RÂVÎ
1. Râvî ne demektir?
Cevap: Arapça’da revâ-yervî fiilinden ism-i fâil olan râvî
kelimesi, sözlükte sulamak, taşımak, nakletmek, iletmek
gibi anlamlara gelir. Kavram olarak Râvî 170 geniş
anlamıyla rivâyet eden demektir. Hadis ilmi’nde, belli
usullere göre hadisi alıp (tahammül), bu usullere uygun
rivâyet lâfızları kullanarak başkalarına nakleden (eda)
kimseye denir. Çoğulu “ruvât”tır. Nâkil (çoğ. “nekale”) ve
racül (çoğ. “ricâl”) kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.
RÂVÎLERİN TABAKALARI
2. Tabaka nedir?
Cevap: Sözlükte, bir şeyi benzeriyle örtmek, kaplamak,
konum, katman, aynı veya benzer özelliklere sahip insan
grubu gibi anlamlara gelen tabaka, hadiste yaş ve
öğrenim/isnad veya sadece öğrenim bakımından birbirine
yakın râvîler grubu demektir. Çoğulu tabakâttır.
3. Râvî tabakaları denildiğinde ne anlaşılır?
Cevap: Daha çok rivâyet asırları olarak bilinen ilk üç
asırdaki râvîler anlaşılır.
4. Sahâbe nedir?
Cevap: Sahâbe kelimesi, sözlükte bir arada bulunmak,
dost ve arkadaş olmak anlamına gelen suhbet kökünden
türetilmiş bir isim-i mensûb olup sahâbî kelimesinin
çoğuludur. Kavram olarak, Hz. Peygamber’i, ona iman
etmiş olarak gören (ru’yet) veya onunla karşılaşan (lika)
ve müslüman olarak ölen kimse demektir. Aynı kökten
gelen sâhib (çoğulu: ashâb veya sahb) kelimesi ile eş
anlamlıdır.
5. Bir kimsenin sahâbî olup olmadığı hangi yollarla
belirlenir?
Cevap:
• Tevâtür: Aralarında ilk dört halîfenin de (hulefâ-i
râşidîn) bulunduğu dünyada cennetle
müjdelenmiş on sahâbî (aşere-i mübeşşere) başta
olmak üzere, önde gelen birçok sahâbînin
sahâbîliği tevâtür ile sabittir.
• Şöhret: Dımâm b. Sa’lebe ve Ukkâşe b. Mihsan
gibilerin sahâbilikleri, tevâtür derecesinde olmasa
bile, sahâbî olduklarına dair yaygın/meşhur
bilgiye dayanır.
• Şâhitlik: Meşhûr bir sahâbî’nin başka birinin
sahâbî olduğuna dair şahitlik etmesi demektir.
Hamâme ed-Devsî’nin sahâbîliği Ebû Mûsa
elEş’arî’nin şahitliği ile sabittir.
• İkrâr: Âdil bir kimsenin, kendisinin sahâbî
olduğunu söylemesidir. Ancak böyle bir ikrarın
dikkate alınabilmesi için ikrarda bulunan kişinin
en geç hicrî 110 tarihinde ölmüş olması gerekir.
6. Hadis rivâyeti ile uğraşan sahâbe sayısı kaçtir?
Cevap: Müsned müellifi Bakî b. Mahled (ö. 276/889),
Kitâbü’l-a’dâd adlı risâlesinde toplam 1013 sahâbînin
adını vermektedir. Bazı kaynaklarda bu rakam 1300’e
kadar farklılık gösterse de, konu açısından dikkat çekici
nokta, bu sahâbîlerin sadece 38’inin 100’ün üzerinde
rivâyetinin bulunması, bunların da yalnız 7’sinin 1000’den
fazla hadis rivâyet etmiş olmasıdır.
7. Müksirûn nedir?
Cevap: Bir şeyi çok yapanlar anlamına gelen müksirûn
kelimesi (tekili: müksir), binden fazla hadis rivâyet etmiş
sahâbîler için kullanılan bir terimdir. Rivâyeti 1000’e
ulaşmayan sahâbîlere de mukıllûn denir.
