Çocukluk Dönemi Dindarlığı
Çocukta tabii bir dinî kabiliyet ve eğilimin varlığı, dinî
referanslar yanında bugün artık bilim çevrelerince de
kabul edilmektedir. Çocukta kendiliğinden, tabiî bir duygu
olarak varlığını gösteren din, taklit, özdeşleşme, örnek
alma ve öğrenme gibi psikolojik süreçlerle şekillenmekte
ve gelişmeye başlamaktadır. Çocuklar ancak 3 yaşından
itibaren dinî mahiyette söz, duygu ve davranışla
ilgilenmeye başlamaktadır. Başlangıçta dinî kavramların
muhtevasını anlayamasa da, çocukların dualara ve
ibadetlere karşı ilgisi oldukça yüksektir. İlk olarak aile
büyüklerinin icra etmiş olduğu dinî pratikleri gözlemleyen
çocuklardaki dinî ilgi, taklit ve özdeşleşme yoluyla
kendini göstermeye başlamakta, zamanla sosyal çevrenin
dinî ortamı ve kendi ferdi kabiliyetine göre yavaş yavaş
gelişip derinleşerek kişiliğe mal olmaktadır.
Çocukluk (ve Ergenlik) Dönemi Dinî Gelişimiyle İlgili Teoriler
Çok boyutlu bir olgu olan gelişimin farklı yönlerini
açıklamak üzere birçok teori geliştirilmiştir. Bunlar kısaca
şu şekilde belirtilmiştir:
• Bilişsel Gelişim Teorisi: Piaget teorisinin temel
görüşü, çocukların her biri bir öncekinden daha
karmaşık ve nitelik olarak birbirinden farklı
olmak üzere birbirini izleyen bilişsel evrelerden
geçerek gelişmeleri ile ilgilidir. Bu bakış
açısından yapılan araştırmalar, çocukların
geçirmiş olduğu ahlaki yargı ve dinî gelişim
aşamalarının genel bilişsel aşamalarla paralel
gittiğini öne sürerler. Bu yaklaşımdan beslenen
araştırmalar, çocuk gelişirken, onun algısında,
sosyal çevresinde, sembolleri anlamlandırma
kabiliyetinde, dilinde ve kavramsal düşünme
kabiliyetinde kritik değişikliklerin meydana
geldiğini dile getirirler.
• Sosyal Öğrenme Teorisi: Çocukluk dönemi dinî
gelişimini daha iyi anlamamızı sağlayan
teorilerden birisi sosyal öğrenme teorisidir. Bu
teoriye göre sosyal öğrenme ilkeleri, ödül, ceza,
pekiştirme, taklit ve model alma fikirlerine
dayanmaktadır. Basit bir şekilde çocuklar
herhangi bir ödül kazandıkları davranışları
hatırlamaları veya onları tekrarlamaları kuvvetle
muhtemelken, cezalandırıldıkları davranışları
tekrarlama ihtimalleri azdır. Bu teorinin daha
yeni sürümüne göre, pekiştirilen davranışlar,
daha sonradan bu hatıraları yeniden üretsin ve
onlarla temsil edilen davranışlar yasalaşsın ve
yeniden üretilebilsin diye, bilişsel dönüşüm
sisteminde bellek parçacıkları olarak
kaydedilmektedir. Taklit ve model alma süreçleri
de aynı şekilde işlemektedir. Çocuk yetişkin
birini herhangi bir davranışı yaptığını
gördüğünde, bu algının kısmi bir temsili,
çocuğun bilişsel sisteminde bellek parçacıkları
olarak kaydedilmekte ve daha sonra çocuk
yeterince motive olduğu zaman bu davranış
yeniden üretilmekte ve uygulanmaktadır.
• Duygusal İlişki veya Bağlanma Teorisi:
Çocukluk dönemi dindarlığını anlamayı
kolaylaştıran diğer bir teori "duygusal ilişki veya
bağlanma teorisi"dir. Çocuk ve ailesi arasındaki
duygusal ilişkinin doğasını ve bu ilişkinin
çocuğun dindarlığını nasıl etkilediğini ortaya
koymaya çalışan bu teori, dindarlıktaki bireysel
farklılık¬ları daha iyi anlamaya katkıda
bulunabilecek önemli teorilerden biridir.
Bağlanma teorisinin temel fikri, çocuk
yaratılıştan (tabii olarak) ana babaya veya temel
bakıcısına fiziksel olarak yakınlık hissetmesini
sağlayan biososyal bir sisteme sahiptir.
