Ünite 4: Dindarlığın Etkileri - Sorularla Öğrenelim

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Din psikolojisi literatüründe “dindarlık”, “dinî hayat”
gibi kavramların taşıdığı anlam nedir?
Cevap: Din psikolojisi literatüründe “dindarlık”, “dinî
hayat” gibi kavramlarla ifade edilen bu hayat tarzı genel
olarak “Allah’la uyumlu bir hayat” yaşama çabasına
karşılık gelir.

2. Dinin insan üzerindeki etki ve işlevleri nelerdir?
Cevap: Dinin insan üzerindeki etki ve işlevleri fizyolojik,
psikolojik ve sosyal olmak üzere üç temel kategoride
incelenebilir.

DİNDARLIĞIN PSİKOLOJİK ETKİ VE
İŞLEVLERİ

3. Freud ve takipçilerinin dindarlıkla ruh sağlığı
arasındaki ilişkiye yaklaşımları nasıldır?
Cevap: Freud ve takipçileri olmak üzere bazı
araştırmacılar dinlerin insan psikolojisini zorlayan,
dolayısıyla ruh sağlığını bozan etkilerinden bahsetmiş ve
bu durumu ispatlamaya çalışmıştır.

4. Dinî inanç ve pratiklerin, ruh sağlığını olumsuz yönde
etkilediğinin düşünülmesinin sebebi nedir?
Cevap: Bazı araştırmacılara göre dinî inanç ve pratiklerin
ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemesi konusunda
kanaatlerin ortaya çıkmasının en önemli nedenlerinde
birisi, insanların dinî kuralları sığ ve katı bir tarzda ele
almalarıdır.

5. Mistik tecrübeler insan üzerinde hangi etkilere
sahiptir?
Cevap: Bu tür tecrübeler, insanların toplumla
bütünleşmesi ve çevrelerine uyumlarını kolaylaştırıcı
etkilere sahiptir.

6. Mistik tecrübe yaşayan insanlar üzerinde yapılan
araştırmalarda ne gibi sonuçlara ulaşılmıştır?
Cevap: Mistik tecrübe yaşayan insanlar üzerinde yapılan
araştırmalarda, bu tip bir tecrübe geçiren insanların
psikopatoloji ölçeklerinden düşük, psikolojik sağlık
ölçeklerinde yüksek skorlar göstermiş oldukları
görülmüştür.

7. Suçluluk duygusu kişilerin dini hayatını nasıl etkiler?
Cevap: İnsanların büyük çoğunluğunun tecrübe ettiği
evrensel bir olgu olan suçluluk duygusu kişilerin dinî
hayatında rol oynayan önemli bir güdü olmakla birlikte,
bazı durumlarda dinî hayatı olumsuz yönde de
etkileyebilmektedir. Özellikle şiddetli bir hal alıp, bir
saplantıya dönüştüğü durumlarda suçluluk duygusu ruhsal
sağlığı tehdit edici bir görünüm arz edebilmektedir. Zira
bu duygu çok yoğun ve dayanılmaz olduğunda, kimi
insanlarda buna neden olan ahlaki ve dinî değerlere karşı
bilinçli bir mücadeleyi de destekleyebilmektedir.

8. Dinî inanç ve pratiklerin ruh sağlığını olumsuz yönde
etkilediği yönündeki görüşler günümüzde nasıl
yorumlanmaktadır?
Cevap: Dinî inanç ve pratiklerin ruh sağlığını olumsuz
yönde etkilediği yönündeki görüşler, günümüzde artık
eskisi kadar itibar görmemektedir. Mesela modern
psikanalistler, bugün artık Freud’un yaklaşımlarının
birçoğunu kabul etmeyerek, dine artık daha olumlu bir
bakış açısından bakmaktadırlar. Hatta bazıları biraz daha
ileri giderek, din adamlarının ruhsal sağlığı koruma
hareketinin ilk halkasını oluşturduklarını kabul etmektedir.

