Hz. İsa (a.s.), Allah (c.c.) tarafından peygamber olarak seçilip görevlendirilmiş elçilerden biridir. Hz. İsa’nın (c.c.) annesi Hz. Meryem’dir, babası ise yoktur. Çünkü o, babası olmaksızın dünyaya gelmiştir. Bu durum Allah’ın (c.c.) mucizesidir.
Hz. Meryem’in babası İsrailoğullarından İmran, annesi de Hanne idi.( İbn-i Kesir, Peygamberler Tarihi, s. 701.)
Hem İmran hem de Hanne, güzel özelliklere sahip, iman ve ibadet ehli kişilerdi. İmran ile eşinin çocuğu olmuyordu. Buna çok üzülen Hanne, Allah’a (c.c.) dua etti ve ondan, kendisine bir çocuk nasip etmesini diledi. Çocuğu olursa onu, kutsal mabet Beytü’l-Makdis’in işlerini yürütmesi için bu mabede bırakacağına söz verdi. Bir süre sonra Hanne’nin duası kabul edildi ve o, Hz. Meryem’i (a.s.) doğurdu. Kocası, çocuğu doğmadan ölen Hanne, adağının gereği olarak da kızını Beytü’l-Makdis’e götürüp teslim etti.( bk. Âl-i İmrân suresi, 35-37. ayetler)
Kur’an’da anlatıldığına göre Hz. Meryem, Kudüs’teki Beytü’l-Makdis’in doğu tarafına gitmiş, burada yalnız kalmıştır. Böylece insanlar tarafından rahatsız edilmeden, tefekkür ve ibadet etme imkânı bulmuştur. Bir gün yine buradayken Cebrail (a.s.), Hz. Meryem’e insan şeklinde görünmüştür.
Hz. Meryem, onun kendisine bir kötülük yapacağından korkup Allah’a (c.c.) sığınmıştır. Daha sonra onun, Allah’ın (c.c.) meleği olduğunu öğrenmiş ve rahatlamıştır. Cebrail (a.s.) ona, bir çocuğu olacağını müjdelemiştir. Hz. Meryem şaşırmış ve “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın
olmadığım hâlde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.”(Meryem suresi, 20. ayet.)
Cebrail (a.s.) de bunun, Allah’ın (c.c.) bir mucizesi olarak ve onun takdiriyle gerçekleşecek çok kolay bir iş olduğunu belirtmiştir. (Meryem suresi, 21. ayet.)
Daha sonra Hz. Meryem’in hamilelik dönemi başlamıştır. Ne yapacağını
şaşıran, insanlara nasıl bir açıklama yapacağını bilemeyen Hz. Meryem çok endişelenmiş ve şöyle demiştir: “…Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım...”(Meryem suresi, 23. ayet.)
Cebrail (a.s.) onu teselli etmiş ve kendisine, üzülmemesini söylemiştir.
Hamilelik dönemini tamamlayan Hz. Meryem, nihayet çocuğunu dünyaya getirmiştir. Böylece Hz. İsa (a.s.), Allah’ın (c.c.) mucizesi olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem, çocuğunu kucağına alıp halkın karşısına çıktı. İnsanlar onu ayıpladılar. “…Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın! Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi.
Annen de iffetsiz değildi.”( bk. Meryem suresi, 24-25. ayetler.)
Bunun üzerine Hz. Meryem, oğlunu işaret etmiştir. Onunla konuşmalarını söylemiştir. Onlar, beşikteki çocukla konuşmanın mümkün olmayacağını söylemiş ve Hz. Meryem’in, kendileriyle alay ettiğini düşünmüşlerdir. Bunun üzerine Hz. İsa (a.s.), Allah’ın (c.c.) bir mucizesi olarak henüz beşikte bir bebekken onlarla konuşmuştur.
Bu olay Kur’an’da şöyle anlatılır: “ (İsa) Dedi ki: Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı. Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti. Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selam (esenlik verilmiştir).”(Meryem suresi, 29-33. ayetler.)
