Tasavvufun Tarifi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı pusula

  • ****
  • Join Date: Mar 2008
  • Yer: Hatay
  • 290
  • +57/-3
  • Cinsiyet: Bay
  • Kaybolduğunuz yolda pusulanız Hz. Kur'an olsun...
Tasavvufun Tarifi
« : 03 Nisan 2008, 17:47:11 »
Tasavvufun Tarifi

                                                                               ..:: 1 ::..

   Tasavvufun, yaşandıkça tadılan ve idrâk edilen bir ilim olması itibâriyle, kelimelerin mahdud imkanları içinde kâmil bir sûrette îzâhı zordur. Bu sebeple Allâh dostları, her kesitinden muhtelif ışıklar yansıyan o tasavvuf kristalinin kendilerine bakan vechesini nazar-ı îtibâra alarak farklı farklı târifler yapmışlardır.
   Hak dostları ve bu mânevî yolun müntesibleri, istîdâd, iktidar ve kalblerinde zuhûr eden hâl tecellîleri nisbetinde mesâfe kat ederler. Bu sebeple rûhânî âlemdeki sünûhâtın, yâni kalbî ilhamların kendilerindeki tecellîsine göre de tasavvufu farklı farklı telâkkî ederler. Ancak tasavvufu târif etmiş olan bu gibi kimselerin hepsi de, kendi zâviyelerinden haklıdırlar. Bizler, bu gibi târiflere bakarak tasavvufun mâhiyeti hakkında ancak umûmî bir fikir sâhibi olabiliriz.
   Bu muhtelif târiflerin ortak yönleri itibâriyle tasavvuf; müminlerin iç âlemini düzelterek onları mânen tekâmül ettiren, kulu ahlâk-ı hamîdeye erdirerek Hakk'a yaklaştıran ve bu sûretle de mârifetullâh'a ulaştıran bir ilimdir, diyebilirizYou are not allowed to view links. Register or Login



   Hak dostlarının, nâil oldukları rûhânî tecellîlere göre yaptıkları sayısız tasavvuf târiflerinden birkaçı şöyledir:

   1. Tasavvuf Güzel Ahlâk ve Edeptir
   Güzel ahlâk, îmânı taklîdden kurtararak fikir ve davranışlara istikâmet veren ihsân duygusunu, yâni Cenâb-ı Hakk'ı görüyormuşçasına bir hâlet-i rûhiyeyi kalbde sâbitleyerek, şahsiyetin hâkim ve ayrılmaz bir unsuru hâline getirmek ve bu minvâl üzere yaşamaktır.
   Ebu'l-Hüseyn en-Nûrî:
   "Tasavvuf ne şekil, ne de bir ilimdir; o sadece güzel ahlâktan ibarettir. Eğer şekil olsaydı mücâhede ile, ilim olsaydı öğrenmekle tahsîl edilirdi. Bu sebeple sırf şekil ve ilim, maksada ulaştıramaz. Tasavvuf, Hakk'ın ahlâkına bürünmektir." buyurarak, onun ahlâk ile kopmaz bağına işaret etmiştir.
   Tasavvuf, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in örnek hayâtında ismen telaffuz edilmemiş olsa da, mâhiyeti ve hakîkati itibâriyle mevcuttu. Güzel ahlâktan maksat, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in ahlâk-ı hamîdesi ile ahlâklanmaktır. Onun ahlâkı, Rabbimiz tarafından Kur'ân-ı Kerîm'de:


وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ

 