9. Psikoteoloji nedir?
Cevap: Din ile psikolojinin uzlaşmasını ifade etmek için
kullanılan bir kavramdır.

10. Din ile psikolojinin ortak noktaları var mıdır?
İnsanlar üzerinde hangisi daha etkilidir?
Cevap: Evet vardır. Din ile psikolojinin her ikisinin de
hemen hemen aynı amaca yönelik işlev icra ettikleri kabul
edilmektedir. Esasen dinin psikolojiye nazaran daha büyük
kitlelere hitap ettiğini söylemek mümkündür. Çünkü her
ikisinin de insana yol gösterme ve hayatında ona
kılavuzluk etme gayretinde olmasına rağmen, çok sayıda
insanın psikolojiden ziyade dinin kendilerine sunmuş
olduğu çözüm yollarını kabullenmiş olduğu
gözlemlenmektedir. Hastalarının hayatlarında dinî
inançlarının hayatî bir işlev icra ettiğini gören psikolojik
danışmanların büyük çoğunluğu ise, bu inançların tedavi
sürecine olumlu katkılar sağlayabileceğini kabul
etmektedir. Bu bağlamda özellikle din adamları, ruhsal
hastalığın erken teşhisinde hem cemaatlerine hem de
psikiyatristlere faydalı olabilecek bireyler olarak
değerlendirilmektedir.

11. Dinin icra ettiği işlevler nelerdir ve hangi amaçlarla
kullanılır?
Cevap: Dinî inançlar; insanların kontrol ve özsaygı
duygularını besleyici, kaygının azaltılması konusunda
alternatifler sunan, ümit aşılayıcı, sosyal davranışı
kolaylaştırıcı düzenlemelerle sosyal bütünleşmeyi
destekleyen ve kişisel mutluluğu artıran bir işlev icra
edebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında dinin icra ettiği bu
işlevler, ruhsal hastalıkların tedavisiyle uğraşan uzmanlar
tarafından kullanılabileceği gibi, bu tip rahatsızlıkları
bulunmayan insanlar için ise koruyucu amaçlarla
kullanılabilir.

12. V.Frankl’ın Logoterapi anlayışına göre ruhsal
tedavinin (psikoterapi) özellikleri nelerdir?
Cevap: V.Frankl’ın Logoterapi anlayışına göre ne cins
olursa olsun, her ruhsal tedavinin (psikoterapi) üç özelliği
vardır:
1. Hastanın kendine olan güvenini ve saygısını
kuvvetlendirmek,
2. Ona daha iyi durumlara yönelmesi için çalışma
gücü vermek,
3. Davranışlarını uydurması için kendisine daha iyi
bir takım davranış örnekleri göstermek, yeni ve
sağlıklı uyum kazandırmak.

13. Değerlerin hem ruh sağlığına hem de psikoterapiye
katkıları nelerdir?
Cevap: Değerlerin hem ruh sağlığına hem de
psikoterapiye katkıları bazı araştırmacılar tarafından şu
şekilde dile getirilmektedir: Dinî inanç ve pratikler
ekseninde şekillenen değerler; kimlik sahibi, dürüst ve
samimi olmak, kişisel sorumluluk duygusu kazanmak,
belli amaçlara sahip olmak, gelişmeyle ilgili motivasyon
ve kişisel duyarlılıkta derinleşmek, stres ve krizlerle başa
çıkma konusunda uyum sağlayıcı stratejiler geliştirmek,
kendi kendine karar verebilme yeteneği kazanmak, fiziksel
sağlıkla ilgili iyi alışkanlıklar geliştirmek gibi ruh sağlığını
olumlu yönde etkileyecek birçok davranışın gelişmesine
katkıda bulunmaktadır.

14. W. James dini nasıl değerlendirmektedir?
Cevap: W. James dini, inanan insan için yaşama gücü ve
hayat kaynağı olarak değerlendirmiştir.

15. Dinî başa çıkma yöntemleri nelerdir?
Cevap: Üç tür dinî başa çıkma yönteminden
bahsedilebilir. Bunlardan birincisi olan kendini yönetme
modelinde birey Allah’ın kendisine kendi sorunlarıyla
başa çıkma yeteneğini verdiğine inanır. İkinci başa çıkma
yöntemi olan, takdire uymada ise birey, işi tamamen
Allah’ın takdirine bırakarak pasif bir şekilde sonuçları
beklemektedir. Üçüncü başa çıkma yolu ise, işbirliği
yoluyla başa çıkma yöntemidir. Bu yönteme göre bireyin
kendisi sorunları çözmede sorumludur ancak sorunların
çözümünde Allah’ı bir dost ve yardımcı olarak
algılamaktadır.

