Hucurât Suresi - Hakkında Genel Bilgiler

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Uyanan Gençlik

  • ******
  • Join Date: Kas 2010
  • Yer: HATAY
  • 7462
  • +547/-0
  • Cinsiyet: Bay
Hucurât Suresi - Hakkında Genel Bilgiler
« : 28 Mayıs 2018, 19:19:08 »
Medine’de inmiştir, 18 ayettir. Mushaftaki sıraya göre 49., iniş sırasına göre
ise 106. suredir. Surenin fasıla harfleri, nûn ve mim (ن ، م (dir.

Sure, adını 4. ayette geçmekte olan ve odalar anlamına gelen “el-Hucurât” kelimesinden almaktadır. Surenin ana konusunu, temel ahlaki değerler ve davranışlar oluşturmaktadır.

Sureyle İlgili Nüzul Sebepleri

Kaynaklarda Hucurât suresiyle ilgili birçok nüzul sebebi anlatılmaktadır.
Bunun en önemli nedeni, surenin medeni olması ve muhtemelen
müslümanların sayısal olarak çoğaldığı, dolayısıyla daha çok bilginin aktarılma imkânının bulunduğu hicretin 9. yılında inmiş olmasıdır. Aslında surenin birden fazla ayeti için sebebi nüzul bilgisine yer verilmektedir. Bundan dolayı biz de ayet ayet sebebi nüzulleri kaydetmeyi düşünüyoruz.

1. - 5. Ayetler:

a) Temîm oğullarından bir grup, Hz. Peygamber’in huzuruna geldi. Hz. Ebû
Bekir, “Ka’kâ’ b. Ma’bed’i emir tayin et!” dedi. Hz. Ömer ise, “Akra’ b.
Hâbis’i emir olarak tayin et!” dedi. Ebû Bekir, Ömer’e, “Bana muhalefet
etmek istedin!” dedi. O da, “Hayır sana muhalefet etmek istemedim!”
diye karşılık verdi. Derken tartışma uzadı, sesleri yükseldi, neticede bu
ayetler nâzil oldu.

b) Bir grup, Kurban bayramı günü Allah Rasülü (s.a.v.) bayram namazını
kılmadan önce kurbanlarını kestiler. O da onlara, kurbanlarını tekrar
kesmelerini emretti.

c) “Keşke Allah şu şu konularda ayetler indirse!” diyenler hakkında indi.
Zira Allah, onların bu tavrını beğenmemişti.

d) Amr b. Ümeyye ed-Damrî hakkında nâzil olmuştur. O, Peygamber’den
(a.s.) izin almaksızın Süleym oğullarından iki kişiyi öldürmüştü.

e) 2. ayet, Sâbit b. Kays b. Şemmâs hakkında inmiştir. Çünkü yüksek sesli
biriydi. Konuştuğunda Allah Rasülü (s.a.v.), muhtemelen onun sesinden
rahatsız oluyordu.

f) Benî Temîm kabilesi, Allah’ın Elçisine gelmişler ve kapının önünde,
“Bizim yanımıza gel! Bizim övgümüz güzel, yergimiz de kötüdür!” diye
seslenmişlerdi. O da, “Bu dediğiniz, ancak Allah’tır!” diyerek çıkıp
gelmişti. “Biz Temîm oğullarından bir grubuz, şairimizle, hatibimizle
seninle şiir ve hitabet yarışması yapmak için geldik.” demişler, o da
bunun üzerine, “Ben ne şiirle gönderildim, ne de övünmeyle emredildim!
Ancak hadi gelin bakalım!” demişti. Bunun üzerine, Zibrikân b. Kays
içlerinden bir gence, “Hadi kalk da, kendinin ve kavminin üstünlüğünü
anlat!” demiş, o da denileni yapmıştı. Allah rasülü (s.a.v.) de, Sâbit b.
Kays’a emretmiş, o da ona cevap vermişti. Sonra onların şairleri kalkıp
şiir okumuş, Hassân da buna karşı şiir okumuştu. Bu karşılıklı konuşma
ve şiir okumalardan sonra, Akra’ b. Hâbis şöyle dedi: “VAllahi ne
olduğunu anlayamadım, hatibimiz konuştu, ama onların hatibinin sözü
daha güzeldi. Şairimiz şiir okudu, onların şairinin şiiri daha güzeldi.”
Sonra yaklaştı ve müslüman oldu. Ayetler bunun üzerine indi

