Henüz okula gitmiyordum. Dayımların mısır tarlası vardı. Amcamın oğluyla oradan mısır koparmaya karar verdik. İstesek verirdi ama biz izinsiz alacaktık. Bir çuval alıp çıktık yola. Bahçenin ortasında uzun bir ağaç vardı. Birden bir fikir geldi aklıma…
- Emmoğlu…
Dedim.
- Ne var?
Dedi.
- Ben şu ağacın tepesine çıkayım; etrafı gözetleyeyim. Olur ki bir gelen olur. Ben sana işaret verdim mi sen kaçarsın.
Aklına yattı. Ben ağaca tırmandım. Aaa birde baktım dayım birkaç adım ilerde geliyor. Hiç sesimi çıkarmadım. Nasıl çıkarayım ki duyulacak. Emmoğlu büyük bir bir güven içinde mısırları koparmaya başlamıştı bile… Nasıl olsa gözcü var gelen olursa haber verir. Öyle de ses çıkarıyordu ki… Dayım sessizce sokuldu. Yanına kadar geldi. Dayım kolundan tuttu. Neye uğradığını şaşırmıştı. Kulağının dibine bir tokat patlattı. Bir daha, bir daha…
_ Ulan utanmaz diyordu, istedin de vermedik mi?.. Hıııı… Vermedik mi… Al al al…
Emmoğlu dayanamadı:
- Hep beni dövüyorsun; yukarıdakini hiç görmüyorsun dedi.
Dayım daha fazla kızdı:
- Bakın hele edepsize, dedi… Madem ki yukarıdakini biliyorsun da niye hırsızlık yapıyorsun ha, niye yapıyorsun?
Dayım sanmıştı ki; yukarıdakinden, yani Allah’tan kork demek istiyor. Emmoğlu can havliyle beni ele vermek istemişti ama dayım anlamadı. Biz paçayı kurtardık.