8. Sahâbe 172 içinde müksirûn diye bilinen yedi sahâbî
kimdir?
Cevap: Ebû Hureyre: 5374 hadis Abdullah b. Ömer: 2630
hadis Enes b. Mâlik: 2286 hadis Hz. Âişe: 2210 hadis
Abdullah b. Abbâs: 1660 hadis Câbir b. Abdullah: 1540
hadis Ebû Saîd el-Hudrî: 1170 hadis.
9. İlk müslüman sahâbîler kimlerdir?
Cevap: Hür erkeklerden Hz. Ebû Bekr, hür hanımlardan
Hz. Hatice, çocuk ve gençlerden Hz. Ali, âzadlı kölelerden
Zeyd b. Hârise ve kölelerden Bilâl-i Habeşî ilk müslüman
sahâbîlerdir.
10. Sahâbe genelinde en son vefat eden kimdir?
Cevap: 110/728 yılında Mekke’de vefat eden Ebu’tTufeyl
Âmir b. Vâsile el-Leysî’dir.
11. Sahâbenin adâletine delil getirilen âyet ve hadislerden
bazıları hangileridir?
Cevap: “İşte böylece, insanlar üzerinde şâhitler olmanız,
Resûl de sizin üzerinizde bir şâhit olması için sizi orta/âdil
bir ümmet kıldık.” (2Bakara, 143)
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı
ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder, Allah’a
iman edersiniz.” (3Âl-i İmrân, 111)
“Ashabıma sövüp saymayın. Sizden biri, hayır yolunda
Uhud dağı kadar altın harcasa, onlardan birinin bir avuç,
hatta yarım avuç altın infakına bile yetişemez.” (Buhârî,
Fadâilü ashâbi’n-Nebî, 6)
“Nesillerin en hayırlısı, benim de içinde bulunduğum
nesildir. Sonra onları takip edenler, sonra onların ardından
gelenlerdir.” (Buhârî, Fadâilü ashâbi’nNebî, 1)
12. Tâbiûn kime denir?
Cevap: Sözlükte, uymak, peşinden gitmek, tâbi olmak
anlamına gelen teb’ kökünden ism-i fâil olan tâbi’
kelimesinin çoğuludur. Hadis ilminde, mümin olarak bir
veya daha fazla sahâbi ile karşılaşan ve müslüman olarak
ölen kimseye tâbiî denir.
13. İlim ve dindarlık yönüyle öne çıkmış Medîneli yedi
tâbiîn kimdir?
Cevap: Saîd b. el-Müseyyeb, Kâsım b. Muhammed, Urve
b. Zübeyr, Hârice b. Zeyd, Ebû Seleme b. Abdurrahman,
Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe ve Süleyman b. Yesâr’dır.
Genelde Saîd b. el-Müseyyeb, tâbiîn tabakasının en
faziletlisi kabul edilir.
14. Muhadramûn kime denir?
Cevap: Hadrame fiilinden türemiş bir ism-i mefûl olan
muhadram kelimesi Arapça’da, kulak ucu kesik deve,
sünnet olmamış erkek, babası beyaz kendisi siyah kimse,
nesebi karışık kişi gibi anlamlara gelir. Hadiste, Câhiliyye
ve İslâm devirlerine yetişip Hz. Peygamber zamanında
müslüman olduğu halde onu görememiş kimselere denir.
Bunlar, Hz. Peygamber zamanında yaşamış olmaları
bakımından sahâbeye, O’nu değil de sahâbeyi görmüş
olmaları bakımından tâbiîne benzerler. Sayıları konusunda
yirmiden yüzelli küsüre kadar muhtelif rakamlar verilen
muhadramlar arasında Üveys el-Karanî, Ebû Osman enNehdî
ve Alkame b. Kays sayılabilir.
15. Etbâu’t- tâbiîn kime denir?
Cevap: Tâbiîne tâbi olanlar anlamındaki bu terkip,
ıstılahta, mümin olarak tâbiînden bir veya birkaç kişiyle
karşılaşan ve müslüman olarak ölen kimse demektir.
