İmparatorluklarda Askerî, Sosyal ve Ekonomik Durum

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
İmparatorluklarda Askerî, Sosyal ve Ekonomik Durum
« : 02 Haziran 2018, 13:46:01 »
İklim, toprak yapısı, madenler ve ticaret yolları gibi coğrafi unsurlar imparatorluklar için oldukça önemlidir. Örneğin Büyük İskender, Doğu Seferi’ni Pers İmparatorluğu’na ait ticaret yollarını ele geçirmek amacıyla düzenlemiştir. 13 yıl gibi kısa bir sürede Makedonya’dan Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyada hüküm süren Büyük İskender, bu topraklarda ya kendi
adına şehirler kurmuş ya da var olan şehirleri yeniden düzenlemiştir. Bunların başında Mısır’daki İskenderiye gelmektedir. Ayrıca Büyük İskender, Perslerin oluşturduğu yol ağlarını geliştirerek ticarete ve ulaşıma önem vermiştir.

Roma İmparatorluğu da kurulduğu coğrafya gereği deniz ticaretine ve kolonizasyon faaliyetlerine yönelmiştir. Şehir devleti olarak ortaya çıkan Roma, Yunan şehir devletlerinden farklı olarak yayılmacı bir politika izlemiştir. İlk Çağ’da, askerî zaferlerle geniş bir alana yayılmış ve buralardan elde edilen ganimet, vergi ve insan gücü sayesinde maddi imkânlara
ulaşmıştır. Ayrıca imparatorluğun yükselişinde hâkimiyeti altına aldığı bölgelerde düzenli yol ağları kurmaları ve bu yolları güvenli hâle getirmeleri de etkili olmuştur.

Roma İmparatorluğu gelirlerinin önemli bir kısmını kolonizasyon faaliyetlerinden sağlamıştır. Romalı tüccarlar, Akdeniz ve Batı Avrupa’daki Roma topraklarında oluşan barış ortamından faydalanarak uzun mesafeli
ticaret yapmıştır. Arkeolojik kazılarda aynı imalathanede üretilen benzer çanak, çömlek, seramik gibi maddi unsurların birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıktaki noktalarda bulunmaları bu durumun ispatıdır.
Romalılar, sınırları dışında da ticarette etkin olmuştur. Öyle ki Asya’daki ticari faaliyetleri, Kızıldeniz’den Hindistan kıyılarına kadar denizlerde de sürmüştür.

Sasani Devleti’nde ise ekonomi, topraktan alınan vergilere dayanmaktaydı. Bu vergiler ile genellikle liman, köprü ve konaklama yeri gibi ticarete hız kazandıracak eserler yapılmıştır. Ayrıca vergiler ile ordunun ihtiyaçları ve savaş masrafları karşılanmıştır. Sasaniler, gelirlerini artırmak için üreticiyi
destekleyen yasalar çıkarmış, zaten geniş olan ticaret ağını daha da büyütmüştür. Hint Okyanusu’nda, Orta Asya’da ve Güney Rusya’da uluslararası ticarete egemen olmuşlardır. Bu kadar geniş bir coğrafyada hâkimiyet kuran Sasani Devleti’nde, Perslerdeki satraplık sistemine benzer, daha merkezî bir eyalet sistemi uygulanmıştır.

Çin, dağlar ve nehirlerle bölünmüş çok geniş topraklara sahiptir. İklimi ve coğrafi farklılıkları nedeniyle de Kuzey ve Güney Çin olmak üzere iki bölgeye ayrılmıştır. Tarıma büyük önem veren Çin toplumunda toprak mülkiyeti, Roma ve Sasani İmparatorluklarından farklı bir yapıdadır. “Cennetin altındaki her karış toprağın egemene ait olduğu” düşüncesi, özel mülkiyetin yaygınlaşmaya başlamasından sonra da devam etmiştir. Bu durum bütün toprakların toplumun tamamına ait olduğuna dair ilk düşünceleri yansıtmaktadır.

Moğol İmparatorluğu’nun merkezi konumundaki İç Asya’da iklim şartları tarım için elverişli değildi. Bu nedenle tarımla neredeyse hiç uğraşılmamış, halkın ana geçim kaynağı hayvancılık olmuştur. Hayvanlar için otlak arayışları sonucunda Moğollar, konar-göçer bir yaşam tarzını benimsemiştir. Ekonomileri her ne kadar hayvancılığa dayansa da yerleşik topluluklar ile ticarete önem vermişler, özellikle de canlı hayvan ticareti yapmışlardır. Cengiz Han, Celalleddin Harezmşah ile görüşmesi sırasında, “Dünyanın imarı ticaretle olur, onun için aramızdaki ticari münasebetleri geliştirelim.”
demiştir.

Roma ve Moğol İmparatorluklarının güçlü, düzenli ve disiplinli orduları vardı. Roma ordusunun çoğunluğu paralı askerlerden oluşurken Moğol ordusu gönüllü birliklerden oluşmaktaydı.

Moğol ordusu, Mete Han’ın geliştirdiği onlu teşkilata uygun olarak on, yüz, bin ve on bin şeklinde bölümlere ayrılmıştı. Moğol ordusu hafif süvari birliklerinden oluştuğu için hızlı hareket kabiliyetine sahip olup bölükler hâlinde harekete geçebiliyordu. Birliklerin bu şekilde olması ordunun sevk ve
idaresinde büyük kolaylıklar sağlamıştır.

Çin İmparatorluğu’nun silahlı gücü , imparatora asker sağlamakla yükümlü olan toprak sahiplerinin kontrolü altındaydı. Madenden yapılmış silahların birçoğunu ellerinde tuttukları için silahların, zırhların ve kullanımı giderek artan atların maliyetini sadece soylular karşılayabiliyordu. Çin ordusu askerî teşkilat ve teçhizat bakımından Türklerden etkilenmiştir.