6. Ayet:

Peygamber (a.s.), Velîd b. Ukbe’yi Benî Mustalik kabilesine zekât memuru
olarak göndermişti. Onunla Müstalik oğulları arasında cahiliye döneminden
kalma bir husumet vardı. Yola çıkıp bir müddet gittikten sonra, karşısına
çıkan süvarilerin kendisini öldüreceklerinden korkarak geri döndü ve şöyle
dedi: “Zekât vermeyi reddettiler ve beni öldürmeye kalktılar.” Allah Rasülü
de (s.a.v.) onlara savaş açmayı düşünmüştü. Ayet, bunun üzerine nâzil oldu.

9. Ayet:

a) Peygamber (s.a.v.), hasta olan Sa‘d b. Ubâde’yi ziyaret etmek için yola
çıkmıştı. Bu esnada Abdullah b. Übeyy b. Selûl’e de uğraması rica
edilmişti. Eşeğinin üzerinde olduğu halde onun yanına gitti. Abdullah b.
Übeyy, “Eşeğinin kokusu bizi rahatsız etti” deyince, o mecliste
bulunanlardan Abdullah b. Revâha, “Allah Rasülü’nün (a.s.) eşeğinin
kokusu, senin kokundan daha güzeldir” karşılığını verdi. Böylece iki taraf
arasında bir tartışma ve kavga meydana geldi. Sonunda birbirlerine
ellerindeki sopalarla, ayakkabılarla vurmaya, dövüşmeye başladılar.

b) Diğer bir rivayete göre, bu ayet, aralarında münakaşa bulunan ensardan
iki kişi hakkında inmiştir. Bunlardan biri diğerine, “Zorla da olsa hakkımı
alacağım.” dedi. Kabilesinin çokluğuna güveniyordu. Diğeri onu, Allah’ın
Rasülü’nün (s.a.v.) yanında muhakeme olunmaya davet etti. İş uzadı,
sonunda birbirlerine elleriyle ve ayakkabılarla vurmaya başladılar. Ayet
bunun üzerine indi.

c) Ensardan İmrân adında bir zat vardı. Bunun Ümmü Zeyd isimli bir
hanımı vardı. Kadın ailesini ziyaret etmek istedi, ama eşi onu hapsetti.
Onu evinin üst katında tutuyordu. Ailesinden hiç kimse yanına
giremiyordu. Kadın ailesine haber göndermiş, bunun üzerine bazı
kimseler gelmişler, onu bulunduğu yerden indirmişler, götürmek
istemişlerdi. Kocası da dışarı çıkmış, kendi çevresinden yardım istemişti.
Amcasının çocukları gelip kadınla ailesinin arasına girmeye çalışmışlardı.
Bu esnada ayakkabılarla birbirlerine vurdular ve bu ayet nâzil oldu.
Peygamber (a.s.) bir adam göndermiş ve onları barıştırmış, iki taraf
Allah’ın emrine boyun eğmişlerdi.

11. Ayet:

a) Sâbit b. Kays, kulağı zor duyan biriydi. Bir gün geldi, Peygamberin (a.s.)
yanına yaklaşmak istiyordu. Önündeki adama, “Çekil!” dedi. Adam ona
aldırmayınca, “Kimsin sen!” dedi. O da, “Ben filanın oğluyum!” cevabını
verdi. Sâbit, buna karşılık cahiliye döneminde ayıplanan bir kadının adını
söyleyerek, “Sen filanca kadının oğlusun!” dedi. Adam sesini çıkarmadı,
başını önüne eğdi.

b) Temîm kabilesi heyeti, Müslümanların fakirlerinin eski püskü halini
görünce onlarla alay etti. Ayet bunun üzerine indi.

c) Rasülüllah’ın hanımları, boyunun kısalığından dolayı, Ümmü Seleme’yle
alay ettiler. Bundan dolayı ayet-i Kerîme indi.

