Türkiye'de Akarsuların Oluşturduğu Şekiller Konu Özeti

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
TÜRKİYE'DE AKARSULARIN OLUŞTURDUĞU ŞEKİLLER
Yeryüzünün şekillenmesine neden olan dalga, akıntı, buzul ve rüzgârların yanı sıra, en etkili dış kuvvet akarsulardır. Akarsuların etkinliği, çoğunlukla yüksek dağlar, kutup bölgeleri ve çöller dışında kalan alanlarda ön plândadır.
Dünya üzerinde sahip olduğu yeri ve konumu, iklimi ve topoğrafik özelliklerinden dolayı Türkiye, akarsuların egemen olduğu ülkelerdendir. Bu nedenden yurdumuz, çok gelişmiş ve zengin bir akarsu ağına sahiptir. Oluşmuş olan bugünkü akarsu ağı sistemi, jeolojik devirlerden Üçüncü Za-man'ın sonu, Dördüncü Zaman'ın başlarında oluşmaya başlamıştır. Yükselmiş ve tamamen kara haline geçmiş olan ülkemizde, eğimin de artmasıyla akarsular vadilerine derince gömülmüşlerdir. Bu işlevleri günümüzde de sürmektedir. Akarsuların aşınım ve birikiminden oluşan işlevlerinin sürmesinden dolayı ülkemizdeki yeryüzü şekilleri zengin bir durumdadır. Bu nedenle ülkemiz akarsularının aşındırması ile birçok tipte vadi oluşmuştur. Akarsuların oluşturduğu aşınım ve birikim şekilleri iki grupta toplanır:

1. Akarsuların oluşturduğu aşınım şekilleri:
Akarsuların aşındırması; akarsu havzasındaki kaya yapısına, tabakaların durumuna, yatağında taşıdığı su miktarına, yatak eğimine, akarsuyun hızına, taşıdığı yük miktarına bağlıdır. Örneğin; suyu fazla bir akarsu, eğimi yüksekçe olan bir yatakta
hızla akıyorsa, aşındırma gücü fazladır, denebilir. Bunun tersi olursa yavaş akan, suyu az bir akarsuyun aşındırma gücü zayıftır. Ülkemizde akarsuların çoğunun aşındırma gücü, debisindeki değişikliğe bağlı olarak mevsimler arasında önemli farklılıklar sunar. Özellikle ilkbahar ayları suların en yüksek olduğu ve aşındırma gücünün en fazla olduğu dönemdir. Türkiye'de yüksek dağ alanlarının çok fazla olması nedeniyle akarsu aşındırması ön plânda bulunmaktadır. Ülkemizde akarsu aşındır-masıyla oluşan birçok vadi tipi oluşmuştur. Vadi, bir yatak ve bunun iki yanında eğimli yamaçların yer aldığı yeryüzü şekillerinden birisidir. Bunlar, içine akarsuların da yerleşebildiği uzun oluklardır. Vadiler, aşındırma ile yana doğru ve derine doğru gelişebilirler. Ayrıca, yana doğru aşındırma sonucunda akarsular, vadilerini bir diğer akarsu havza-sıyla yapmış olduğu sınır olan su bölümü çizgisine kadar uzatabilirler.
Derine aşındırmanın fazla olduğu yerlerde oluşan dar, derin ve dik yamaçlı vadilere boğaz vadi adı verilir. Ülkemizdeki boğazlar daha çok sert kayalar içinde açılmışlardır. Bu tür boğazlara yarma vadi denir. Özellikle ülkemizde kuzeyin önemli akarsuları olan Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh nehirleri, Anadolu'nun kuzeyindeki dağları yararak birçok boğaz ve yarma vadi oluşturmuşlardır. Yine Doğu Anadolu Bölgesi akarsuları (Karasu, Murat, Fırat ve Dicle) ve güneyde Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu vadilerde birçok boğaz oluşmuştur.
Bazen boğazların kenarında yamaçlar basamak basamaktır. Böyle basamak profili gösteren ve yatay tabakalar içinde açılmış boğazlara kanyon denir. Ülkemizde kanyonların en tipik örneklerine Torosların yatay yapılı kireç taşlı arazileri içinde rastlanır. Örneğin, Göksu Nehri Taşeli Plâto-su'nun kireç taşları içerisinde kanyon biçiminde derin boğazlar oluşturmuştur. Bazı vadilerin enine profili V şeklinde ve alüvyal tabandan yoksundur. Bu tip vadilere kertik ya da çentik vadi denir. Özellikle Kuzey Anadolu Dağları'nın ve Torosların denize bakan yamaçları üzerinde kurulmuş örneğin; Kuzey Anadolu'da Fırtına Deresi, Solaklı Deresi, İkizdere; Güney Anadolu'da Aksu Çayı, Manavgat Çayı, Tarsus Çayı gibi, birçok akarsu vadisi dağların epirojenik stilde yükselmelerine dayalı olarak gençleşmelerinden dolayı V şeklinde oluşmuşlardır. V şekilli çentik vadiler, yana aşındırmanın fazla olduğu ve yamaçların yatıklaştığı yerlerde vadi profili genişler ve basık bir profil görünümünü sunan yatık yamaçlı vadiler oluşur.
Yatık yamaçlı vadilerin tabanlarının taşınan alüvyonlarla doldurulması sonucunda ve yamaçlarının da aşınımla iyice yatlaştırılmasıyla alüvya! tabanlı vadilere dönüşürler. Ülkemizdeki akarsuların büyük birçoğunun denize ulaşmadan önce ağız kesimindeki vadi profili bu şekli almıştır. Bunun yanı sıra bir akarsu vadisini, biri sert diğeri yu muşak iki farklı dirençteki kayanın birleştirdiği yer de kazıp derinleştirir ise sonuçta yamaçlarındar biri daha dik, diğeri yatık olur. Bu bakımdan, ya maçları farklı eğim değeri gösteren vadiler asimet rik vadi denir. Ülkemizde bunlar, değişik dirençte ki kayaların yer aldığı hemen hemen tüm vadile üzerinde lokal olarak görülür (Şekil 1)