 "Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlâk üzeresin" (el-Kalem, 4) buyurularak te'yîd ve tekrîm edilmiştir.
   Nitekim Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-, kendisine Rasûlullâh'ın ahlâkı sorulduğu zaman:
   "Onun ahlâkı Kur'ân'dı." (Müslim, Müsâfirîn, 139) buyurmuştur.
   Kul, Kur'ân ahlâkıyla ahlâklanıp onun ahkâmıyla da istikâmetlendiği takdirde âdetâ canlı bir Kur'ân hâline gelir. Kur'ân-ı Kerîm'i, mânâsını tefekkür ile tilâvet etmek ve ahkâmına tâbî olarak yaşamak, güzel ahlâkın zirve noktasıdır.
   Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, peygamber olarak gönderildiğinden itibaren kıyamete kadar bütün zaman ve mekânları tenvîre memur olmuştur. Bu itibarla O'nun en cüz'î ve mahrem teferruatına varıncaya kadar bütün davranışları, sağlam bir rivâyetle bizlere intikal etmiş ve bu intikal, kıyâmete kadar teselsül bereketine mazhar kılınmıştır. Siyer-i Nebî incelendiği zaman görülecektir ki, insanlığın kemâli ve güzel ahlâkın zirvesi, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'dir. Zîrâ O:
   "Ben başka bir maksatla değil, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (İmâm Mâlik, Muvattâ, Hüsnü'l-hulk, 8) buyurarak vazîfesini târif etmiş ve bütün insanlık âlemine "üsve-i hasene", yâni mükemmel bir ahlâk nümûnesi olmuştur.



   Kur'ân-ı Kerîm'de ahlâk-ı Muhammedî şöyle ifâde edilir:
   "Andolsun ki, sizin için; Allâh'a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh'ı çok zikreden (mümin)'ler için Rasûlullâh'ta en mükemmel bir örnek (üsve-i hasene) vardır." (el-Ahzâb, 21)
   Yüce Rabbimiz, bir ikrâm olarak, güzel ahlâkı Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'den itibaren veresetü'l-enbiyâ 1 vâsıtası ile kesintisiz olarak kıyamete kadar devam ettirecektir.
   Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
   "Müminlerin îmân cihetinden en mükemmeli, ahlâken en güzel olanıdır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 250) şeklindeki beyânlarıyla, ahlâkın, îmânın meyvesi ve kemâlinin alâmeti olduğuna işaret buyurmuşlardır. Allâh dostları da, işte bu Muhammedî ahlâk ile ahlâklanan mâneviyât rehberleridir.
   Ebû Muhammed Cerîrî:
   "Tasavvuf, güzel ahlâkı benimsemek ve kötü ahlâktan sıyrılmaktır." derken yine bu hakîkate işaret etmiştir.
   Kalbi, güzel ahlâk ile tezyîn edip kötü ahlâktan sakındırmak, ebedî saâdet ve selâmet için mecbûrî olduğu kadar meşakkatli de bir iştir. Nitekim ilk mutasavvıflardan Ebû Hâşim Sûfî:
   "Kalbde yer etmiş bir kibri kazımak, dağları iğne ile kazmaktan daha zordur." buyurmuştur.
   Ebû Bekir el-Kettânî ise:
   "Tasavvuf ahlâktır. Ahlâk itibâriyle senden üstün olan, safâ, yâni mânevî temizlik bakımından da üstündür." der.
   İnsanlık tarihi, peygamberlerin eşsiz güzellikteki nice ahlâkî davranış tezâhürleriyle doludur. Bunun en güzel misâllerinden birisi şüphesiz Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm-'dır. O, âyet-i kerîmede buyurulduğu üzere kendisine açık bir şekilde zulmetmiş olan kardeşlerine:
   "... Bugün size başa kakma ve ayıplama yoktur, Allâh sizi affetsin! O merhametlilerin en merhametlisidir." (Yûsuf, 92) diyerek, affedebilmenin kâbına varılmaz bir misâlini sergilemiştir.