16. Dinî başa çıkmanın işlevi nedir?
Cevap: Dinî başa çıkma; yaşamsal sorunlarda, Allah’ın
bu sorunların çözümüne yardım ettiği hissi sağlayarak,
“anlam bulma”da güçlü bir kaynak işlevi görebilmektedir.
Yani dinî inanç sayesinde insanlar, duygusal bir rahatlık
ve sakinlik, sosyal destek, daha düşük düzeyde ölüm
kaygısı ve geçirdikleri hastalıklarda bir hikmet arama
yollarıyla önemli derecede rahatlayabilmektedirler.

17. Benlik saygısı nasıl tanımlanır ve neyi ifade eder?
Cevap: Benlik saygısı; ‘bireyin, kendini benimsemesi,
onaylaması, kendine değer vermesi ve saygı duyması’
olarak tanımlanmaktadır. Daha çok kendini algılamaya
yönelik bir kavram olan benlik saygısı, bireyin, kendisine
yüklediği psikolojik değeri ifade etmektedir.

18. Kişisel benlik saygısı nedir?
Cevap: Kendisi hakkında değerlendirme yapan bireyin
kendi kişisel özellikleriyle ilgili öznel değerlendirmelerine
kişisel benlik saygısı denir.

19. Kolektif benlik saygısı nedir?
Cevap: Bireyin içinde yaşadığı veya özdeşleştiği
grupların özelliklerini temel alarak yaptığı öznel
değerlendirmeye kolektif benlik saygısı denir.

20. Benlik saygısı ile dindarlık arasındaki ilişki üzerine
yapılan çalışmalarda hangi sonuçlara ulaşılmıştır?
Cevap: Benlik saygısı ile dindarlık arasındaki ilişki
üzerine yapılan çalışmalarda, özellikle iç güdümlü dinî
yönelim ile benlik saygısı arasında güçlü olumlu bir
ilişkinin olduğu, yani iç güdümlü dinî yönelim arttıkça,
bireylerin benlik saygısı düzeyinin de yükseldiği tespit
edilmiştir. Buna paralel olarak dış güdümlü dindarların
genel olarak benlik saygısı düzeylerinin ise, iç güdümlü
dindarlardan daha düşük olduğu gözlenmiştir. Bu
bulgular, iç güdümlü dindarlık biçiminin kendi içyapısında
dinî inanç ve pratikleri samimi ve adanmış bir şekilde
yapmayı barındırması ve bu durumun bireylerin
kendilerini daha yüksek düzeyde kabul ve onaylamasına
olan katkısıyla açıklanmaktadır.

21. Psikolojik hizmetlerde dini hassasiyetlerin dikkate
alınması konusunda yapılan araştırmalarda nasıl
sonuçlara ulaşılmıştır?
Cevap: Yapılan bir araştırmada danışanlar iki gruba
ayrılarak gruplardan birine kendi dinî inançlarına atıflarda
bulunan dinî muhtevalı bir danışma süreci uygulanmış,
diğer gruba ise aynı danışma dinî materyal
kullanılmaksızın uygulanmıştır. Her iki danışma süreci de
hem dindar hem de dindar olmayan danışmanlarla
yönetilmiştir. Sonuçta dindar olan danışanlara, dinî
materyal ile danışma tekniklerinin birleştirilerek
uygulanmasının tedavi sürecinin kolaylaşmasında daha
etkili olduğu ve bu yöntemin danışanların depresyon
düzeylerini azaltıcı bir etkisinin olduğu görülmüştür. Hatta
kendilerini dindar olarak tanımlamayan ancak danışma
sürecinde dinî materyali kullanan danışmanların yürütmüş
oldukları danışma sürecinde kısmen de olsa bu etki
gözlemlenmiş ve bu sonuç biraz da şaşkınlıkla
karşılanmıştır. Bu ve benzeri çalışmalar, psikolojik
danışman ve psikiyatristlerin kendi bireysel inançları ne
olursa olsun, yardım etmeye çalıştıkları insanların dinî
inanç ve duyarlılıkları ile ilgili materyali, tedavi sürecinde
kullanmaları, yani tedavi stratejilerini hastalarının
durumuna göre ayarlamalarının daha olumlu sonuçlar
ortaya çıkardığını ortaya koymaktadır.

