KABİLEDEN DEVLETE (MÖ 7500-MÖ 350)İlk insanlar avcılık ve toplayıcılıkla hayatlarını devam ettirdikleri için besinin peşinden gidiyorlardı. İnsanoğlu tarımla birlikte yerleşik hayata geçince üretmeye başladı. Ürettiği ürünleri saklayarak kuraklıkdönemlerini daha
rahat atlatan insanlar, ürünlerinin fazlalarını satarak ticari faaliyetlerde bulundu. Diğer taraftan tarımın ortaya çıkışı toplumların siyasi organizasyonlarında değişime yol açtı.
İlk tarım toplumlarında ekonomik ve sosyal organizasyonun temel birimi 10-50 aileden oluşan topluluklardı. Avcı ve toplayıcı topluluklara göre hayat standartları biraz daha iyileşen bu yerleşimler, zamanla büyüyerek kabile konfederasyonlarını oluşturdu.
Kabile, aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı bulunan büyük insan topluluğuna verilen isimdir. Çağlar içinde sayıları milyonlara ulaşan kabilelerin varlığından söz edilse de bu dönemde kabile organizasyonları genelde sayıları binlerle ifade edilen topluluklardı. Büyük devletler ve imparatorluklar kurulduktan sonra bile kabile konfederasyonları varlıklarını
büyük oranda sürdürmüştür.
Örneğin Anadolu medeniyetlerinden, Urartuların 8 kabile konfederasyonundan oluştuğu, Asur kaynaklarında geçmektedir.
Anadolu’da Hititler, Frigler ve Lidyalılar; Mezopotamya’da Sümer, Babil ve Akadlarda da benzer bir durum söz konusudur.
Coğrafya veya iklimin hayat tarzlarını şekillendirmesiyle köyler ve kabile konfederasyonları zamanla şehir devletlerini oluşturmuştur. İlk Çağ medeniyet alanlarına bakıldığında Mısır’da
“nom”, Sümerlerde
“site”, İyon ve Dorlarda
“polis” adı verilen şehir devletleri kurulmuştur.
Yunan Yarımadası’nın coğrafi yapısından, İlk Çağ’da bu bölgede geniş topraklara hükmeden merkezî bir devlet kurmak çok zordu. Bu yüzden
bu coğrafyada Atina, Sparta gibi şehir devletleri varlıklarını uzun süre sürdürmüş ve güçlü siyasi organizasyonlar kurmuşlardır. Ancak Mezopotamya ve Anadolu’ya baktığımızda konar-göçer kabileler yerleşik toplumlar üzerine akınlar yaparak o bölgeyi ele geçirmiştir. Zamanla buradaki yerleşik kabilelerin üstün kültürünü alan konar-göçerler,
Sümerler ve Babiller gibi devletler kurmuştur.
İlk Çağ’da Fenike, İyon, Asur gibi medeniyetlerde kolonicilik faaliyetleri görülmüştür. Ülkeleri dışında ele geçirilen toprakları kendilerine bağlayarak bazen de kendi vatandaşlarını o bölgeye yerleştirerek genellikle ticari faaliyetlerde kullanmak amacıyla oluşturulan idarelere
koloni denir. Bu kolonilerin devletin idaresinde aktif olarak kullanılmasına da kolonicilik denir.
Ege Denizi çevresinde medeniyet kuran İyonlar ve Doğu Akdeniz’de kurulan Fenikeliler İlk Çağ’da deniz koloniciliğinde gelişmiş uygarlıklardır. Bu medeniyetlerin yaptığı kolonicilik faaliyetleri sayesinde, Akdeniz havzasında ticari ve ekonomik etkileşim gelişmiştir. Kara koloniciliğinde ise Asurlular
önemli bir yere sahipti. Asurlular, özellikle Anadolu’da pek çok kara kolonisi kurmuş ve yaptıkları ticaret yolları sayesinde Anadolu’yla güçlü bir ticaret bağı oluşturmuşlardı. Bu ticaret faaliyetleriyle Asurlular, Sümerlerden öğrendikleri yazıyı Anadolu’ya getirerek burada tarih çağlarının başlamasını
sağlamıştır.
Antik medeniyetlerdeki kabileler veya şehir devletlerinin başlarında kral veya feodal yöneticiler vardı. Bu yöneticiler merkezdeki büyük krala bağlıydı. Büyük kral güçlü ve dirayetli bir kişiyse merkezî bir devlet yapısı oluşur, güçsüzse kabileler merkezden bağımsız hareket edebilirdi. İlk Çağ’da
bazı güçlü krallar kendi ülkeleri dışındaki yerleri ele geçirmiş, farklı milletleri yönetimi altına almış ve imparatorluklar kurduğu da olmuştur.
BİLİYOR MUSUNUZ?İmparatorluk;• Topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi,
• İçerisinde çeşitli unsurları (din, etnik köken, dil vb) barındıran devlet modeli,
• Tarihsel olarak, kültürel, etnik, ekonomik ve toplumsal açıdan çeşitlilik arz eden farklı halkları bünyesinde toplayan büyük, politik ve bölgesel gövde olarak tanımlanabilir.
İnsanoğlu, madenleri işlemeye başlamasıyla taşa göre daha dayanıklı, sivri ve kesici silahlar yapmaya başladı. Atı evcilleştirdi ve at arabasını yaptı. Zamanla bunları komşu devletlere üstünlük sağlamak adına savaş meydanlarında kullanan devletler, ordu ve komutanlarının gücü nispetinde büyük topraklara hükmetti. Bu devletler farklı ırkları, milletleri ve kültürleri yönetimleri altında birleştirerek imparatorluk görünümü kazandı.
İlk Çağ’da yaşamış olan bazı imparatorluklar ele geçirdikleri yerlerdeki kişileri ve kültürleri dışlamayıp oradaki insanları devlet sistemi içinde kullanmış ve onlardan faydalanmıştır. Kuşatıcı imparatorluklar olarak tanımlanabilen bu imparatorluklara, Hititler örnek verilebilir. Ancak İlk Çağ’da ele geçirdikleri topraklarla kültürel etkileşimde bulunmak veya
insanlarından faydalanmak yerine o bölgelerin zenginliklerini yağmalamaya çalışan imparatorluklar da yaşamıştır. Kuşatıcı olmayan bu imparatorluklara ise Yeni Asur, Yeni Babil imparatorlukları örnek verilebilir.