    _________________

Çevrimdışı leylak

  • ***
  • Join Date: Nis 2008
  • Yer: Kayseri
  • 213
  • +21/-0
  • Cinsiyet: Bayan
  • Hüzün damlıyor yüreğe Gül boynunu eğince
Ynt: tasavvufun tarifi
« Yanıtla #1 : 07 Nisan 2008, 14:29:08 »
   Din Allah için nasihattir. Kendim bunlara inanarak yapmağa çalışıyorum. Eğer necata ermek, kalbini ve bedenini rahat ettirmek istiyorsan sana da aynı şeyi tavsiye ediyorum.

   Birinci Tavsiye:
   Kardeşim, Allah seni rahmeti içine alsın. Birçok uzak memleketlere seferler yaptım. Çeşit çeşit insanlarla muaşerette bulundum. Kendilerinin kâmil sûfîlerden olduğu iddiasında bulunup, onlara mensub olduklarını söyleyip, sureta onlardan göründüğü halde Allah'a îmân etmeyen, âhiret gününe inanmayan, kendini dînî mükellefiyetlerle yükümlü .saymayan kimselerden daha kötü, daha çirkin kimseler görmedim. Bunların, Cenab-ı Hakk'a, Rasûlullah'a ve âhiret gününe imanları, dînî mükellefiyetlerle peygamberlerin hallerine sebatla bağlılıkları yoktur. Bunların içinde bazı keşiflere nail olanların ise ne kadar zararlı olacaklarını düşün!
Azerbeycan, Şirvan, Ciylan ve Horasan beldelerinde bunların azgınlıklarının pek çoğunu gördük. Allah bunların hepsine lanet etsin. Allah'dan kork ey kardeşim Allah'dan kork da bunlardan birinin bile bulunduğu beldelerde oturma. Allah'ın, "Bir fitneden sakının ki geldiği vakit sizden sadece zulmedenlere dokunmakla kalmaz. Bilin ki Allah cezası çok şiddetli olandır!" (Enfal/25) buyurduğunu bilmiyor musun?
   Onlarla görüşmemek, onlarla komşu olmamak senin için kolay değilse, onlarla düşüp-kalktığın, onların içinde bulunduğun takdirde başına neler geleceğini biliyor musun? Eğer nasihata kulak vermezsen sana diyecek sözüm yoktur.
Doğru yola kavuşturan ancak Allah'dır.

   İkinci Tavsiye:
   Kardeşim, müslümanların fakihleri ile şeriat ve tarikat konusunda mücadele etme. Onlar da hak ehlidirler. Zahir sınırında kalmışlardır. Çünkü onların istidadı sadece zahirle meşgul olacak kadardır. Şayed mecbur kalır da münâkaşa edersen, "onlarla en güzel şekilde mücâdele et! Şüphesiz ki rabbin, yolundan sapanları da en iyi bilen, doğru yolda olanları da en iyi bilendir!" (Nahl/125) âyetine göre mücâdele et.

   Üçüncü Tavsiye:
   Hadis ehlinin itikadına uymaya çalış. Onlardan olmaya gayret göster. Peygamberlerin vârisleri ancak onlardır. Kelâmcıların taklidcisi olmaktan sakın. Onlar şeytanın elinde oyuncaktırlar. Ehl-i kıbleyi tekfir etme. Haklarında iyi konuş.

   Dördüncü Tavsiye:
   Te'vilden sakın. Çünük te'vil ilhad ve zındıka çıkmazıdır. Şayed ehl-i işaretin usûlü üzere bir te'vil yaparsan, lafzın zahirî mânâsını değiştirme. Lafzın zahiri manasını nefyeden küfre düşmüş olur. Müteşâbihat konusunda İmam Mâlik'in tutumunu örnek al. Ona müteşabihattan olan "istiva" (Taha/5) konusu sorulduğunda: "İstiva malum, keyfiyeti, yani nasıl olduğu meçhul, ona iman vâcib, onu sormak bid'attır ve fitne doğurur. Sakın, sırf fitne çıkarmak ve te'vile sapmak için Kur'an'ın müteşabihatıyla meşgul olanlardan olma! Çünkü "onların te'vilini ancak Allah bilir." (Al-i İmran/7) diye inananlarla beraber ol. Bu tavsiyeye karşı gelme. Yoksa kalblerinde dalâlet nüvesi bulunanlardan olursun. Eğer müteşâbihatla uğraşmakta ısrar edersen her an başına belâ gelebilir. Ayağın kayıp hüsrana uğrayabilirsin. Allah'a daima "Ey Rabbımız! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet ver. Çünkü sen karşılık beklemeden verensin!" (Al-i İmran/8) diye dua et.

