Ünite 9: Tarihî Olgularla İlişkili Kur’ân İlimleri - Konu Özeti

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
Giriş
İlk Peygamber olarak gönderilen Hz. Âdem (as)’in
ardından bir silsile hâlinde devam eden nübüvvet kurumu,
Hz. Muhammed ile birlikte son bulmuştur.

Kur’ân’da kıssaları anlatılan Peygamberlerden Hz. Adem,
İbrahim, Musa, İsa (sae) ve son Peygamber Hz.
Muhammed Mustafa (sav) belirli davranışlarıyla şöhret
bulmuş toplumlara gönderilmişlerdir farklı kavimlere
gönderilmişlerdir. Bu durum her Peygamberin, belirli bir
tarihe ve coğrafyaya gönderilmiş dolduğunu
göstermektedir. Dolayısıyla Kur’ân’ı yorumlarken bu
algılardan ne şekilde istifade ettiklerini incelemişlerdir. Bu
çerçevede öne çıkan en önemli Kur’ân ilimleri arasında
esbâb-ı nüzûl, Kur’ân kıssaları, nâsih-mensûh ve isrâiliyat
konularıdır.

Esbâb-ı Nüzûl

“Nüzul sebepleri” anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber
(sav)’in risâlet döneminde meydana gelen ve Kur’ân’ın bir
veya birkaç âyetinin yahut bir sûresinin inmesine yol açan
olayı, durumu ya da soruyu ifade etmede kullanılır.
Kuran’da âyetlerin büyük bir kısmı özel bir olaya, konuya,
dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip
genellikle insanları ihtiyaç duydukları hususlarda
bilgilendirmek, eğitmek, aydınlatmak, yönlendirmek veya
uyarmak maksadıyla indirilmiştir. Ancak yine de
rivayetlerde, âyetleri anlamada nüzûl sebeplerini bilmenin
çok önemli olduğunu vurgulanmaktadır.

Esbâb-ı Nüzûlün Çeşitleri

Esbâb-ı nüzûlün birçok çeşidi bulunmakla beraber aşağıda
sıralanan üç tanesi, bunlar arasında en çok bilinenlerdir.
1. Doğrudan Hz. Peygamber (sav)’e yöneltilen
sorulara cevaben inen,
2. Toplumda infiale sebep olan bir olay hakkında
inen,
3. Herhangi bir meselenin dinî hükmünü beyan
etmek için nâzil olan âyetlerdir.

Esbâb-ı Nüzûlü Bilmenin Faydaları

• Nüzûl sebeplerinin bilinmesi âyetlerin manalarını
anlamayı kolaylaşır.
• Nüzûl sebepleri bilinmesi, çeşitli konularla ilgili
hükümler içeren ayetlerin hikmetlerini tespit
etmeyi kolaylaştırır.
• Bazen bir âyetin zahir anlamı rahat bir şekilde
anlaşılsa da âyet ile kastedilen asıl mana, onun
nüzûl sebebi bilindiği zaman çok daha net bir
şekilde ortaya çıkar.
• Bir âyet özel olarak bir şahıs hakkında inmediği
halde zaman zaman belli bir kişi hakkında nâzil
olmuş gibi kullanılabilir. Nüzûl sebebinin
bilinmesiyle bu tür yanlış anlaşılmaların ve
istismarların önü alınmış olur.

Esbâbu’n-Nüzûlle İlgili Bazı Sorunlar ve Dikkat
Edilmesi Gereken Hususlar

• Âyetlerin nüzûl sebeplerini bilmek son derece
önemli olsa da bunları bilmeden Kur’ân’ı
anlamanın imkânsız olduğunu söylemek doğru
değildir. Dolayısıyla nüzul sebepleri, Kur’ân’ı
anlamada yardımcı unsurlar olarak görülmektir.
• Kur’ân’ın tilavet tertibine göre okunmasıyla iniş
sırasına göre okunması arasında çok fazla bir fark
bulunmamaktadır.
• Nüzûl sebepleri her ne kadar özel olsa da bunların
hükümlerinin genel olduğu asla unutulmamalıdır.
• Nüzûl sebepleriyle ilgili rivâyetlerde zaman zaman
oldukça abartılı ve hatta asılsız bilgilere de yer
verilmiştir. Dolayısıyla bu anlatımlar
Müslümanların hayata bakışlarını derinden etkiler.
• Nüzûl sebepleri, Kur’ân’ın iniş sürecinde vukû
bulmuş olaylarla ilgili bir kavramdır. Bu nedenle
Hz. Peygamber (sav)’in Peygamberliğinden önce
geçen ya da Peygamber Efendimiz (sav)’in
vefatından sonra ortaya çıkan olaylardan herhangi
birisi, Kur’ân’da herhangi bir âyet için nüzûl sebebi
değildir.
• Bazen nüzûl sebeplerinde aynı âyetle ilgili
birbirinden farklı rivâyetler nakledilebilir.

