Abdülhamid Han - I - Ansiklopedik Bilgi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı D®agon

  • Ezberletmez Öğretir
  • *******
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Ankara
  • 11656
  • +524/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Hocam
Abdülhamid Han - I - Ansiklopedik Bilgi
« : 23 Mayıs 2011, 22:40:29 »
Osmanlı padişahlarının yirmi yedincisi ve İslam halifelerinin doksan ikincisi.

Sultan Üçüncü Ahmed’in oğludur. Annesi Rabia Hatun’dur. 20 Mart 1725 günü Topkapı Sarayında (Saray-ı Cedid) doğmuş ve Ocak 1774 tarihinde ağabeyi Sultan Üçüncü Mustafa’dan sonra padişah olmuştur.

Birinci Abdülhamid Han, tahta çıktığı zaman devlet buhran içerisindeydi. Tahta çıkışından evvel başlamış olan Rus Harbi devam ediyor ve bir çok eyalette de isyanlar başgöstermiş bulunuyordu. Mali sıkıntı da mevcuttu. Birinci Abdülhamid Han bu güçlükleri başarıyla yenecek kudrette bir padişahtı. Saltanatı müddetince bu zorluklarla mücadele etti. İyi niyetli, dindar, gayretli bir insandı. Rus Harbine devam kararı verdi. Çünkü düşmana karşı hiç olmazsa bir muharebe kazanarak sulh yapmak istiyordu. Fakat Osmanlı ordusu Kozluca’da yenilmiş ve Serdar Muhsinzade Mehmed Paşanın yanında ancak 1200 kişi kalmış diğerleri dağılmıştı. Bu vaziyette Rusya’nın sulh şartlarını kabul etmekten başka çare yoktu. Türk temsilcileri Ahmed Resmi ve İbrahim Münib efendilerle Rus temsilcisi Prens Repnin arasında 21 Temmuz 1774’de Küçük Kaynarca Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya göre Kırım, Kuban ve Bucak yalnız dini bakımdan halifeye bağlı olmak üzere müstakil oluyor; Yenikale, Kerç, Azak, Kılburun kaleleri Rusya’ya geçiyordu. Eflak, Boğdan ve Cezayir-i Bahr-i Sefid sahili gibi savaşta Ruslar tarafından işgale uğramış yerler ise Osmanlı Devletine geri veriliyordu.

Kaynarca Antlaşmasının ağırlığını arttıran en önemli maddesi, Rusların Türk topraklarındaki Ortodokslar üzerinde bir çeşit himaye hakkı iddiasında bulunabilecek tarzda hazırlanmış olanıdır. Antlaşmadan hemen sonra Avusturya, Osmanlı Devletinin zafiyetinden faydalanarak Boğdan Beyliğine bağlı Bukoniva’yı işgal etti (1775).

Saltanatının başında böyle kahredici bir durumu kabul ile barışı sağlayabilen Birinci Abdülhamid, savaş zamanında devletin çeşitli bölgelerinde çıkmış isyanları bastırmak ve askeri sahada ıslahatta bulunmak durumundaydı. İsyanları bastırmak üzere Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa ve ıslahat yapmak için de sadrazam Halil Hamid Paşa görevlendirildiler.

Kapıkulu’nun bazı ocaklarının ıslahı için Fransa’dan mühendisler getirtilmiş, Mühendishane-i Berri-i Hümayun (Devlet Kara Mühendishanesi) kurulmuş, yüzüstü bırakılan metruk haldeki İbrahim Müteferrika matbaası tekrar açılmıştır. Birinci Abdülhamid devrinde yapılan hayırlı işlerden birisi de, yerli malı kullanılmasının mecburi hale getirilmesidir.

Diğer taraftan Anadolu’da çeşitli karışıklıklar çıkmıştı. Her vilayette bir asi hüküm sürüyordu. Hele kapısız levent denilen binlerce asi Anadolu’yu yakıp yıkıyordu. Şam ve Mısır’da isyanlar başgöstermiş, İranlılar Osmanlı topraklarına saldırarak pekçok yeri kendi topraklarına katmışlardı. Hicaz’da ayaklanmalar birbirini takib etmişti.

Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla, Osmanlılarla Ruslar arasında tam bir sulh temin edilememiş, yalnız bir çeşit mütareke hasıl olmuştu. Bu antlaşma her iki tarafı da tatmin etmemişti. Osmanlılar olsun, Ruslar olsun Kırım üzerinde daha çok hakka sahib olmak istiyorlardı. Nitekim Kırım’da bağımsızlık ilan edildiğinde Devlet Giray Han, Babıali ile eski bağlılığın korunmasına taraftardı. Bunun üzerine Ruslar, asker sevkedip kendi adamlarından Şahin Giray’ı, han seçtirmişlerdi. Böylece Kırım Hanının tayininde çıkan anlaşmazlık, iki devleti yeni bir savaşa götürürken, Fransızların yardımıyla Haliç Aynalıkavak Kasrında 10 Mart 1779’da bir antlaşma imzalanmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşmasının bazı maddeleriyle ilgili olan bu antlaşma Aynalıkavak Tenkihnamesi adıyla anılır. Tenkihnameye göre, Kırım bağımsız kalacak ve Ruslar buradan askerlerini çekecek; buna karşılık, Osmanlılar da Şahin Giray’ın hanlığını kabul edeceklerdi. Kafkaslardan güneye kadar Rus hakimiyetinin artmasını Osmanlı Devleti için büyük tehlike olarak gören Birinci Abdülhamid Han ve devlet adamları, Kafkasya’nın bazı bölgelerini Türk nüfuzu altına almayı tasarladılar. Bu sebeple Soğucak ve Anapa kalelerini tahkim ettiler. Buradaki Çerkez kabilelerini itaat altına almaya çalıştılar.

Şuursuz olarak Rus taraftarlığı yapan Şahin Giray aleyhinde Kırım’da isyan çıkınca, Ruslar buraya hemen asker gönderdiler. Binlerce Müslümanı şehid ettikten sonra yine Kırım’ı Şahin Giray’a bırakarak geri çekildiler. Daha sonra yeni bir bahaneyle tekrar Kırım’a girerek memleketi Rusya’ya bağladılar (1784). Bunun üzerine, tekrar bir Osmanlı-Rus Savaşı tehlikesi doğdu. Osmanlı Ordusu harbe hazır değildi. Bu sebepten Sultan Abdülhamid Han antlaşmayı bozmak istemedi. Rusya ile birkaç yıl gerginlikten sonra Koca Yusuf Paşa sadrazam oldu. Aslında 1781’de Rusya, Avusturya ile beraber bir tasarı hazırlamış ve bu tasarıya göre de Osmanlı Devletini taksime karar vermişlerdi. Yeni Sadrazam, Rusya ile mutlaka savaşmak istiyordu. İkinci Katerina’nın gösteri yaparak Kırım’ı ziyaret etmesine ve Avusturya İmparatoru ile görüşme yapmasına Babıali artık tahammül edemiyordu. Rus elçisi Sadarete çağrılarak Kırım’ın iadesi istendi. Elçinin uygun cevap vermemesi üzerine Rusya’ya savaş ilan edildi. Rusların idaresi altındaki Kılburun Kalesine hücum ile 1786-1792 Osmanlı-Rus Savaşı başlamış oldu. Avusturyalılar da savaş açmadan Belgrad ve Sırbistan’a taarruz ettilerse de bir sonuç alamadılar. Bu vaziyet karşısında yalnız Ruslarla başa çıkamazken, iki düşmanla birden karşılaşılıyordu.

Serdar-ı Ekrem Sadrazam Koca Yusuf Paşa, önce Avusturya derdini halletmek istedi. Avusturya İmparatoru İkinci Josef’in saldırılarını önledikten sonra sınır aşılarak düşman kendi topraklarında ağır yenilgiye uğratıldı. İkinci Josef güç bela kaçabildi. Fakat Rus cephesindeki savaş aleyhte gelişiyordu. Kısmi başarılar Özi Kalesini kurtarmaya yetmedi. Özi Kalesi Ruslar tarafından alınınca tarihin en büyük mezalimine uğradı. Masum ve günahsız çocuklar, genç ve ihtiyar kadınlar dahil 30 bin civarında insan vahşice öldürüldü.

Sadrazam, Özi Kalesinin düştüğünü bildiren ve yapılan mezalimleri dile getiren telhisi okurken, padişah, kederinden felç olup çok geçmeden vefat etti (28 Mart 1789).

Birinci Abdülhamid Han, devlet işleriyle yakından ilgilenir, her konuda düşüncelerini dikte ederek vezirlere bildirirdi. Saltanatı boyunca hep liyakatlı sadrazam, ehil adam aramış ve onlara yetki verip ıslahatların yapılmasına uğraşmıştır. Halil Hamid Paşa, sadrazamlarının en değerlisidir. Abdülhamid Han, halka karşı merhametli ve çok dindar bir padişahtı. Halk arasında kerameti dahi yaygındı. Oğullarından ikisi, Dördüncü Mustafa ve İkinci Mahmud, padişah olmuşlardır. Birinci Abdülhamid Han, Eminönü Bahçekapı’daki imaretin karşısındaki türbede yatmaktadır. Bu türbede, Yeni Cami tarafındaki duvardaki dolapta Resul aleyhisselamın mübarek ayaklarının izleri bulunan taş vardır.

Sultan Birinci Abdülhamid Hanın, Beylerbeyi’nde bir cami ve mektep, Bahçekapı’da bir sebil, bir imaret, bir kütüphane ve bir türbe (Şimdi bunların yerinde Dördüncü Vakıf Han vardır.) Emirgan’da bir cami ile çeşme ve Medine’de yaptırdığı bir medrese başlıca eserleridir.