İlahiyat 2. Sınıf - Tefsir - Ünite 5 - Konu Anlatımı

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
Hucurât Suresi

1. Ey iman edenler! Allah’ın ve resulünün önüne geçmeyin Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah işitir bilir.
2. Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstüne çıkmayın birbirinizle bağırır tarzda konuştuğunuz gibi ona sözü bağırırcasına söylemeyin haberiniz olmadan amelleriniz yok oluverir.
3. Muhakkak ki Allah resulünün yanında seslerini kısarlar işte onlar Allah’ın kalplerini takvaya (ulaşması) için imtihan ettiği kimselerdir. Onlara hem bir bağışlama hem de büyük bir sevap vardır.
4. (Peygamberin hanımlarının) odalarının (önlerinden ve) arkalarından seni çağıranlar var ya bunların çoğu aklı ermeyen (dolayısıyla görgü kurallarını bilmeyen) kimselerdir.
5. Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi elbette bu onlar için daha hayırlı olurdu. Bununla birlikte Allah çok bağışlayan çok acıyandır.
6. Ey iman edenler! Eğer size fâsık güvenilir olmayan biri bir haber getirirse bilmeden bir topluluğa sataşıp da sonra yaptığınıza pişman olmamak için onu iyice araştırınız.
7-8. Ayrıca Allah resulünün aranızda olduğunu bilin. Eğer o birçok konuda size itaat etseydi haliniz çok kötü olurdu. Ancak Allah size imanı sevdirdi onu kalplerinizde süs yaptı. İnkârı günahkârlığı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte onlar Allah’ın ihsan ve ikramı bir nimeti neticesinde (hak yolunda sarsılmadan) dosdoğru gidenlerdir. Allah çok iyi bilendir yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır.
9. Eğer müminlerden iki grup savaşırlarsa hemen aralarını bulun barıştırın. Şayet birisi diğerine karşı azgınlık ediyorsa Allah’ın emrine kanununa dönünceye kadar azgınlık edenle savaşın. Eğer dönerse adaletle aralarını düzeltin adaletli olun. Kesinlikle Allah adaletle davrananları sever.
10. Müminler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşinizin arasını düzeltin Allah’a karşı gelmekten sakının böylece rahmet edilenlerden olasınız.
11. Ey iman edenler! Bir topluluk kendilerinden daha hayırlı olması muhtemel (başka) bir toplulukla alay etmesin. Kadınlar da kendilerinden daha hayırlı olması muhtemel (başka) kadınlarla alay etmesin. Kendinizi ayıplamayın birbirinize (kötü) lakaplar takmayın. İmandan sonra günahkârlık ne kadar da kötü bir isimdir! Kim (yaptığı kötü işlere pişmanlık duyup) tövbe etmezse artık onlar kendilerine zulmedenlerdir.
12. Ey inananlar zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin ayıplarını araştırmayın. Birbirinizin arkasından hoşlanmayacağınız sözler söylemeyin. Sizden birisi ölü kardeşinin etini yemeyi arzular mı? İşte bakın bundan tiksindiniz. Allah’tan korkun. Kuşkusuz Allah tövbeleri kabul edici ve çok merhametlidir.
13. Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem sizi birbirinizle tanışasınız diye topluluklar ve kabileler haline getirdik. Haberiniz olsun ki Allah katında en değerli olanınız Ona karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Kesinlikle Allah bilendir haberdar olandır.
14. Bedeviler “İman ettik” dediler. De ki: “ Siz henüz iman etmediniz ancak “ İman kalplerinize girmemiş olduğu halde (Allah’a) boyun eğdik” deyin! Eğer Allah’a ve resulüne itaat ederseniz sizin amellerinizden hiçbir şey eksiltilmez. Elbette Allah çok bağışlayan çok acıyandır.”
15. Müminler yalnızca Allah’a ve resulüne iman edip sonra şüpheye düşmeyip Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar (sözlerinde ve davranışlarında) dosdoğru olanlardır.
16. “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?” de! Oysa Allah göklerdekini ve yerdekini bilmektedir. Allah her şeyi çok iyi bilendir.
17. Müslüman olmalarını senin başına kakıyorlar. “Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın!” de! Hayır öyle değil (başa kakacak biri varsa) o Allah (olabilir). O sizi imana ulaştırmasından dolayı bunun sizin başınıza kakabilir. (Eğer “inandık” sözünüze) sadık ve bağlıysanız (böyle bir şey söylemeyin).
18. Şüphesiz Allah göklerin ve yerin bilinmeyen yönlerini bilir. Allah her ne yaparsanız onu görür.

-------------------------------------------------------------------------------------------------
*Hucurât Sûresi Medine’de inmiştir. 18 ayettir.

*Sûrenin fâsılâ harfleri nûn ve mim’dir.

*Sûre adını 4. Ayette geçen el-Hucurât kelimesinden almıştır.

*el-Hucurât odalar demektir.