22. İnsanların stresli olduğu dönemlerde dinin üstlendiği
görev nedir?
Cevap: Stresin etkisini azaltma konusunda en etkili
faktörlerden birisi dinî inanç ve pratikler olarak kabul
edilmektedir. Örneğin yapılan bir araştırmada, operasyon
geçiren yaşlı hastaların ameliyat sonrası yapmış oldukları
dinî pratiklerin depresyon ve genel stres düzeylerini aşağı
çekmede rolü olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca dinî başa
çıkma yöntemlerinin, stresin etkisini azaltma konusunda
kullanılan genel yöntemlerin önemli bir bölümünü
oluşturduğu ve faydalı sonuçlar verdiği saptanmıştır. Zira
dinî organizasyonlar ve bu çerçevede yaşanan dinî
tecrübeler, sıkıntı ve ıstırap duygularına karşı bir ilaç
işlevi görebilmekte ve bir tür yatışma sağlamaktadır. Bu
tecrübe ile insan kalbinde bir hafiflik, ruhunda bir ferahlık
hissedebilmektedir. Bu bağlamda dinî tecrübe, bazılarına
bilinemeyen ancak güven verici tatlı bir duygu verirken,
bazılarının hayatına da ilâhî bir rayiha katabilmektedir.
Ayrıca dinî pratiklerin, bir yandan kederlerin acısını
azaltmakta olduğu diğer taraftan da aşırı neşeyi tasfiye
ederek ruhsal dengenin bozulmasını önlediği söylenebilir.

23. Koenig depresyon ile dinî inanç arasındaki ilişki
üzerine yaptığı birçok araştırmada ne gibi sonuçlara
ulaşmıştır?
Cevap: Depresyon ile dinî inanç arasında birçok
araştırması olan Koenig, dinî ibadetlere daha fazla katılan
kişilerde depresyon göstergelerinin daha düşük olduğunu
ve bu kişilerin daha az depresif belirti geçirdiklerini tespit
etmiştir. Koenig, Larson ile birlikte gerçekleştirdiği ve
dindarlık ile sağlık arasındaki ilişkinin farklı boyutlarını
irdeledikleri diğer bir araştırmada bu alanda yapılan 850
araştırmayı incelemiş ve çalışmaların % 80’inde
dindarlıkla hayattan tatmin olma arasında olumlu bir
ilişkinin bulunduğunu tespit etmiştir. Aynı araştırmada
depresyon ve kaygı ile dindarlık ilişkisini ele alan
çalışmaların üçte ikisinde, dindarlık düzeyi yüksek olan
bireylerin, düşük olan bireylere oranla daha az depresyon
geçirdikleri ve daha düşük düzeyde kaygı hissettikleri
tespit edilmiştir. Aynı şekilde değişik dinî gruplar
üzerinde yapılan araştırmalar, ibadetlerini düzenli yerine
getiren dindarlarda, yerine getirmeyenlere göre depresyon
oranının yarı yarıya azaldığını ortaya koymaktadır.
24. Dinî inançların ölüm kaygısını azalttığına dair çok
sayıda araştırmanın sonucunda elde edilen bulgular
araştırmacılar tarafından nasıl yorumlanmıştır?
Cevap: Dindar insanlar, yapılan bazı kötü davranışların
hesabını vermeyi düşünüp diğer insanlardan daha fazla
korku hissetme potansiyeli taşımaktadırlar. Ancak aynı
dinî inançları onlara hayatın tasarımı konusunda
yönlendirmekte ve onlar, ölümün hakikat olduğuna, bütün
insanların önceden tespit edilmiş ecelleri bulunduğuna ve
vakti geldiğinde hepsinin öleceğine inanarak ölüme daha
gerçekçi bir açıdan bakabilmektedir. Ayrıca onlar,
hayatlarını inandıkları değerler istikametinde geçirmeye
çalıştıklarından, ahiret hayatında kendilerine vaat edilen
mükâfatlara ulaşacaklarını ümit etmekte, eksikliklerinden
dolayı bağışlanacaklarını ummakta ve ölümü bir yokluk
olarak algılamamaktadırlar. Zira ebedilik inancı, ölüm
korkusunun etkisini azaltabilecek en etkili faktörlerden
biri olarak kabul edilmektedir. Dinler ise insanın ebedilik
duygusunun tatminine de bir kapı aralayarak, etkisi
küçümsenemeyecek bir yatışma sağlamaktadır. İnsan,
yapısındaki ben severlik (narsizm) özelliğinin etkisiyle
kendisini şuur dışı olarak ölümsüz düşünme eğilimindedir.
Dinî inançlar ise, içi boş bir çerçeve özelliği sergileyen bu
inanç biçiminin muhtevasını doldurarak, ahiret inancıyla
bu eğilimin tatminine kapı aralamaktadır. Dinî inançların
ölümle birlikte yapılan kötülüklerin hesabını verme
ihtimalini tetiklemesi, suçluluk duygularını ön plana
çıkardığı için olumsuz bir işlev icra edebilir. Ancak din bu
konuda ortaya çıkabilecek bireysel temelli olumsuz
duyguları, Tanrının affediciliğini vurgulayarak aşmak ister
bir görünüm arz etmekte, sosyal ilişkilerden
kaynaklanacak suçluluk duygusunu devre dışı bırakarak
(Tanrı, insanlar arası ilişkilerden kaynaklanan günahları
affedici konumda kendisini görmeyerek), sosyal adaletin
tesisine katkıda bulunmak istemektedir. Bu durum
özellikle köklü dinî inançlara sahip olan hastaların
genellikle durumlarını bildikleri ve sonunda rahat bir
şekilde öldükleri ile ilgili klinik raporları da bir dereceye
kadar açıklar görünmektedir.

