« : 20 Nisan 2008, 21:16:36 »
İnsanları Nasıl Değerlendirmeliyiz?
Bazı konularda ölçüyü geniş tutmalı, çevremizi sıkmaktan uzak kalmalıyız. Bu bir taviz ve boşvermişlik mânâsına gelmez. Zira ölçümüz açıktır:
Kendi nefsiniz için takvayı tercih edin, dâima takva ile amel edin. Ama başkaları için fetvayı kafi bulun, fetva ile amel edenleri itip kakmaktan uzak
Meselâ, siz geceleri teheccüd kılın, pazartesi, perşembe günleri oruc tutun, zekattan başkada verin.. Ama bunu nefsinize şart koşun, kendinizde arayın. Geniş muhitte, umumi çevrede ise beş vakit namazı kılmayı kafi bulun, zekâtını vereni takdir edin, farz orucunu tutanı tebrik edin.
Çünkü bunları yapamayan, fazlasını hiç yapamazYou are not allowed to view links.
Register or Login Önce fetvayı; yapacak, onu hazmedecek, sonra içinden duyacağı şevk ile sıra ötekine gelecektir.
Bizim bu: "Kendi nefsinizde takvayı yaşayın, ama başkalarında fetvayı kafi bulun" şeklindeki ölçümüze bir misal arzetmek istiyorum. Bakalım sizin de ibretinize vesile olacak, tefekkürünüzü derinleştirecek mi?.. Müsned'den özetleyeceğimiz olay şöyle cereyan eder:
Yol kenarında oturanlar geçen bir adamın selamını aldılar. İçlerinden biri başladı geçen adamın arkasından konuşmaya:
- Ben bu adamı hiç sevemedim, Allah için buğzediyorum buna.
Halbuki giden adamı iyi biri olarak biliyorlardı, nitekim sonra biri gidip arkasından konuşulanı O'na anlattı. O da doğruca Resûlüllah'a varıp:
- Ya ResûlAllah, falan kimse arkamdan konuşmuş, bana buğzettiğini söylemiş, huzurunuza çağırsanız da bana buğzetmesine sebep olan kusurum ne ise söylese, ondan vaz geçsem.
Ve Resûlûllah'ın (sav) emri üzerine huzura gelen adam Efendimiz sorunca şöyle cevap verdi:
- Evet, doğru söylemişler. Ben bunun arkasından konuştum, buna buğzediyorum.
- Söyle bakalım, nesine buğzediyorsun, kusuru ne?
- Ben bu adamın vaktiyle hizmetçiliğini yaptım. Bütün hallerini biliyorum. Onun için buğzediyornm.
Adam şu teklifi yaptı:
- Ya ResûlAllah, sor bakalım, namazımda, abdestimde. rükû ve secdemde bir kusur mu gördü?
- Hayır, bunlardan bir kusurunu görmedim. Ama bunlardan ibaret. Hiç fazlasını kılmazdı!
- Sor bakalım ya ResûlAllah, zekatımda bir kusurumu mu gördü?
- Hayır, görmedim, ama verdiği de zekatından ibaretti. Hiç başka verdiğini görmedim.
Adam:
- Sor bakayım ya ResûlAllah, orucumda bir kusurumu mu gördü?
- Hayır hiç görmedim, ama tuttuğu da sadece ramazan orucundan ibaretti. Hiç başkasını görmedim.
Anlatılanları dinleyen Resûlüllah (sav) kanaatsız adama şöyle sordu:
- Beş vakit namazını kılmış, zekâtını vermiş, orucunu tutmuş, ama halen de senin buğzundan ve arkasından konuşmandan kurtulamamış! Sen kime, ne için buğzediyorsun, söyler misin?
Ortalığa sessizlik hakim olmuş, sonra bu sessizliği Resûlûllah'ın şu ihtarı doldurmuştu:
- Öyle ise kalk buradan, çık dışarıya! Belki senin buğzettiğin insan, senden hayırlıdır.