*Hakkında en çok nüzul sebebi bulunan sûrelerden biridir. Bunun en önemli nedeni; surenin medenî olması ve muhtemelen Müslümanların sayısal olarak çoğaldığı dolayısıyla daha çok bilginin aktarılma imkanının bulunduğu hicretin 9. yılında inmiş olmasıdır.

*Nüzul sebeplerinde ismi en çok geçen şahıs Sâbit b. Kays’dır.
(Nüzul sebeplerinin mutlaka okuyun!!!)

*Sûrede Kıraat Farklılıkları Olan Kelimeler
1) 1. Ayette: lâ tegaddemû
2) 4. Ayette: el-hucurât
3) 8. Ayette: iktatele
4) 10. Ayette: beyne ehaveykum
5) 12. Ayette: ve lâ tecessesû
6) 12. Ayette: meyyitan
7) 12. Ayette: fekerihtumû
8) 13. Ayette: liteârafû
9) 14. Ayette: lâ yelitküm

*Sûrede Geçen Bazı Kavramlar
Fâsık: Terim olarak haktan sapan Allah’a itaatten ayrılan asi anlamına gelmektedir. Hem Müslümanlar hem de kâfirler için kullanılır. Bu sûrede yanlış bir davranış sergileyen müslüman kimse anlamında kullanılmıştır.
Nebe’: Kur’an-ın 78. Sûresinin adıdır. Haber demektir. Nebî bu kökten türemiştir. Kuran’da peygamberlerden geçmiş milletlerden topluluklardan bahsedilirken; çoğul olarak ise hem geçmişte hem de gelecekte olacakları ifade etmede kullanılmıştır.
Tâife: Grup demektir. Fırka gibi diğer kelimelere göre daha az sayıda insanı kapsar. Bu ayetteki kullanım bağlamında Allah’ın Müslümanların birbirleriyle kitlesel olarak savaşmasına rıza göstermediği sonucu çıkar.
Kıst: Adl/Adalet demektir. Adl ile kıst arasındaki fark; kıst’ın görünür olmasında yatar.
Takvâ: Güçlü birinin himayesine girip korunmak demektir. Bu ayette; insanın yaparak veya terk ederek işleyeceği ve cezalandırılmasına sebep olacak günahtan kendisini koruması anlamında kullanılmıştır.
Zan: Kesin olmayan gerçekliği net olmayan bilgi türüdür. Bu ayette ihtimal üzere bir hüküm vermek anlamında kullanılmıştır.
Tecessüs: Bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmaktır. Câsus kelimesi bu kökten gelir. Bu ayette; insanların ayıplarını kusurlarını araştırmak onları öğrenmeye çalışmak anlamında kullanılmıştır.
Minnet: İki temel anlamı vardır:
1) İhsan etmek vermek bağışlamak
2) Yapılan iyi bir davranışı bir iyiliği söylemek başa kakmak
Bu surede ikinci anlamda kullanılmıştır.

*1-3. Ayetlerde; Müslümanların Peygamber (sav) ile nasıl bir konuşma ve iletişim üslûbuna sahip olmaları gerektiği bildirilmektedir.

*4-5. Ayetlerde; peygamber hanımlarının odalarının önlerinden ya da arkalarından Peygamberi çağıranların durumu anlatılmıştır. “Sabır” kavramına dikkat çekilmiştir.

*6. Ayette; güvenilir olmayanların haberine göre hareket edilmemesi gerektiği bildirilmiştir.

*7. Ayette; Müslümanların peygamber aralarındayken yanlış yapmaktan uzak durmaları istenmektedir. Çünkü yanlış yaptıklarında Allah ona doğrusunu haber verir.

*9. Ayette; iki Müslüman grubun çatışmasından kavga etmesinden söz edilir.

*10. Ayette; müminlerin kardeş olduğu üzerinde durulur.

*11. Ayette; müslümanın nasıl bir şahsiyet taşımaması gerektiği üzerinde durulur. Bu ayette üç husus üzerinde durulmuştur:
1) Alay etmek küçümsemek aşağılamak
2) Ayıplamak
3) Lakap takmak (Nebz – olumsuz anlamda lakap)

*12. Ayette; önceki ayetin devamı niteliğinde yine üç husus üzerinde durulmuştur:
1) Zan beslemek
2) Kusur araştırmak (tecessüs)
3) Gıybet etmek

*13. Ayette; herkesin aynı ana-babanın çocukları olduğu; ırk renk ve dilin bir üstünlük aracı olmadığı; üstünlüğün yalnızca takva ile olduğu üzerinde durulmuştur.

*14. Ayette; iman ve İslam kelimeleri arasında bir ayrım yapıldığı görülmektedir (Bedevilerin “iman ettik” demesi).

*15. Ayette; müminlerin bazı özellikleri anlatılmaktadır. Burada müslüman için iki ölçü konmuştur:
1) İman etmek
2) Cihad etmek