Başlıca Vadi Çeşitleri

Yukarıda sözü geçen aşınım şekillerinden vac lerin yanı sıra; killi-tüflü yamaçların yüzeysel selenmelerle derine yarılması sonucunda kötü ara anlamına gelen kırgıbayır (badlands) denilen ş killer ve peri bacaları oluşur. Ülkemizde İç Anadlu'daki Ürgüp-Göreme yöresinde peri bacaları bulunur.

Ayrıca akarsu yataklarında eğimin birden azaldığı ve suyun birden çağlayanlar ve şelâleler yaparak düştüğü yerlerde bir çukur gelişir. Bu çukura dev kazanı ismi verilir. Bunlar, akarsu aşındırması sonucunda gelişirler. Ülkemizde Akdeniz Bölge-si'nde Düden Çayı ve Manavgat Çayı üzerinde birçok örneği bulunur. Dev kazanın olduğu her yerde şelale bulunur, ancak her şelalenin olduğu yerde dev kazanı oluşmaz.
Başta akarsular olmak üzere diğer dış kuvvetlerin, yeryüzünü aşındırması sonucunda yükseltileri neredeyse deniz seviyesine kadar indirilmiş, inişli-çıkışlı, dalgalı düzlükler oluşur. Bunlara peneplen (yontuk düz) denir. Ülkemizde milyarlarca yıllık I. Zaman arazileri özellikle akarsu aşınımıyla düz ya da düze yakın yüzeylere sahip peneplenlere dönüşmüşlerdir. Ancak daha sonraki tektonik hareketlerin etkisiyle yükselmiş olan peneplen arazileri içine akarsular gömülerek V şekilli, genç, çentik vadiler oluşturmuşlardır. Ülkemizdeki peneplenlerin en tipik örneği, Çatalca ve Kocaeli platoları üzerinde yayılan peneplen alanıdır.

