nefret etmeden önce sevin;
Vazgeçmeden önce çabalayın; Ölmeden önce yaşayın.
Haklı: Çoğumuz yaşamadan ölüyoruz maalesef!
Çünkü yaşamak salt nefes alıp vermek değil, hayatı “fark” etmek ve hayatın içindeki mucizeleri “idrak” etmektir. Bu da “derin yaşamak” anlamına geliyor (Ama derin devleti konuşmaktan derin yaşamaya vakit kalmıyor).
Bendeniz, kendimce bir yöntem belirledim..
Yataktan kalktığımda, bana yaşama şansı tanıyan Allah’a şükrediyorum…
Ağrılar içinde uyanmadığıma bir kez daha şükrediyorum…
Abdest alırken aynaya tekrar gülümsüyor ve bu kez insan olarak yaratıldığıma şükrediyorum…
İnsan olarak yaratılmış olmanın “seçilmiş” olmak anlamına geldiğini, seçilmenin ise “sevilme”den kaynaklandığını hatırlıyor, salt bu bağlamda bile Allah’ın beni sevdiğini düşünüp mutlu oluyorum.
Her gün aynı yolu kullanmak yerine, farklı yollar keşfetmeye çalışıyorum. Yol boyunda yeni şeyler fark keşfediyorum. Bu bana “yaşama sevinci” veriyor.
Yolunuzu değiştiremiyorsanız bakış açınızı değiştirin. Her gün gelip geçtiğiniz güzergâha bugün biraz daha dikkat edin…
Gözünüzden hep kaçırdığınız alımlı baharı belki bugün yakalarsınız, belki bugün fark edersiniz Allah’ın sunduğu mucizeleri ve o mucizelerde belki bugün kendi sırrınızı çözersiniz.
Çözer de, belki içinizdeki çocukla buluşursunuz!
İçinizdeki çocuk hâlâ yaşıyorsa, umut var demektir.
Bugün olmasa bile bir gün, her yeri ve her şeyi “ilk kez” görüyormuşsunuz gibi etrafınıza bakın…
Hayatı ilk defa kokluyormuşsunuz gibi koklayın!..
Gökkuşağında saklı sınırsız renk cümbüşünü, yıldız sağanağındaki haşmeti, topraktaki bereketi, mehtaptaki huzuru, her karanlığın sırrına saklanmış aydınlığı fark edin!..
Menekşelerde, şebboylarda, yediverenlerde saklı “Sanî’=sanatkâr” sıfatını idrak edin!…
Her güzelliğin bizi mutlu etmek için yaratıldığını bilerek hayata tutunun!
Kısacası daha mutlu, daha huzurlu yaşamak için dünyayı değiştirmemiz filan gerekmiyor, sadece dünyada hep var olan mucizeleri fark etmemiz, bazen de keşfetmemiz gerekiyor.
Yani dünyaya değişik pencerelerden bakmayı öğrenmeliyiz.
Yavuz BAHADIROĞLU