RÂVÎLERİN CERH-TA’DÎLİ
16. Cerh ve ta’dîl nedir?
Cevap: Sözlükte, maddî veya manevî olarak yaralamak
anlamına gelen cerh, gerekli tenkid şartlarını taşıyan
güvenilir bir âlimin, bir râvîyi kendisinde veya rivâyetinde
tesbit ettiği geçerli bir kusurdan dolayı tenkid etmesidir.
Düzeltmek, doğrultmak, dengeye getirmek manasına gelen
ta’dîl, bir râvinin kendisine veya rivâyetine bakarak
güvenilir olduğunu açıklamaktır.
17. Muhaddisler, cerh-ta’dîlin geçerli olabilmesi için
belirlediği şartlar nelerdir?
Cevap: Öncelikle münekkidin kendisi cerhedilmiş
olmamalı, doğru sözlü, ilim ve takva sahibi, iyi niyetli,
tarafsız ve insaflı olmalı, cerh-ta’dîl sebepleri ile
lâfızlarının anlamını iyi bilmelidir. Ayrıca, cerh-ta’dil
âdâbına uyarak tenkidde ılımlı olmalı, râvînin kusurları
yanında iyiliklerinden de bahsetmeli, gerektiğinde ve
gereği kadar cerhetmelidir.
18. Bir hadisin kabul edilebilmesi için râvîsinde hangi
özellikler bulunmalıdır?
Cevap: Adâlet ve zabt denilen iki temel özelliğinin
bulunması gerekir.
19. Hadis ilminde Adâlet nedir?
Cevap: Sözlükte, doğruluk ve dürüstlük anlamına gelen
adâlet kelimesi, hadis ilminde genel anlamıyla râvîde
bulunması gereken rivâyet ehliyetini ifade eder. Bu ise,
râvînin kişisel ve toplumsal hayatta dinî ve ahlâkî ölçülere
uygun davranması, ayrıca saygınlığını koruması ile
gerçekleşir. Böyle bir kimseye, rivâyeti makbul ve geçerli
anlamında “adl” veya “âdil” (çoğulu: udûl) denir.
20. Adâletin unsurları nelerdir?
Cevap:
• İslâm
• Bülûğ
• Akıl
• Fısktan Uzak Durmak/Takva
• Mürüvvet
21. Hadis ilminde mürüvvet nedir?
Cevap: Sözlükte mertlik, yiğitlik, insanlık, olgunluk ve
iffet gibi anlamlara gelir. Istılahta, onurlu yaşama, genel
ahlâk ve âdâba uyma ve dinin hoş gördüğü geleneklere
saygılı gösterme olgunluğudur.
22. Muhaddisler, bir râvînin adâletini genel olarak hangi
yöntemle belirlemeye çalışmışlardır?
Cevap:
• Şöhret
• Tezkiye
23. Bir râvînin adâletini belirlemeye çalışılan
yöntemlerden şöhret nedir?
Cevap: Bir râvînin adâletinin belirlenmesinde en muteber
ve kestirme yol, yaşadığı toplumda âdil bir kimse olarak
ün yapmasıdır. Hadis ve fıkıh usûlünde genel kabul gören
ve istifada olarak da adlandırılan bu tesbit yöntemi, özde
ve sözde güvenilirliği herkesçe bilinen ve kabul edilen bir
râvînin ayrıca ta’dîle ihtiyacı bulunmadığı düşüncesine
dayanır.
24. Bir râvînin adâletini belirlemeye çalışılan
yöntemlerden tezkiye nedir?
Cevap: Kendisi âdil olan bir kimsenin, âdil olup olmadığı
bilinmeyen bir şahsı temize çıkarması anlamına gelen
tezkiye, ta’dîl kelimesi ile eş anlamlıdır. Tezkiyede
bulunan kimseye müzekkî denir.
25. Hadis ilminde Zapt nedir?
Cevap: Sözlükte yakalamak, sağlam tutmak, iyice
ezberlemek anlamına gelen zabt, râvînin ezberden rivâyet
ediyorsa hadisi iyice ezberlemesi, kitaptan rivâyet
ediyorsa kitabını her türlü değişikliğe karşı koruması,
hadisi mana olarak rivâyet ediyorsa kullandığı lâfızların ne
anlama geldiğini bilmesi, kısaca rivâyet konusunda
duyarlı, dikkatli ve bilgili olmasıdır. Böyle bir râvîye zabt
sahibi veya zâbıt denir.
