Bir insanın kendini nasıl topluma benimsettiğini ve bir anda nasıl dibe indiğini anlatır bu hikaye. Ahmet Bey, Çerkez kökenli bir annenin oldukça zengin, kibar, âlim biriymiş gibi görünen oğludur. Aslında ne âlimliği ne de zenginliği vardır. Kimin nesi olduğunu kimse bilmediğinden herkes onun görüntüsüne kanarak saygıda kusur etmezlermiş.
Bir gün çalıştığı yere geldiğinde hürriyetin ilan edildiğini duyurur ancak kimsenin böyle bir ilandan haberi yoktur. Kanuni Esasi yeniden tebliğ edilmişse de içinde hürriyete ilişkin bir atıfta bulunma yoktur. Ahmet Bey ise bu hürriyet haberine öylesine inanmaktadır ki gerçeği yalnız kendisinin bildiğini ve herkesin sonradan bunu öğreneceğini düşünmektedir. Bu düşüncesi ona kendisinin diğerlerinden üstün olduğu hissini verir. Bu düşüncelerle sokak ortasında yaşasın hürriyet diye bağırarak dolaşır.
Coşkunluğu arttıkça nidası da artar. Eski rejime küfürler saydırır. Halk tepki gösterir. Önce deli sanarak polise haber vermek isteseler de sonra başına bir kalabalık toplanır ve onun coşkusuna ve nidalarına ortak olurlar. Ona bu işi nasıl gerçekleştirdiği sorulunca Ahmet Bey kendisinin de bilmediği bu soru karşısında duraksar. Karşısındaki kalabalık bu işi kendisinin gerçekleştirdiğini düşünür. Jön Türklerin başı olduğunu söyler, bir tünel kazarak hürriyet ilanını yayınlaması için sarayı tehdit etme projesinin kabul edildiğini, bu tüneli kazmanın 20 yıl sürdüğünü söyler Oysa ki kendisi henüz 24 yaşındadır.
Ahmet Bey, isminin de sahte ismi olduğunu söyleyerek ismini inkâr eder. Kısa sürede ünü tüm şehirde yayılmıştır. Herkes artık kahraman olarak görür. Halk hürriyet bağırışlarıyla Ahmet Bey’i omuzlar üstünde evine getirir. Gece boyunca geldiği noktayı düşünür. Bir de henüz kendisinin de bilmediği gerçek ismini. Sabaha dek yaptığı araştırmalar sonucunda şanına yaraşır bir isim bulur. Bu isim Efruz Beydir. Ertesi gün kalabalığa hitaben gerçek ismini söyleyince halkın coşkusu da artar.
Bir hana gelerek orayı merkez olarak kullanırlar. Efruz Bey arada hürriyet vaazları verip halkı coşturmaya devam eder. Polis teşkilatını ortadan kaldırmak gibi projeleri uygulamaya koyar. İstanbul kadınları arasında Aforoz Bey’e dönüşen ismi ise bu doğan kız çocuklarına Firuze olarak konur. Yine coşkuyla evine geldiği gün bir telgraf alır. İttihat ve Terakki Cemiyetinden gelen bu telgraftan bir şey anlamasa da bizimkilerdendir diyerek onların yanına gider. Arkadaşları onu umduğu gibi bir karşılamaz, aksine onu hep bir ağızdan küçük düşürürler. Kendisini bekleyen kalabalık dağılır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından sorgulanır. Sorgu sırasında tüm bu kargaşanın bir üstün görünme çabası için olduğu anlaşıldıkça ortamda kahkahalar kopar da kopar. Hapse girer. Çok fazla kalmaz çıkar. Halk artık Ahmet Bey’i görmezden gelir. Kendisi de bunların bir rüya olduğuna hükmederek kısa sürede unutur gider. Kısa bir rüyaya dalmış ve geri uyanmış sayar kendini.