   Beşinci Tavsiye:
   Âdabına göre bir müddet uzlet et. Zamanın durumunu ve ihvanını iyi tanı. Onlara lâyık oldukları şekilde muamele et. Halk ile çok düşüp kalkma. Yalnızlığı ganimet bil. Allah'dan gelecek füyuzata kendini arzeylemek, her an onu gözetlemek suretiyle bütün uzuvlarını lüzumsuz işlerden muhafaza et. Çünkü Allah'ın sana her gün nazarı vardır. O teveccühü gözet, ehl-i dünya arasına karışma. Onlardan yüz çevir. Onlara kırıcı olmayan, güzel, idare yollu sözler söyleyerek kendini onlardan uzak tut. Muhasebeye çekilmeden evvel kendini kendin sorguya çek. Büyük ceza gününden önce onu layık olduğu kadar cezalandır. Lezzetleri gideren ölüm gelmeden önce kendi ihtiyarınla öl ki ölüm geldiği zaman dirilesin.

   Altıncı Tavsiye:
   Allah'ın haklarına riayet et. Allah da sana riayet eder. Her an Allah'dan kork. Onu her an önünde bulursun. Sıkıntılı zamanlarında Allah'ı nasıl hatırlıyorsan, rahatlık zamanında da Allah'ı unutma. Marifetullah'a ermeğe çalış. Yani Allah'ı tanımağa çabala. Tek muradın Allah olsun. Yardım isterken ancak Allah'dan yardım iste. Dünyada başına ne gelecekse hepsi hakkında kalem kurumuştur. Eğer bütün insanlar Allah'ın senin için yazmadığı bir şeyle sana fayda vermek için bir araya gelseler buna güç yetiremezler. Aynı şekilde sana zarar vermek için bütün insanlar bir araya gelseler, Allah o zararı senin için yazmamışsa yine sana zarar veremezler. Eğer yakinen sadakate ermek, her yaptığını sâdıklara mahsus kalbî yakınlıkla yapmaya gücün yetiyorsa derhal yap. Eğer bunu yapamıyorsan istemediğin sabırda senin için rahatlık vardır. Bil ki Allah'ın yardımı sabırladır.
   Ferahlık sıkıntıdan sonra gelir. Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır.
   Yapmak isteyenlere bu kadar tavsiye yeter. Şüphesiz ki Allah dilediğini hidayete erdiren, dilediğini dalâlete düşüren ve dilediğini mutlaka yapandır.

   - Bu yazı Muhammed b. Abdullah el-Hânî'nin ADAB isimli kitabından derlenmiştir. Yayınevi: Erkam

Çevrimdışı selim

  • **
  • Join Date: Nis 2008
  • 50
  • +9/-1
Ynt: tasavvufun tarifi
« Yanıtla #2 : 08 Nisan 2008, 11:34:10 »
 
              aarroo        ggüüll     
   



                         103             

Çevrimdışı Asilzade

  • Asilzade
  • *****
  • Join Date: Tem 2008
  • Yer: Kahramanmaraş
  • 1247
  • +108/-0
  • Cinsiyet: Bay
  • Asalet Ahlakın Temelidir
Ynt: Tasavvufun Tarifi
« Yanıtla #3 : 17 Temmuz 2008, 23:17:53 »
s.a


kardeşlerim         aarroo          103



 ggüüll ggüüll ggüüll