Beyazlar içerisindeyim kuğu gibi…
O heyecan, uçuşan balonlar, alkışlar, rüyanın ta kendisi…
Günlerden Perşembe elimde en sevdiğim en beyazından güller vardı,
içinde tesadüfe dayalı en kırmızısından karanfil karımıştı. Gözlerim gözlerine bakıyordu o mutlulukta.
Karanlık olduğunda ellerinden güneş doğardı, seslenirdim sana…
Bir rüzgâr gibi esmek istedikçe kalakaldık bu ıssızlıkta.
Alıştık günden güne, kabullendik yanlışlarımızı doğrularımızı. Rüyanın bir gün sona erişi…
Tartışmalar vardı biraz tuz biraz biber…
Sensiz sabahlara uyanmak ne kadar zor aynı yatağı paylaşırken, yabancı gibiyiz fırtınalı günlerde.
Bir derdin iki etmezdim; tutunacak ne bir sevgim nede güvenecek yalnızlık…
Melek olsam kanadımı açsam sana kederlerden uzak, bir daha ayrılmasak…
Kuluna kul olarak severek… Yüzünde çiçektim, açmak istedim açamadım…
Seni içten sevdim, düşünmedim, ne yeminler bozdum… Sen al canımı…
Nedense güzel bir filmin sonu gibi yaşarız tükettiklerimizi, tükeniriz,
güzel bir filmin başlangıcı gibi yaşasak bitene dek mesut olsak.
Sonu güzel ya da değil, sorun filmin süresi… Erken erken ince ince kısa kısa…
Belki bir daha asla, belki yarınlara merhaba ama şimdi elveda…
Var yada yok, yalan ya da gerçek seslen bana canımın içi…
Alıntı