2. Akarsuların oluşturduğu birikim şekilleri:
Akarsuların taşıdığı çeşitli boyuttaki kil, kum, çakıl gibi maddeler, dağ eteklerinde ve ovalarda akarsuyun gücünün azalması ya da akarsuyun yükünün artması sonucu biriktirilir. Yükün bir akarsu tarafından taşınamayan kısmı yatakta çökelir. Bu çökelme etkinliği sırasında iri unsurlar olan blok ve çakıllar, ilk çökelenlerdir. Daha sonra ve geç çökenler ise, kumlar ve suda asılı olarak taşınan mil, kil gibi ince unsurlardır. Sözü geçen bu unsurların çökeltilmesi ile birçok akarsu biriktirme şekli oluşur:
Birikinti konileri: Eğimli yamaçlardan inen sellerin ve derelerin suları bir düzlüğe vardığında hızları birden azalır, oraya kadar sürükleyerek taşıdıkları kaya parçaları ve onların kırıntılarını dağ eteğinde koni şeklinde yığarlar. Bu koni şeklindeki birikinti şekillerine birikinti konisi denir. Eğer bunların topoğrafik eğim değeri 10°den büyükse birikinti konisi; 10°den küçük ve nispeten cılız bir akarsu tarafından bu malzeme taşınıyorsa o zaman da birikinti yelpazesi adını alırlar. Ülkemizde birçok kentimiz birikinti koni ve yelpazeleri üzerinde kurulmuşlardır. Kayseri'nin Yeşilhisar, İsparta'nın Senir-kent, Konya'nın Akşehir ve bir de Bursa kentleri bunların birkaçıdır.
Dağ eteği ovaları: Yan yana yer alan birikinti koni ve yelpazelerinin birkaçının taşıdıkları materyalleri dağın eteğinde çökeltmeleri ve bunların birleşmesi sonucunda oluşan ovalardır. Bursa ovası, Dörtyol-İskenderun arasındaki kıyı ovası bu ovalara örnek oluştururlar. Buralarda tarım yapılabilmektedir.
Dağ içi ovaları: Bunlar dağ içlerinde, özellikle eğimin azaldığı yerlerde oluşan birikimler sonucunda oluşan ovalardır. Ülkemizdeki dağ alanları üzerinde çok görülürler. Erzurum ve Erzincan ovaları bunlara örnektir.
Taşkın ovaları: Taban düzeyinde akarak deniz seviyesine yaklaşan akarsuların ağızlarında ya da aşağı kesimlerinde oluşmuş ovalardır. Taban seviyesine ulaşması nedeniyle akarsuların eğimleri, hızları ve taşıma güçleri çok azalır. Buralarda oluşan geniş tabanlı alüvyal dolgulu ovalara taşkın ovası ya da taban seviyesi ovası adı verilir. Akarsular bu tabanlarda menderesler çizerek akarlar, yer yer taşarak taşkınlara neden olurlar. Bazen de yataklarını değiştirirler. Ülkemizdeki birçok akarsu, denize kavuşmadan bu şekilde bir birikim sonucunda taşkın ovaları oluştururlar. Sakarya'nın Adapazarı Ovası, Seyhan ve Ceyhan'ın oluşturduğu Çukurova, Batı Anadolu'da çöküntü alanlarında yer alan ovalar bunlara örnek oluşturabilir.
Deltalar: Akarsuların deniz veya göllere ulaştıkları kesimlerde taşıdıkları malzemeleri akasu ağızlarında biriktirmesiyle oluşur. Taban seviyesi ovalarından farkı, deltaların deniz içinde de birikme yapmalarıdır. Seyhan, Ceyhan, Meriç, Kızılırmak, Yeşilırmak'ın deltaları ülkemizin tipik delta örnekleridir. Deltalar, denize doğru ilerleyerek gelişirler ve büyürler. Ancak bu gelişim için kıyıda kuvvetli akıntı olmaması gerekir. Örneğin; üzerinde eski bir liman olan Truva kentinin kurulu olduğu Biga Yarımadası üzerindeki Kara Menderes Çayı, Çanakkale Boğazı çıkışındaki deniz akıntılarına
yenilerek denize doğru ilerlemesi sürerken durmuş ve burada üçgen şekilli delta denize doğru gelişememiştir.

AKARSU AŞINDIRMASI-BİRİKTİRMESİNİN BİRÜKTE GÖRÜLDÜĞÜ ŞEKİLLER
Taraçalar (sekiler): Bunlar, vadilerin yamaçlarında basamak şeklinde yüksekte kalmış akarsuların eski taban parçalarıdırlar. Genellikle iklim değişiklikleri, alanın yükselmesi ya da denizin alçalması sonucunda taraçalar oluşurlar. Taraçalar, geniş yatağına alüvyonlarını yaymış olan bir akarsuyun, tekrardan canlanarak, yatağını kazmaya başlaması ve derinleştirmesiyle oluşurlar. Ülkemizde dağ alanları dışındaki vadilerde akarsu taraçaları daha çok görülürler.
Menderesler: Akarsuyun yatak eğiminin azaldığı yerlerde, yana aşındırma sonucu oluşan büklümlerdendir. Menderesler yapan bir akarsuyun akış hızı az, uzunluğu ve yana aşındırması fazladır.
Örnek: Büyük-Küçük Menderes.