25. Dindar insanların dindar olmayanlara nazaran
kendilerini daha az yalnız hissetmelerinin nedeni nedir?
Cevap: Kutsal’la ilişkiye girmenin, insanın iç dünyasında
manevi bir alan yarattığı, sosyal olarak kendisini yalnız
hisseden insanın en azında bu alanda yalnızlık
hissetmeyeceği ve terk edilmişliğin insan psikolojisinde
oluşturacağı yansımaların olumsuz etkisini en alt düzeye
indirebileceği söylenebilir. Nitekim bu konuda yapılan
araştırmalar, dindar insanların daha az yalnızlık duygusu
hissettiklerini ortaya koymuştur.

26. Kutsal ile girilen ilişkinin, huzursuzlukların etkisini
azaltmada işlevi var mıdır?
Cevap: Evet vardır. İnanan insanlar zaman zaman
kendilerini kurtaramadıkları sosyal tecrit duygularının
oluştuğu olumsuz etkileri, Kutsal ile girmiş oldukları ilişki
ile ödünleyebilirler. Kur’an’da dinin bu tür bir etki ortaya
koyabileceğine atıfta bulunan birçok ayet vardır. Örneğin
“Gerçek bir dost olarak Allah yeter (Nisa, 5/45)” ayeti,
bütün sosyal bağların çözüldüğü durumlarda bile, dinî
inancın insanın ayakta kalmasına katkıda bulunabileceğine
atıfta bulunurken; “Allah’ın dostlarına korku yoktur, onlar
üzülmeyecekler de” (Yunus,10/62) ayeti ise, Kutsal ile
girilen bu ilişkinin, huzursuzlukların etkisini azaltmada
işlevsel olabileceğini ima etmektedir.

27. Din insanların dinlenme ihtiyacını nasıl
karşılamaktadır?
Cevap: Dinî tecrübe sahasına açılmak, manevi bir hava
teneffüs etmek için dinî bir kuruma veya bir ibadethaneye
gitmek, dinî sosyal organizasyonlara katılmak, insanlara
yardım etmek gibi dinî inançlardan esinlenen bir niyetle
alışılagelmiş hayat formunun dışına çıkmak, inananların
yorulan zihinlerinin dinlenmesi konusunda işlevsel bir
katkı sağlayabileceği düşünülebilir. Nitekim insan, bir dinî
otoriteye bağlanarak samimiyetle yapacağı ibadetlerle,
bunalan ruhunu tekrar eski saflığına kavuşturabilir.