• Baldwin Teorisi: Baldwin'in dinî gelişim
teorisinin ana teması, bağıldık ve gizem
vasıtasıyla Tanrı anlayışının değişmesi ve
gelişmesidir. Bu eşzamanlı ve zıt kutuplu
boyutlar, dindarlığı Tanrı karşısında hissedildiği
varsayılan olumlu veya olumsuz tutumlardan
daha iyi karakterize etmektedir.
• Harms Teorisi: Tanrı konusundaki düşüncelerini
belirlemek amacıyla yaşları 3 ile 18 arasında
değişen 5000'den fazla çocuk üzerinde bir
araştırma yapan Harms'ın teklif ettiği teorinin
aşamaları şöyledir: 1. Peri masalları evresi: (3-6
yaş), 2. Gerçekçi evre: (7-12 yaş), 3. Bireysel
evre (13-18 yaş).
• Elkind Teorisi: D. Elkind, genel psikolojik
gelişim süreçleri içinde meydana gelen
değişimleri dikkate alarak çocukluk dönemi dinî
gelişiminde gözlemlenen karakteristik özellikleri
belirleyerek, Piaget teorisini ilk olarak dinî
gelişime uygulamış ve bu konuda önemli
teorilerden birini geliştirmiştir. Elkind,
bebeklikten ergenlik dönemine kadar dinî
gelişimle ilgili aynı zamanda kendiliğinden
ortaya çıkan dört bilişsel ihtiyaca karşılık gelen
dört aşama teklif etmiştir. Bu aşamaların her
birinde dinin farklı bir yönü bu ihtiyaçları
karşılamakta ve bu şekilde dinî sistem bireyin
zihninde adım adım daha karmaşık bir hale
gelmektedir.
• Goldman ve Dinî Düşünce Gelişimi Teorisi:
Harms'ın ileri sürdüğü evrelere son derece yakın,
ancak ondan farklı bir şekilde Piaget'nin
terminolojisiyle ifade edilen Goldman teorisi,
Piaget'nin bilişsel gelişim teorisini dinî
düşünceye uyarlayarak, dinî düşüncenin biçim ve
gelişim sırası itibariyle dinî olmayan düşünceden
farklı olmadığını ileri sürmüştür.
Ergenlik dönemi dindarlığı
Çocukluk dönemi dini, ergenlik dönemi duygusal ve
entelektüel ihtiyaçlarını tatmin edebilecek durumda
değildir. Bunun nedeni, bilişsel gelişim başta
olmak üzere ergenin gelişen diğer özellikleri ve değişen
çevresidir. Dinî gelişim konusunda en çok bilimsel
araştırma ergenlik dönemi üzerinde yapılmıştır. Yapılan
araştırmalar, ergenlerin bazı açılardan çocukluk
döneminden daha dindar, bazı açılardan ise dine karşı
daha mesafeli davranmaya başladıklarını göstermektedir.
Zira bu dönemde ergenler, bir taraftan dinî ilgi, pratik,
diyalog ve tartışma konusunda yüksek düzey
göstermelerine rağmen diğer taraftan aynı zamanda daha
fazla şüphe, geleneksel veya lâfzî dinî öğretileri daha az
kabul eğilimi göstermektedir. Bu eğilimler sonucunda bazı
ergenler, dinin anlamsız olduğu sonucuna ulaşabilmekte
veya dinin önemini inkâr ederek eski inançlarını
reddedebilmektedirler. Ergenlerden bazıları daha derin bir
şekilde yüzleşmek durumunda olacağı dinî sorunlardan
kaçınmak için kör bir şekilde dine yapışabilmekte, bazıları
yeni sorun ve şüphelerle boğuşmak zorunda kalmakta,
bazıları ise geniş bir şekilde düşünmeyi ve alternatifleri
değerlendirmeyi, alternatiflerin öngördüğü yeni tecrübeleri
denemeyi ve sonunda dinî sorunlarla ilgili tatmin edici bir
sonuca ulaşmayı denemektedir.