26. Zabtın unsurları nelerdir?
Cevap:
• Teyakkuz
• Hıfz
• Kitabı Korumak
• Mana ile Rivâyette Lâfızların Anlamını Bilmek
27. Bir râvînin zabt sahibi olup olmadığını anlamanın
başlıca yollarından Mukayese nedir?
Cevap: Bir hadisin farklı rivâyetlerinin bir araya getirilip
birbirleriyle kar- şılaştırılması demek olan mukayese, o
hadisin sıhhat derecesinin tesbitinde olduğu gibi râvî veya
râvîlerinin zabt seviyelerinin belirlenmesinde de son
derece önemlidir. Kullanımı Hz. Peygamber ve sahâbeye
dayanan bu usûl, zamanla geliştirilerek esaslı bir yöntem
haline gelmiştir. İbnü’l-Mübârek, “Hadis(ler)inin sahîh
olmasını istersen onları birbiriyle mukayese et” sözüyle;
İmam şâfiî de haber-i vâhid’in delil olma şartlarını
sıralarken “râvî, hadis hâfızlarının rivâyet etmiş olduğu bir
hadisi nakledecekse, rivâyeti onlarınkine uygun olmalıdır
(…) Rivâyetlerin bir araya toplanıp birbirleriyle
karşılaştırılması sayesinde sahîh olanlar olmayanlardan,
zayıf râvîler hıfzı güçlü olanlardan ayrılır” ifadesiyle buna
dikkat çekmiştir. Şu’be, Süfyân b. Uyeyne, Yahya elKattân
ve İbn Mehdî gibi ünlü hadis imamları, râvî ve
rivâyetler hakkında hüküm verirken bu usûlü sıkça
kullanmışlardır.
28. Bir râvînin zabt sahibi olup olmadığını anlamanın
başlıca yollarından İmtihan nedir?
Cevap: Zabtın tesbitinde kullanılan metodlardan biri de,
râvîlerin rivâyet bilgilerini haberli veya habersiz olarak
yoklamaktır. Hatîb el-Bağdâdî elinde rivâyetlerinin yazılı
olduğu bir kitap bulunmadığı halde ezberinden rivâyet
eden kimsenin zabt durumu, hadislerin sened ve metinleri
karıştırılmış (maklûb) olarak kendisine arz edilmesiyle
anlaşılabileceğini söyler. Bu amaçla Hammâd b. Seleme
(ö. 127/745), Sâbit el-Bünânî ve Ebân b. Ebî Ayyâş’a (ö.
138/755) hadislerin sened ve metinlerini birbirine
karıştırarak sorardı. Sâbit, durumu farkedip değişikliği
düzeltir fakat Ebân farkına bile varmazdı. Bu yöntemin en
meşhur örneği, Buhârî’nin tabi tutulduğu zabt imtihanıdır.
Bağdad’a geldiğinde yörenin önde gelen muhaddisleri
tarafından sened ve metinleri birbirine karıştırılmış yüz
kadar hadis kendisine arz edildiğinde, herbir senedi ait
olduğu metne yerleştirerek rivâyetleri düzeltmiş, böylece
çevresinin takdirini kazanmıştır.
29. Hadis münekkidleri, râvîleri zabt derecelerine göre
kaça ayırmışlardır?
Cevap:
• Hıfz ve itkan sahibi olanlar. Bu kısımdaki
râvîlerin rivâyet ettiği hadislerin dinde delil
olduğunda görüş birliği vardır.
• Bazen yanılmakla birlikte hadisleri genellikle
sahîh olanlar. Bunların hadisleri de alınır. Çünkü
böyle râvîlerin hadisleri terkedilecek olsaydı, pek
çoklarının hadisini terketmek gerekirdi.
• Genellikle hata yapan ve yanılanlar. Bunların
hadisleri alınmaz.
