ARKADAŞ
Arkadaşları ile geçinemeyen, huysuz ve kötü karakterli bir evlât varmış. Bir gün babası, ona çivilerle dolu bir torba vermiş ve bahçedeki tahta perdenin önüne götürmüş... "Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her seferinde bu tahta perdeye bir çivi çak" demiş.
Genç, ilk günde tahta perdeye bir hayli çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her gün daha az çivi çakmış. Nihayet bir gün gelmiş ki, hiç çivi çakmamış.
Babasına gidip söylemiş. Babası, onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. "Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahta perdeden bir çiviyi çıkar." demiş.
Günler geçmiş... Bir gün gelmiş ki, her çivi çıkarılmış. Tahta perde bomboş kalmış...
Babası ona; "Aferin, iyi davrandın ama bu tahta perdeye dikkatli bak, artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak. Arkadaşına bin defa, kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak (kapanmayacak) demiş.
Bir arkadaş ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür, yüreklendirir. Sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur. Seni inler, sana yüreğini açar.”
(Sana, arkadaşlığın için çok teşekkür ediyorum. Seni tanıdığım için çok mutluyum. Seninle arkadaşlığımın tahta perdesine koyduğum her çivi tanesi için de beni bağışlamanı diliyorum...)