Kur’an’da belirtildiğine göre Allah (c.c.), Hz. İsa’yı (a.s.) elçisi olarak seçmiş ve ona peygamberlik vermiştir. Hz. İsa (a.s.) da peygamberlik görevinin gereği olarak insanları Allah’a (c.c.) iman ve ibadet etmeye çağırmıştır. “…Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabb’im sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa artık Allah ona cenneti muhakkak haram
kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”(Mâide suresi, 72. ayet) diyerek insanları hak yola davet etmiş ve onlara uyarılarda bulunmuştur.
Hz. İsa (a.s.) kendisinden önce gönderilen Tevrat’taki ilkeleri tasdik etmiş, bununla birlikte daha önce haram kılınan şeyleri helal kılmıştır. İnsanlara, Allah’tan (c.c.) korkmalarını, kendisine de itaat etmelerini söylemiştir.( bk. Âl-i İmrân suresi, 50 - 51. ayetler.)
Hz. İsa (a.s.), kendisinden sonra Ahmed isminde bir peygamberin geleceğini de müjdelemiştir. (bk. Saff suresi, 6. ayet.)
Hz. İsa (a.s.) insanlara birçok öğüt vermiştir. Örneğin bir sözünde şöyle demiştir.
“Hatasını hatırladığında ağlayan, dilini muhafaza eden ve evi kendisine yeten kimseye ne mutlu. İçinden günah işlemeyi düşünmeden uyuyan ve
günahsız olarak uyanan kimseye ne multu!” demiştir.(İbn-i Kesir, Peygamberler Tarihi, s. 751)
Başka bir sözünde de şunları söylemiştir: “Ey âdemoğlu! Nerede olursan ol, Allah’tan kork. Dünyada misafir gibi ol. Mescitleri ev edin. Gözüne ağlamayı, bedenine sabrı, kalbine tefekkürü öğret. Yarının rızkı için endişelenirsen bu hatadır.” ( İbn-i Kesir, Peygamberler Tarihi, s. 751.)
Yüce Allah (c.c.), Hz. İsa’ya (a.s.) İncil adlı ilahi kitabı vermiştir. Bu husus bir ayette şöyle belirtilmiştir: “O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik.”(Mâide suresi, 46. ayet.)
Rabb’imiz (c.c.), Hz. İsa’yı (a.s.) çeşitli mucizelerle desteklemiştir. Bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyrulmuştur: “…Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim
iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun…”(Mâide suresi, 110. ayet.)
İnsanlar arasında Hz. İsa’ya (a.s.) inananlar olduğu gibi onun getirdiği mesajı reddedenler de olmuştur. Örneğin Kur’an’da, Hz. İsa’ya (a.s.) iman eden ve onun kendisine yardımcı seçtiği havarilerden bahsedilmiştir. Bir ayette,
“Hani bir de ‘Bana ve peygamberime iman edin.’ diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da ‘İman ettik. Bizim Müslüman olduğumuza sen de şahit ol.’ demişlerdi.”(Mâide suresi, 111. ayet.) buyrulmuştur.
Kur’an’da ve diğer İslami kaynaklarda verilen bilgilere göre Hz. İsa’nın (a.s.) getirdiği mesajlar Yahudilerin hoşuna gitmemiştir. Bunun üzerine Yahudiler, Hz. İsa’ya (a.s.) tuzak kurmuşlar ve onu öldürmek için plan yapmışlardır.
(bk. Âl-i İmrân suresi, 54. ayet; Ömer Faruk Harman, “İsa”, TDVİA, C 22, s. 470.)
Ancak Allah (c.c.), elçisini korumuş ve Yahudilerin tuzaklarını boşa çıkarmıştır. Kurulan tuzak sonuçsuz kalmış ve Allah (c.c.), Hz. İsa’yı (a.s.) kendi katına yükseltmiştir. Yahudiler, Hz. İsa (a.s.) yerine ona benzeyen birini öldürmüşlerdir. Bu husus Kur’an’da şöyle açıklanmıştır: “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük, demelerinden dolayı (kalplerini mühürledik). Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir
şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.” (Nisâ suresi, 157. ayet)