Kitaptaki kahramanımız kuran kursuna gitmektedir. Burada huysuz bir hoca mevcuttur. Bu hoca çocuklara iyi bir eğitim veremediği gibi onları falakaya yatırıyordur. Bir de bu hocanın her gün camiye gidip geldiği merkebi(eşeği) vardır, çocuklar ona Abdurrahman Çelebi adını verirler. Bir gün bu kursu kaymakam denetlemeye gelir bir kaç çocuğa kuran okutmak istese de olmaz. Sinirlenen kaymakam hoca efendiyle konuşarak orada bulunan falakayı kaldırmasını ister.
Falakanın kalktığını gören çocuklar günden güne dahada arsızlaşır hocaya yapmadıklarını bırakmazlar. Bunun üzerine hoca falakayı geri çıkararak çocukları eskisinden daha çok ve sert dövmeye başlar. Hocanın bir de kullandığı enfitye denilen bir toz vardır. Bu toz burna çekilince fena bir şekilde hapşurtmaktadır. Bizim afacanlar tabi yerinde durmaz bir gün esneme numarası ile hocayı uyuturlar, Hocanın tozunu alıp hep birlikte burna çekmeye ve hapşurmaya başlarlar.
Gürültüye uyanan hoca çok sinirlenir ve çocukları bir güzel döver ve onlara bir daha hapşuran ve esneyen olursa şart olsun ki onları öldüresiye döveceğini söyler. Bu kelime çocukların diline takılmıştır. Çocukalr bir gün bu tozu eşeğe koklatırlar. Eşek hapşurmaya başlar. Hoca gelir ve bu işe anlam veremez.
Çocuklara verdiği sözden dolayı eşeği de falakaya yatırmak zorunda kalır. Oradan geçen kaymakam bunu görür ve o günden sonra kimse hocayı bir daha görmez. Kahramanımız her hap şuranı gördüğü zaman aklına bu hikaye gelip vicdan azabı duyar.