28. İntihar ve din arasında ne tür bir ilişki vardır?
Cevap: Ruh sağlığı ile din arasındaki ilişki üzerine
yapılan araştırmalar, dine daha çok bağlı olan kişilerin
diğerlerine oranla intihara daha az yöneldiklerini ve daha
az intihar eylemi gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır.
İntiharla dindarlık arasındaki ilişki konusunu irdeleyen
Koenig, daha dindar olan kişiler arasında daha az intihar
olayının yaşandığını veya intihara yönelik tutumların daha
olumsuz olduğunu belirtmiştir. Bu konuda yapılan diğer
bir çalışmada kiliseye devam etmeyen kişilerdeki intihar
oranının düzenli olarak kiliseye devam eden kişilerden
dört kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Dinî inanç ve
uygulamaların bu konudaki başarısı, genellikle intiharı
tetikleyen duygusal bunalım ve depresyon durumları gibi
farklı stres kaynaklarıyla baş etmede en işlevsel araçlardan
biri olmasıdır. Zira inanan insan bir taraftan bireysel
olarak Kutsalla kurmuş olduğu samimiyet ve ona yanaşma
çabasıyla onun kendisine yardım edeceğine yönelik bir
beklenti içine girip intihara karşı bir direnç kazanırken,
diğer taraftan dinî ibadetlere devam eden kişiler, aynı
dinden olan kişilerle arkadaşlıkları sayesinde, özellikle
ruhsal sorunlarını hafifletebilmektedirler.

29. Kararsızlığın yarattığı bunalımlara karşı dinin
rahatlatıcı işlevleri nelerdir?
Cevap: Birinci olarak din, inanan insanın günlük
hayatında karşısına çakabilecek şeyleri, nasıl
davranılacağına çok az şüphe bırakacak şekilde belli
kurallara bağlamaktadır. İkinci olarak, dini
organizasyonlar, sosyal reddedilme ve terk edilme
korkusunu yatıştırmaktadır. Üçüncü olarak ise dinî inanca
sahip olan insanlar, kendilerini kutsalın korumasında
hissederek rahatlamaktadırlar.

DİNDARLIĞIN FİZYOLOJİK ETKİ VE
İŞLEVLERİ

30. Organik hastalıkların tedavisinde dinî inançların rolü
nedir?
Cevap: Dinî inançların organik hastalıkların tedavisinde
hastaların moral ve umut düzeylerini yüksek seviyede
tutarak tedaviye olumlu katkılarının yanında, koruyucu bir
işlev icra ettiklerini söylemek mümkündür. Zira insan
sağlığına zararlı olan birçok alışkanlık ve davranış,
genellikle çoğu dinlerde yasaklanmıştır. Yani birçok
durumlarda insanlar, sağlıklarını korumak için değil de
dinî bir emri yerine getirmek için belli şeylerden uzak
durmaya çalışmakta ve bu tür davranışlar dolaylı da olsa
sağlıklarına olumlu bir şekilde yansımaktadır. Örneğin bir
kimsenin dinî inancı ona, kalp hastalıklarını azaltan
eksersizi, dengeli bir kilo kontrolünü kolaylaştıran diyeti,
ciğer hastalıkları ve trafik kazalarından kaynaklanan ölüm
ihtimalini azaltan alkolden kaçınmayı ve onu kötüye
kullanmamayı tavsiye ve emrederek dolaylı da olsa fiziki
sağlığına katkıda bulunabilmektedir. Nitekim yapılan
araştırmalar, dindar insanların, daha az sigara ve içki
tükettiklerini, daha az uyuşturucu maddeler
kullandıklarını; bunun yanında, gayri meşru ilişkilerden
daha çok sakındıkları için dindar olmayanlara oranla
kısmen ya da tamamen daha sağlıklı olduklarını ortaya
koymuştur.