Nâsih - Mensûh

Kelime olarak nesh, yok etmek, gidermek, bir şeyi bir
yerden başka bir yere nakletmek gibi anlamlara gelse de
bir usûl terimi olarak düşünüldüğünde hükmü kaldırılmış
olan âyete mensûh, hükmü ortadan kaldıran âyete de
nâsih denmektedir.

İslâm âlimleri dört tür nesihden söz etmektedir. Bunlar:
Kur’ân’ın Kur’ân’ı neshi, Kur’ân’ın sünneti neshi,
sünnetin sünneti neshi ve sünnetin Kur’ân’ı neshidir.
Ancak ilk üç şıkkında ulemanın büyük ölçüde ittifakı
sağlarken son gruptaki nesh çeşidi hakkında farklı görüşler
de söz konusudur.

Kur’ân’da Neshin Varlığını Kabul Edenlerle
Etmeyenlerin Delilleri

Nesh konusunda Kur’ân’da neshin bulunduğunu kabul
edenlerin delilleriyle karşı iddialar şunlardır:
1. Kur’ân’da hükmü kaldırılan âyetler
bulunmaktadır (Bakara (2), 106; Nahl (16), 101;
Ra’d (13), 38). Bu ayetlerde âyette bir neshin
anlatıldığı doğrudur; ancak bu nesh, Kur’ân’daki
hükümlerin birbirini ortadan kaldırması şeklinde
anlaşılamaz. Burada kastedilen, Yüce Allah’ın
farklı dönemlere uygunluk arzeden dinler
göndermiş olmasıdır.

2. Kur’ân âyetleri arasında neshin vukû bulduğu
görüşünde olanlar, bu konuda âlimlerin icma
ettiğini ileri sürmektedirler. Bu anlamda neshin
olmadığını söyleyenlerse deliller ile karşı
çıkmaktadırlar. Ancak Kur’ân’da neshin varlığı
konusunda icma bulunduğu iddiasını şüpheli
bulunmaktadır.

3. Kur’ân âyetleri arasında neshin vukû bulduğunu
söyleyenler, bu konuda rivâyet edilen bazı
haberleri delil gösterirler. Ancak Hz. Peygamber
(sav)’den konuyla ilgili hadisler nakledilmesi
gerekirken, bu konuda delil olabilecek sahih bir
hadis yoktur.

4. Neshi kabul edenler, aklen de neshin vukû
bulabileceğini söylemektedirler. Ancak böyle bir
hususun evrensel bir kitap için mümkün
olamayacağını ifade ederek reddedilir.

5. Neshi kabul edenler, nâsih ve mensûh âyetlerin,
anlam itibarıyla birbiriyle uzlaştırılamayacak
kadar çelişkili olması gerektiğini düşünürler.
Ancak bu durum Kuran’da kimi ayetlerin
birbiriyle çeliştiği anlamına geldiğinden
reddedilmektedir.

6. Kur’ân’da neshin var olduğunu söyleyenler nâsih
âyetin, mensûh âyetten sonra gelmiş olması
gerektiğini ileri sürerler.
7. Kur’ân’da neshi kabul edenlere göre, hem nâsih
hem de mensûh, dînî bir hükümle ilgili olmalıdır;
ahlâka ya da itikada dair konularda nesh olmaz.

Kur’ân’daki Neshin Çeşitleri

Âyetler arasında neshin varlığını kabul edenler Kur’ân’da
üç tür neshin olduğunu ileri sürerler. Bunlar:
1. Hükmü mensûh metni baki âyetler
2. Hükmü baki metni mensûh âyetler
3. Hem hükmü hem de metni mensûh âyetler

Kasasu’l - Kur’ân (Kur’ân Kıssaları)

Kur’ân’ın önemli bir kısmını kıssalara yer verilmektedir.
Kur’ân’da geçtiği şekliyle ‘kasas’ kelimesi, isim olup
masdar yerine kullanılmaktadır; kıssa kelimesinin çoğulu
olan ‘kısas’, Kur’ân’da geçmemektedir.

Kur’ân’da üç tür kıssa bulunmaktadır. Bunlardan ilki
Allah elçilerini, elçilerin getirdikleri mesajları ve bu
mesajlara ümmetlerinin gösterdikleri tepkileri anlatır.
İkinci gruptaki kıssalar, geçmişte yaşayan bazı topluluklar
hakkında anlatılan kıssalardır. Üçüncü gruptaki kıssalar
ise Hz. Peygamber (sav) dönemindeki olaylarla ilgilidir.

Kur’ân Kıssalarının Özellikleri

• Kur’ân, birçok kıssadan oluşan bir kitap
görünümündedir. Bu nedenle çoğu sûre bir kıssa
içerir ya da çoğu sûrenin bir öyküsü vardır.
• Kıssalar, Allah’ın tarih boyunca elçiler aracılığı
ile insan varlığına gönderdiği mesajları, müspet
ya da menfî insanî tutumlara verdiği cevapları
bize anlatır.