Ergenlik Dönemi Dinî Gelişiminde Ayırıcı Özellikler:
• Şüphe: Ergenlik döneminde dinî ilgi ve tecrübeye
ilave olarak yüksek düzeyde dinî şüphe ve
sorgulama da ortaya çıkma eğilimindedir. Bu
dönemde ortaya çıkan dinî şüphe ve tereddütlerin
birçok nedeni olabilir. Ancak bu konuda belki de
en temel olan şey, ergenlik döneminde yaşanan
bu tipik şüphelerin özel bir öğretiyi reddetmekten
ziyade, bu dönemde ortaya çıkan sorgulamaya
yönelik genel eğilimin bir ifadesi olmalarıdır.
Ergenler daha çok öğrendikleri şeyleri ve
alternatif durumları sorgulamaktadırlar. Özel
doktrinlerle ilgili sorular, büyük bir ihtimalle
ergenlerin çoğunluğu için önemli bir sorun
değildir. Ancak neyin doğru neyin yanlış
olduğunun nasıl bilineceği belki de en kritik
sorunlardan biridir. Öğrenmenin arka planında
yatan bütün süreçler ve bireyin kendi öğrenme
kabiliyeti bu sorunun kapsamında bulunmaktadır.
Dini konularla ilgili soru ve şüpheler, bu gelişim
döneminin genel çizgisinin bir yansıması
niteliğindedir. Bazı ergenlerde bu şüpheler açıkça
ifade edilebildiği gibi, muhtemelen bağımlı bir
kişilik özelliğine sahip ve muhafazakâr eğilimli
olanlarda, insanlarla asla paylaşmadıkları gizli
şüpheler tespit edilmektedir.( Paloutzian 1996, s.
110-111). Dinî şüpheler, bu tecrübeyi yaşayan
ergenlerin hepsinin imanı üzerinde olumsuz bir
etki de meydana getirmezler. Uygun şartlar
altında bu şüphelerin, dinî inançları rafine edici
ve daha şuurlu bir dindarlığı besleyici etkileri
bulunmaktadır.
• Çelişki ve Çatışmalar: Ergenler, dinî gelişimleri
boyunca bazı dönemlerde güncel dinî düşünce
tarzlarıyla çözümledikleri çelişkilerle
karşılaşmaktadır. Dengesizlik ve gerilik dâhil bu
yüzleşmeler, bir yandan hala şüphe içinde
sorgulanıyorken dinle ilgili kendiliğinden ortaya
çıkan daha genel dinî çelişkileri beslerler.
Bununla birlikte, bu uyumsuzluk, ergenlik
yıllarının genel çelişki eğiliminin bir örneği
olarak anlaşılabilir. Bu çelişkiler, örneğin hala
onlara bağımlı iken ana babadan bağımsız olma
ihtiyacı, Allah'a inanmak ve ilahi kuralları
dikkate almak ile kendi arzu ve heveslerine göre
yaşamak eğilimi, daha yüksek bir ahlaki prensibe
inanmak ve ahlaki görelilik gibi çelişkileri içerir.
Yetişkinleri hayatları boyunca rahatsız eden bu
temel sorunlar, ergenlik dönemi boyunca
kuvvetlenmeye başlar.
Ergenlik Dönemi Dinî Gelişiminde Belirleyici
Faktörler
• Bilişsel Faktörler: Ergenlik dönemi boyunca
gençler, dinî meseleleri düşünebilmek için
zorunlu olan soyut kavramsallaştırma yeterliğine
erişirler. Bazı kültürel farklar olmakla birlikte
yetişkinlik dönemine benzer bir dinî hayat 12-13
yaşlarında görülmeye başlar ve bu yaşlar, "dinî
uyanış ve gelişim" yaşları olarak değerlendirilir.
• Sosyal Faktörler: Çocukluk dönemi boyunca, iki
temel faktör olan aile ve dinî kurumlar dine
yönelik olarak (dindar olmayan ailelerde dine
karşı) çocuğu farklı derecelerde etkilerler. Diğer
taraftan ergenlik döneminde ise resme yeni
sosyal faktörler girer ve bu faktörler eskilerle
karşı karşıya gelir.
• Kişisel Faktörler: Kişisel faktörler, bireyselleşme
ve kimlik kavramlarıyla özetlenebilir.
Bireyselleşme, farklı, ayrı bir birey olma
sürecine, kimlik ise kararlı bir kendilik tanımı
geliştirmeye referansta bulunmaktadır. Bu üç
faktörün birbiriyle etkileşimi bir taraftan ergeni
dinî bir arayışa iterken diğer taraftan onu arayışı
doğrultusunda hareket etmeye muktedir kılar.