31. Dualar insanların duygusal dünyalarını nasıl etkiler?
Cevap: En yaygın dinî bir uygulama olduğu bilinen
duanın, insanların ümit düzeyini yüksek tutma konusunda
olumlu bir işlev icra ettiği ve organik rahatsızlıklardan
kaynaklanan ıstırap duygularının hafifletilmesine katkıda
bulunduğu yaygın bir şekilde gözlemlenmiştir. Dua, bir
yardım isteme, bir sevgi terennümü, iç hayatı canlandıran
büyük bir kuvvet olarak tanımlanabilir. Hastalığın
tedavisine olan inanç, ıstırabın azalmasına ve mevcut
durumun kabul edilmesine katkıda bulunmaktadır. Zira
insan ruhunda durmadan kımıldanan bir hareket, sürekli
değişen bir dalga halinde olan dua, bazen bir fikir, bazen
bir şiir, bazen de bir mûsıkî şekline bürünmekte, fakat her
zaman ruhta bir kemâl hareketi olmaya devam etmektedir.
Duada sanki Tanrı insanı i şitiyor ve doğrudan doğruya
cevap veriyor gibidir. Bunun içindir ki duayla birlikte
beklenmedik olaylar olmakta ve ruh dengesi yeniden
kurulmaktadır. Yalnız bırakılma ve acze düşme hissi ile
çabaların boşluğu duygusu etkisini kaybetmeye
başlamakta, dua eden insan, ruhunun derinliklerinde
bambaşka tuhaf bir kuvvet hissederek kendinde keder ve
ıstıraplara karşı dayanma kuvveti bulmaktadır. Çünkü dua,
ümit kapılarını beklemeyi, mantıki motifler olmadığı halde
dahi açık tutmakta ve olumsuz şartların insan üzerindeki
etkisini en aza indirebilmektedir. Dua ile insan, sınırlı
gücünü Tanrının sınırsız gücüyle birleştirmeye çalışmakta
ve sorunlara artık kendi gücüyle değil Tanrının sonsuz
gücüyle meydan okumaya başlamaktadır.

DİNDARLIĞIN SOSYAL ETKİ VE İŞLEVLERİ

32. Dini inanç ve öğretilerin insanların hayatları üzerinde
kanunlardan farklı olarak etikleri nelerdir?
Cevap: Kanunlar, bireyi yabancı gözlerden uzak kendi
başına bulunduğu yerlerde kontrol etme imkânına sahip
değildir. Dini inanç ve öğretiler, bununla beslenen
vicdanlarda, kanunların uzanamadığı alanlarda da etkisini
sürdürerek sosyal düzen ve toplumsal barışın teminine
daha fazla katkıda bulunma gücüne sahiptirler. Dinler,
etkili olduğu toplumlarda aynı zamanda güçlü bir sosyal
kontrol mekanizmasıdır. Bu mekanizma aynı zamanda
sosyal değerlerin korunması ve devam ettirilmesi için de
hayati önem taşır. Bunun içindir ki, suç oranları dindarlar
arasında daha düşüktür. Çünkü dindar kişilerce toplumsal
suçlar sadece suç değil, aynı zamanda günah olarak
algılanmaktadır.

33. Dinî inanç ve değerlerin sosyal bütünleşme ve
toplumsal barışa katkıları nelerdir?
Cevap: Dinî inanç ve değerler sosyal bütünleşmenin
önemli kaynaklarından biridir. Dinî öğretiler, sosyal
beceri, toplum yararına davranışları destekleme, aile içi
uyum ve yardımlaşma gibi değerler aracılığıyla olumlu
davranışları yüreklendirerek sosyal bütünleşme ve
toplumsal barışa önemli katkılar üretir. Dinin etkisini
yitirdiği toplumlarda sosyal çözülmeler daha hızlı bir
şekilde gerçekleşmektedir. Örneğin dinlerin önemle
üzerinde durduğu kurumların başında aile gelmektedir.
Bundan dolayı boşanma, bazı din ve mezheplerde
yasaklanırken, yasaklanmayan dinlerde de hoş
görülmemiştir. Dindarlar arasında boşanma oranlarının
daha düşük olması ise dinlerin bu konudaki emir ve
tavsiyeleriyle örtüşmektedir.

34. Allport din-önyargı ilişkisi nasıl açıklamıştır?
Cevap: Allport, önyargılar konusunda dinin rolünün çift
taraflı olduğunu, yani dinin hem önyargıların gelişmesine
zemin hazırladığını hem de önyargıların toplum içinde
doğurabileceği olumsuz etkileri azaltabileceğini ileri
sürmüştür.