• Kur’ân’da dünya ve ahiret ikilisi, birbirlerinin
alternatifi olarak yer almaz. Kur’ân kıssaları, bize
bu iki algının tarihsel yansımalarını ve bu
yansımaların sonuçlarını anlatan tanıklıkları
nakleder.

• Kur’ân kıssalarının özelliklerinden birisi, tekrar
edilmeleridir. Aynı kıssa Kur’ân’da birçok açıdan
anlatılır. Her farklı açı farklı bir ders verebilir.
İnsanların çeşitliliği, algı ve tecrübelerdeki
farklılıklar, kıssaların bu şekilde anlatılmasını
gerektirmiştir.

Kur’ân’daki Kıssaların Hedefleri

1. Tevhîd, nübüvvet ve ahiret inancı gibi itikadî
konuları, önceki ümmetlerin kıssalarını anlatarak
sağlamlaştırmaktadır.

2. Özellikle Hz. Peygamber (sav)’i ve müminleri
teselli etmek ve önceki Peygamberlerle
ümmetlerinden örnekler vererek tüm
Peygamberlerin tebliğ yaptığını, her ümmetin
benzer sıkıntılardan geçtiğini anlatmak.

3. İslâm toplumunu, önceki ümmetlerin kıssalarıyla
yetiştirmek.
4. Akla ve kalbe dengeli hitap ederek toplumu
eğitmek ve yetiştirmek.

5. Anlatılan kıssalardan hareketle ortak bir noktaya
ulaşmak ve muhatapların genel bir ilke hakkında
fikir edinmelerini sağlamak.

Kur’ân Kıssalarına Dair Bazı Problemler

1. Kur’ân’daki kıssaların büyük kısmı tarihte olup
bitmiş vakıalarla ilgilidir. Bu nedenle
Kur’ân’daki ayetler kıssaların hakikate uygun
olarak anlatıldığını gösterir.
2. Kur’ân’da hangi kıssanın anlatılacağına karar
veren, şüphesiz ki Yüce Allah’tır. Dolayısıyla
hangi tarihsel olayın kıssa olarak anlatılacağına
ya da anlatılmayacağına; anlatılan kıssalarda
nelere önem verilip nelere verilmeyeceğine ancak
Yüce Allah karar verir.
3. Kur’ân’da tarihsel kıssaların yanı sıra temsilî
kıssalar da vardır.
4. Kur’ân bir tarih kitabı olmadığından, kıssalarda
tarihî bilgiler bir bütün olarak yer almaz.

Kur’ân Tefsirinde İsrâiliyat

İsrâiliyat, her ne kadar kelime anlamıyla belirli bir
kavimden (Yahudilerden) alınan haberleri çağrıştırıyorsa
da aslında tağlîb kaidesine uygun olarak kullanılmış daha
kapsamlı bir ifadedir. Buna göre Kur’ân tefsîrinde
isrâiliyât, Yahudi, Hıristiyan ve diğer kültürlerden
İslâmiyet’e giren rivâyetlerin bütününe denir.
Klasik tefsîr kaynaklarında, pek çok israilî rivâyetin
bulunması, kesinlikle o tefsîrlerin değerini düşürmez.
Dolayısıyla bu tefsîrlerin, var olan kültürel kodları,
dönemin geleneksel algılarını ve hâkim paradigmalarını
tam bir titizlikle günümüze kadar ulaştırdıklarını gösterir.

İsrâiliyat’ın Kur’ân Tefsîrine Giriş Yolları

İsrâiliyât tefsîre çeşitli kanallardan girmiştir. Bunlardan
bazıları:
1. Önceki kültüründen kendisini kurtaramayan
mühtedilerden gelen nakiller.
2. İsrâilî rivâyetleri tashih etmek için isrâiliyata
müracaat edenler.
3. Ehl-i kitap hanımlarıyla evlenme izninin
doğurduğu mevcut ortamda yetişen yorumcular.
4. İslâm düşmanlarının, İslâm’ın ruhunu kirletmek
için kasıtlı olarak uydurup ortaya attıkları
rivâyetler.
5. Bazı hikâyecilerin halkı oyalamak, gündemde
kalma ve dinleyicilerin hoşuna gitmek için
uydurdukları rivâyetler.
6. Ehl-i sünnete karşı cephe alan bazı sapık
fırkaların siyâsî maksatla uydurdukları rivâyetler.
7. Bir şeyleri izah etmek maksadıyla karışmıştır.

İsrâilî Haberlerin Çeşitleri

1. Senedi sahih olup Kur’ân’a ve Sünnet’e muvafık
olanlar,
2. Yalan olduğu bilinenler,
3. Sıhhati tam olarak bilinmeyenlerdir.
Ashâbın israiliyâta başvurmadığı konulardan bazıları ise
İtikâdî konular, Hz. Peygamber (sav) tarafından izahı
yapılan meseleler, ilgilenilmesinde hiçbir yarar mülahaza
edilmeyen polemikler ve fıkhî hükümlerdir.