d) Hz. Safiyye validemiz. Peygamber’e (s.a.v.) gelmiş, “Kadınlar bana, ‘Ey
Yahudi kızı Yahudi!’ diye laf atıyorlar.” demiş, o (a.s.) da, “Niçin babam
Harun, amcam Musa, eşim de Muhammed demedin?” buyurmuştu.

e) Rasülüllah (a.s.) Medine’ye geldiğinde, Medinelilerin kendi aralarında
kullandıkları lakaplar vardı. Birbirlerini, o lakapla çağırıyorlardı. Allah’ın
Rasülü’ne (s.a.v.), “Ey Allah’ın Elçisi! Onlar, bundan hoşlanmıyorlar”
denildi. Sonra da bu ayet indi.

f) Ebû Cehil’in oğlu İkrime, müslüman olduğunda bazıları kendisi
hakkında, “Bu, bu ümmetin Firavun’un oğludur!”demiş, bu da onun
gücüne gitmişti. O da, bu durumu Hz. Peygamber’e şikâyet edince ayet
inmişti.

g) Ebû Zer ile bir adam arasında bir tartışma vardı. Adam ona, “Ey Yahudi
kadının oğlu!” diye seslenmişti. Bunun üzerine, “Birbirinize kötü lakaplar
takmayın!” ayeti indi.

h) Ka‘b b. Mâlik el-Ensârî ile Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî arasında bir
sorun vardı. O, Abdullah’a, “Ey bedevi!”, Abdullah da ona, “Ey Yahudi!”
dedi. Bunun üzerine ayetin bu kısmı nâzil oldu.

13. Ayet:

a) Bu ayet, Sâbit b. Kays ve onun kendisine yer açmayan kişi hakkında
söylediği söz üzerine indi.

b) Mekke fethedildiği gün, Allah Rasülü (s.a.v.) Hz. Bilal’e emretti, o da
Kâbe’nin üzerine çıkıp ezan okudu. O, bununla müşrikleri hor ve hakir
kılmak istedi. Bilal ezan okuyunca, Attâb b. Üseyd, “Bugünden önce
Üseyd’in canını alan Allah’a hamdolsun!” dedi. Hâris b. Hişâm da,
“Muhammed, müezzin olarak bu karakargadan başkasını bulamadı mı?”
diye söylendi. Süheyl b. Amr, “Allah bir şeyi beğenmezse, onu değiştirir”

dedi. Ebû Süfyân ise, “Ben bir şey demiyorum, eğer bir şey söylersem,
gökyüzü aleyhime şahitlik eder, yeryüzü de benden haber verir.” dedi.
Bunun üzerine ayet indi.

c) Siyah bir köle hastalandı, Rasülüllah (a.s.) da onu ziyaret etti, sonra adam
vefat etti. Hz. Peygamber, onun yıkama, kefenleme ve defin işlerini
gerçekleştirdi. Bu sahabeyi etkiledi, sonra da bu ayet nâzil oldu.

14. Ayet:

a) Rivayete göre Benî Esed b. Huzeyme kabilesinden bir grup, kıtlık ve açlık
yılında Medine’ye gelmişler, müslüman olmadıkları halde, “İman ettik!”
demişlerdi. “Biz, bütün yüklerimiz ve çocuklarımızla geldik, falan ve
filan kabile gibi seninle savaşmadık, zekât gelirlerinden bize de ver!”
diyerek müslümanlıklarını Allah Rasülü’nün başına kakıyorlardı. Bunun
üzerine ayet indi.

b) Söz konusu ayet, Allah’ın Fetih suresinde kendilerinden bahsettiği ve
kendilerini emniyete almak için müslüman olduklarını söyleyen
Müzeyne, Cüheyne, Eslem, Eşca‘ ve Ğifâr kabilelerinin bedevileri
hakkında nâzil oldu. Onlardan Hudeybiye savaşına gelmeleri
istendiğinde, katılmadılar. Bunların yerleri, Mekke ile Medine arasında
idi. Rasülüllah’ın (a.s.) seriyyelerinden biri onların yanından geçtiğinde,
mallarını ve kanlarını korumak için, “İman ettik!” derlerdi. Peygamber
(a.s.) Hudeybiye savaşına çıktığında, onların da sefere katılmalarını istedi,
ancak onlar onunla birlikte savaşa gitmediler.