30. Zabtı bozan haller nelerdir?
Cevap: Hadis öğrenim veya öğretimi esnasında
uyuklamak, sahîh bir nüsha ile karşılaştırılmamış kitaptan
hadis rivâyet etmek, telkine açık olmak, çokça şâz ve
münker hadis rivâyet etmek ve rivâyet hatalarında inadına
direnmek diye özetlenebilir.
31. Râvîde görülen adâlet sıfatıyla ilgili kusurlar
nelerdir?
Cevap:
• Kizbü’r-râvî (Yalancılık)
• İttihâmu’r-râvî bi’l-kizb (yalancılıkla itham)
• Fısku’r-râvî (fâsıklık)
• Bid’atü’r-râvî (Bid’atçılık)
• Cehâlet (Bilinmezlik)
32. Râvîler, şahısları ve vasıfları bilinip bilinmeme
yönünden kaça ayrılır?
Cevap: Şahısları ve vasıfları bilinenler, ya âdildir veya
mecruh. Şahısları ve vasıfları bilinmeyenler ise mechûl
râvîlerdir.
33. Mechûlü’l-hâl nedir?
Cevap: Kendisinden iki veya daha fazla kimse adını
vererek hadis rivâyet ettiği halde hakkında cerh veya ta’dîl
hükmü verilmediği için âdil olup olmadığı bilenmeyen
râvîler için kullanılır.
34. Hali mechûl anlamına gelen mechûlü’l-hâl kaç
kısımdır?
Cevap:
• Adâleti zâhiren ve bâtınen mechûl olanlar.
Cumhura göre bunların rivâyetleri reddedilir.
Çünkü râvîde adâlet şarttır; adâleti bilinmeyenin
rivâyeti makbul değildir.
• Adâleti zâhiren var olup bâtınen mechûl olanlar.
Bunlar, haklarında müzekkîlerin tezkiyesine
başvurulan râvîler olup rivâyetleri bazı
muhaddisler tarafından makbul sayılmıştır.
35. Râvîde görülen Zabt sıfatıyla ilgili kusurlar nelerdir?
Cevap:
• Kesretü’l-ğalat (Çok hata yapmak)
• Fartu’l-ğafle (Çok yanılmak)
• Vehim(Yanılma)
• Muhâlefetü’s-sikât (Sika râvîlere muhalefet)
• Sûü’l-hıfz (Kötü hâfıza)
36. Cerh-Ta’dîl edenlerin sayısı kaç olmalıdır?
Cevap: Sahîh kabul edilen görüşe göre haber-i vâhid ile
amel etmenin gerekliliği prensibine dayanılarak bir kişinin
cerh-ta’dîli yeterli görülmüş, ancak iki kişi olması ihtiyata
daha uygun bulunmuştur.
37. Cerh-ta’dîl ilminde teâruz, nedir?
Cevap: Farklı münekkidlerden kaynaklanan teâruzdur. Bu
durumda, en muteber görüşe göre, râvîyi ta’dîl edenler
sayıca çok olsa da gerekçesi açıklanan cerh geçerli sayılır.
38. Cerh-ta’dîlin sınırlandırıldığı başlıca unsurlar
nelerdir?
Cevap: Zaman, mekân, hoca, talebe, konu ve rivâyet lâfzı
sayılabilir.
39. Cerh-ta’dîl lâfızları nedir?
Cevap: Hadis münekkidleri, cerh-ta’dîl kurallarına göre
tenkid ettikleri râvîleri güvenilirlik durumlarına göre
sınıflandırmışlar ve herbirinin güvenilirlik derecesini bazı
ifadelerle belirtmişlerdir. Râvîler hakkında birer hüküm
niteliği taşıyan bu ifadelere cerh-ta’dîl lâfızları denir.
40. Ta’dîl Lâfızları nelerdir?
Cevap:
• Derece: Lâfız veya mana yönüyle mübalâğa ifade
eden lâfızlar:(insanların en güveniliri), (insanların
en sağlamı), gibisinden falanca ,(nokta son
sağlamlıkta sorulur mu hiç), (dünyada bir
benzerini bilmiyorum).
• Derece: Aynı veya farklı ta’dîl lâfızlarının
tekrarıyla râvînin tam güvenilirliğini gösteren
lâfızlar ,(huccettir, sa ٌ ğlamdır ُ(sikadır, hâfızdır), ٌ
(sikadır, sikadır )ِ .