Diğer taraftan bilişsel kabiliyetler, ergene olgun
bir bakış açısıyla sorunları düşünüp
değerlendirme gücü verirken, aynı zamanda yeni
bir bilgi kaynağı durumunda olan sosyal çevre
zorunlu bir meydan okuma da üretir.
Bireyselleşme ve kimlik geliştirme süreci,
sorunlarla ilgili bireyi tatmin edici çözümler
üretmeyi teşvik eden kişisel bir güdü üretir. Bu
süreç boyunca tamamen dinî kökenli olan sorular
da tabii bir şekilde sorulur. Bu olgunlaşma süreci
genci, hem dini hem de diğer konularda kendi
başına bağımsız karar vermeye yönledirir.
Yetişkinlik ve Yaşlılık Dönemi Dindarlığı
Bireyin ruhsal işlev ve süreçlerinde hayatın sonuna kadar
değişimler yaşanmakta, bunlar çeşitli hayat devrelerinde
karşılaşılan değişik sorunlarla tetiklenebilmektedir.
Psikolojik açıdan hepsinden önemlisi, yaşlandıkça
insanların hayat algılarının gelecek yönelimli olmaktan
geçmiş yönelimli olmaya yönelik değişmesidir.
Genç Yetişkinlik Dönemi
Ergenliğin son döneminde genel olarak dinî arayışlar,
bocalamalar, şüphe ve kararsızlıklar yatışmakta ve bir
sonuca ulaşılmaktadır. Zira genç artık din konusunda
kendi tutumunu tam olarak belirleyebilecek zihnî ve
duygusal olgunluğa ulaşmıştır. Genellikle yirmili yılların
başında başlayan ve kırklı yaşların ortalarına kadar devam
ettiği kabul edilen genç yetişkinlik döneminde din ile ilgili
kesin tercihler ve kararlar ortaya çıkmaktadır. Dinî hayatta
bir dengelenme, yeniden yapılanma, eski inanç ve
alışkanlıkları gözden geçirip düzenleme yönünde
gelişmeler yaşanan bu dönemde birey genellikle ya dinî
şüphelerini çözümleyerek kendisi açısından tatmin edici
bir dinî hayat şekline kavuşmakta veya yeterince anlamlı
bulmadığı ya da çok az bir öneme sahip olduğunu
düşünerek ailesinin dinini reddetmektedir. Bu dönemde
mevcut dinin hepsi olduğu gibi kabul edilebileceği gibi
bazı noktaların benimsenip bazılarının reddedilmesi de
mümkündür. Örneğin bazı bireyler dinin inanç yönünü
alıp ibadet yönünü erteleyebilmektedir.
Orta Yaş Dönemi
Evrensel olarak başlangıç ve bitiş noktalarını kesin bir
şekilde belirlemek mümkün değilse de, orta yaşın
genellikle 35-45 yaşlarında başlayıp yaklaşık 20 yıl
sürdüğü kabul edilmektedir. Orta yaşta bulunan
yetişkinler, fizyolojik değişim ve farklılaşma yanında
önemli psikolojik değişiklikler yaşamaktadır. Orta yaş
döneminde şehvani duygular, kızgınlık, ahlaki infial,
kendini beğenmişlik, hırs, kendine ilgi gösterilmesi ve
inançlarda dogmatizm gibi konularda gençlik dönemine
göre zayıflamalar olabilmektedir.
Yaşlılık Dönemi Dindarlığı
Yaşlılık dönemi, 60-65 yaşlarında başlayıp hayatın geri
kalan kısmının tamamına yayılan bir dönem olarak kabul
edilmektedir. Yaşlılıkta gelişim potansiyeli sınırlı olmakla
birlikte, yine de bazı değişimlerin olması kaçınılmaz gibi
görülmektedir. Zira diğer dönemlerde olduğu gibi hayat
olayları yaşlıların dinî bütünlüğe olan bağlılığını
değiştirme potansiyeli taşımaktadır. Nitekim ileri
yetişkinlik olarak da isimlendirilen yaşlılık dâhil bir bütün
olarak yetişkinlik dönemi dinî gelişimi, organizmada
meydana gelen değişimlerden çok, hayat tecrübelerini
anlamlandırma biçimine göre şekillenmektedir. Bu yüzden
yaş ve dindarlık çizgisindeki araştırmalar, kronolojik
yaştan ziyade hayat olayları konusuna odaklanmaktadır.