Surenin içeriği dört bölümde incelenebilir. Birinci bölüm 1-11. ayetlerin
oluşturduğu pasaj olup şu konular ele alınmaktadır: Kur’ân’ın hikmet dolu bir
kitap oluşuna dikkat çekildikten sonra onun Allah’a kulluk görevlerini
içtenlikle yerine getiren kimseler için bir rehber ve aynı zamanda huzur ve
mutluluk kaynağı olduğu belirtilir. Samimi Müslümanların temel nitelikleri
olarak da namazı dikkatli ve devamlı kılmaları, zekâtı vermeleri ve âhirete
hiç şüphe duymadan inanmaları kaydedilir.
İkinci bölüm 12-19. ayetlerin oluşturduğu pasajdır. Bu bölümde sureye
isim olan Lokman’dan bahsedilmektedir. Ancak burada onun hayatı ve tarihi
şahsiyeti hakkında bilgi verilmeyip Allah’ın ona şükretmesi için verdiği
hikmet dile getirilmekte ve onun da oğluna hikmet dolu öğütleri
sıralanmaktadır. Bu öğütler Allah’a ortak koşmamak, anne babaya iyi
davranmak, namaz kılmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, sabırlı
olmak, başkalarını küçümsememek ve alçak gönüllü olmak gibi dinî ve
ahlâkî konuları içerir.
Lokman’ın oğluna öğütleri, ruhen ve bedenen gelişmekte olan çocuğun,
eğitim ve öğretimi açısından şu dört önemli hususa ışık tutmaktadır:
1. Çocuğa, anlayabileceği en erken çağda ve anlayabileceği en uygun bir
lisan ve üslup ile Allah’ın birliği; O’ndan başka tanrı edinmenin en büyük
zulüm olduğu fikri öğretilmelidir. Bu arada anne ve babanın da, Allah’tan
sonra saygı değer konumu ve önemi açıklanmalıdır.
2. Allah’ın her yerde var olduğu; O’nun, yapılmakta olan her şeyi, kesinlikle
gördüğü; insanlardan saklanma ve bir şeyleri gizlemenin mümkün, ancak
Allah’tan saklanıp gizlenmenin imkânsız olduğu bilgisi verilmelidir.
19
3. Mükellef her insanın, önce Rabbine karşı ibadet ve kulluk şuurunun,
sonra namaz, sonra da insanlara karşı kararlılıkla sürdürülmesi gereken
sosyal görevlerinin olduğu bilinci aşılanmalıdır.
4. İnsanlara karşı alçak gönüllü olmanın ahlâken gerekliliği; kibirlenme,
insanları aşağılama ve utandırıcı davranışlarda bulunmanın yanlışlığı
anlatılmalıdır. Olduğundan başka görünmemek için sergilenen aşırı
davranışların hiçbirinin insanı büyütmeyeceği; aksine daha da küçülteceği
gerçeği, ilgi çekici misallerle aşılanmaya çalışılmalıdır. Fakat bu bilgiler
çocuğa, aynen durumuna göre gıda verir gibi dozu ayarlanarak doğrudan
veya sembolik olarak verilmelidir.
Üçüncü bölüm 20-32. ayetlerin oluşturduğu pasajdır. Bu bölüm Allah’ın
insanlara verdiği nimetlerle O’nun yüceliğine ilişkin açıklamalardan oluşur.
Bu bağlamda Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri insanların hizmetine
verdiği, görünür ve görünmez nimetleri önlerine serdiği belirtilmektedir. 20.
ayetin başındaki “Görmez misiniz?” ifadesi, insanların varlık düzenini
sağlıklı bir şekilde incelemeleri halinde evrendeki ilâhî kudret ve hikmeti
gösteren düzeni algılayabileceklerine işaret etmektedir. Yine bu düzenin
insanlara nimet olarak yansıyan yönlerini de kendi akıllarıyla kavrayabileceklerine delâlet etmektedir.
21. ayette, Allah’ın indirdiği hükümlere uymaya çağrıldıkları halde bu çağrıya uymayıp atalarının batıl inanç ve geleneklerini sürdürmekte ısrar eden inkârcıların, böylece Allah’ın daveti yerine kendilerini alevli ateşin azabına çağıran şeytanın davetine uydukları belirtilmektedir.
22. ayette ise Allah’a teslim olup O’nun yolundan gidenlerin
sağlam kulpa tutunmuş bulundukları ve onların yollarının doğru, sonuçlarının
hayırlı olduğu anlatılmaktadır. Daha sonra Allah’ın ilminin genişliğine dikkat
çekilmekte; gücünün sonsuzluğu ile insanların tamamının yaratılması ve
ahirette hepsinin diriltilmesinin bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibi olduğu
vurgulanmaktadır. Ayrıca bazı kozmik delillere yer verilmektedir.
Dördüncü ve son bölüm ise 33-34. ayetlerin oluşturduğu pasajdır. 33.
ayette, kıyamet gününde kimsenin kimseye fayda veremeyeceği belirtilerek
müminler, geçici dünya hayatının aldatıcılığına kapılmamaları gerektiği
yönünde uyarılmaktadır. Son ayet ise Allah’ın ilminin ve kudretinin
mükemmelliğini özetleyen ve ilâhî bilgiyle insan bilgisi arasındaki çok büyük
farkı gösteren ifadelerle sona ermektedir. Burada kıyametin ne zaman
kopacağına dair bilginin sadece Allah’a ait olduğu, yağmuru O’nun yağ-
dıracağı, rahimlerindekini O’nun bileceği, hiç kimsenin yarın ne kazanacağını
bilemeyeceği ve yine hiç kimsenin nerede öleceğini bilemeyeceği
bildirilmektedir. Kısaca Allah’ın kuşatıcı ilmine dikkat çekilmektedir.
Bir hadiste Hz. Peygamber’in gaybın anahtarlarının beş olduğunu
söyleyip bu ayeti okuduğu bildirilir. Bu sebeple ayette sayılan konulara
muğayyebât-ı hamse (beş bilinmeyen şey) denilmiştir. Ancak ayet dikkatlice
okunduğunda kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilginin yalnızca
Allah’a ait olduğu, hiç kimsenin yarın ne kazanacağını ve nerede öleceğini
bilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Fakat gerek yağmur ve gerekse
rahimlerdeki olanlara ilgili olarak “Bunları da yalnız Allah bilir, başkası
bilemez” gibi sınırlayıcı bir ifade kullanılmamıştır. Buna karşın “Yağmuru O
yağdırır, rahimlerdekini O bilir” buyrulmuştur. Bu ise meteorolojik
tahminlerle ve ceninin cinsiyetinin tespit edilmesiyle çelişmemektedir.
Ayrıca ayette, Allah’ın diğer bütün varlık ve olaylar gibi bu beş konuyu
sadece zamanı bakımından değil, insan bilgisinin aksine bütün yönleriyle ve
kusursuz, sınırsız olarak bildiğine dikkat çekilmektedir.