• Derece: Tekrar edilmeksizin güvenilirliği
gösteren lâfızlar.
• Derece: Râvînin zabtında biraz eksiklik olduğunu
gösteren lâfızlar .
• Derece: Dördüncü derecenin altında yer alan
lâfızlar .ِ
• Derece: En düşük ta’dîl lâfızları.
41. Ta’dîl lâfızlarının hükmü nedir?
Cevap: Birinci ve ikinci dereceki ta’dîl lâfızları, râvînin
mükemmel bir adâlet ve zabta sahip olduğunu gösterir.
Bunların hadisleri en sahîh olup daha çok Sahîhayn’da
bulunurlar. Üçüncü derece lâfızları da râvînin âdil, zâbıt
ve hadisinin sahîh olduğuna delâlet eder. Bu râvîlerin
rivâyetleri Sahîhayn’da, ayrıca İbn Huzeyme ve İbn
Hibbân gibilerin Sahihlerinde bulunur. Dördüncü
derecedeki lâfızlar, râvîde adâletin tam fakat zabtın eksik
olduğunu gösterir. Böyle râvîlerin hadislerine hasen
lizâtihî denir ve daha çok sünenlerde bulunurlar. Bunlar,
mütâbi’ ve şâhid rivâyetler yardımıyla sahîh ligayrihî
derecesine çıkabilirler. Beşinci derecedeki lâfızlarla ta’dîl
edilen râvîler, zabtı zayıf olar râvîlerdir. Hadisleri, hasen
lizâtihî veya hasen ligayrihî adını alır ve sünenlerle
birlikte müsnedlerde yer alırlar. Altıncı derece lâfızları,
râvînin adâlet ve zabt yönünden cerh durumuna
yaklaştığını gösterir. Böyle bir râvînin hadisine hasen
ligayrihî denir ve doğruluğu araştırılmak üzere benzer
rivâyetlerle karşılaştırılmak (i’tibâr) için yazılır. Mütâbi’
veya şâhidi yoksa kabul edilmez. Genellikle sünenlerde,
müsnedlerde ve terğîb-terhîb türü eserlerde bulunur.
42. Cerh Lâfızları nelerdir?
Cevap:
• Derece: Hafîf cerh lâfızları
• Derece: Orta dereceli cerh lâfızları
• Derece: Kuvvetli cerh lâfızları
• Derece: Ağır cerh lâfızları
• Derece: Çok ağır cerh lâfızları
• Derece: En ağır cerh lâfızlar
43. Cerh Lâfızlarının hükmü nedir?
Cevap: İlk iki derecedeki lâfızlarla cerhedilen râvîlerin
hadisleri, doğrulukları araştırılmak üzere benzer hadislerle
karşılaştırılmak (itbar) için yazılır. Son dört derecedeki
lâfızlarla tenkid edilen hiçbir râvînin hadisi delil olmaz;
itibar için yazılmaz, şâhid olarak kullanılmaz.
RÂVÎ BİYOGRAFİLERİ
44. Râvîlerle ilgili kapsamlı biyografi çalışmaları, hangi
eserleri meydana getirmiştir?
Cevap: Târih, Tabakât, İlel, Esmâ, Vefeyât, Ricâl, Sikât,
Duafâ, Cerh-ta’dîl vb. adlar altında irili-ufaklı yüzlerce
eserden oluşan muazzam bir biyografi edebiyatı meydana
getirilmiştir.
45. İsim, künye,lâkab, ensab ve büldan kitapları
hangileridir?
Cevap: Bunlar arasında, Ali b. el-Medînî ve Ahmed b.
Hanbel’in el-Esâmî ve’lKünâ’sı, Buhârî ve Müslim’in elKünâ’sı,
Ebû Bişr ed-Dûlâbî’nin el-Künâ ve’l-esmâ’sı, İbn
Mâkûlâ’nın el-İkmâl fî ref’i’l-irtiyâb’ı, Sem’ânî’nin
elEnsâb’ı, Yâkût el-Hamevî’nin Mu’cemü’l-büldân’ı
meşhurdur.