Ünite 2 - Hadislerin Korunması ve Kayıt Altına Alınması Çözümlü Test II

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
1. Hicri 1. yüzyılın sonlarına kadar devam eden ve
hadisleri; sabitleme, kaydetme, bağlama, sağlama
alma anlamlarına gelen dönem aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Tedvin
B) Tasnif
C) Mütekaddimûn
D) Tesbit
E) er-Rıhle fî talebi’l-hadîs

Çözüm: Tesbît, sabitleme, kaydetme, bağlama, sağlama
alma anlamlarına gelir. Bu dönemde hadislerin sözlü ve
yazılı olarak öğretilmesi, öğrenilmesi, halk arasında
yayılması, böylece hafızalarda ve değişik yazı malzemeleri
üzerine kaydedilip koruma altına alınması söz konusudur.
Bu dönem aşağı yukarı hicri 1. yüzyılın sonlarına kadar
devam etmiştir. Yani ilk Müslümanlar olan sahâbe nesli
ile onlardan sonra gelen ve tâbiûn denen neslin
büyüklerinin yaşadığı dönemdir. Doğru cevap “D” dir.

2. İkinci nesil Müslümanlar Hz. Peygamber’i görmüş
olan ilk Müslümanlardan bilgi almak için onların
bulunduğu yerlere gitmiş ve gördüklerini,
duyduklarını yazılı ve sözlü olarak tespit etmeye
gayret etmişlerdi. Aşağıdakilerden hangisi bu
hadisçilerden biri değildir?
A) Ahmed b. Hanbel
B) Alkame b. Kays
C) Mu‘âze el-Adeviyye
D) Urve b. Zübeyr
E) Sa‘îd b. el-Müseyyeb

Çözüm: Sahâbîler Hz. Peygamber’in vefatından sonra
her yerde ve her fırsatta doğal olarak ondan bahsetmiş,
onun söz ve işlerini nakletmeye çalışmışlardı. Onların
içinde, Abdullah b. Abbas ve Ebû Hüreyre gibi, kendisini
sadece bu işe verenler vardı. Diğer taraftan Hz.
Peygamber’i görememiş olan Müslümanlar da onun
hakkında bilgi almak için büyük bir arzu içinde idiler. Bu
durum hadislerin öğrenilip öğretilmesi ve yayılması
yönünde olağanüstü bir hareketliliğe yol açmıştı. İkinci
nesil Müslümanlar Hz. Peygamber’i görmüş olan ilk
Müslümanlardan bilgi almak için onların bulunduğu
yerlere gitmiş ve gördüklerini, duyduklarını yazılı ve sözlü
olarak tespit etmeye gayret etmişlerdi. Bu nesil içinde bu
yöndeki çalışmalarıyla tarihe geçen yüzlerce hadisçi
arasından örnek olarak şu isimler zikredilebilir: Alkame
b. Kays, Abîde es-Selmânî, Şakîk b. Seleme, Mu‘âze elAdeviyye,
Ümmü’d-Derdâ ed-Dımeşkıyye, Urve b. Zübeyr,
Sa‘îd b. el-Müseyyeb, İbrâhim en-Nehaî, Amra bt.
Abdurrahman, Tâvûs b. Keysân, Hind bt. el-Hâris,
Mücâhid b. Cebr, Şa‘bî, İkrime, Ebû Kılâbe el-Basrî,
Muhammed b. Sîrîn, Hasan el- Basrî, Nâfî. Doğru cevap
A’dır.

3. Sahâbe neslinin sonlarına doğru yaygınlık kazanan ve
her kesimin kendisini destekleyerek, muhalifini
kötülemek için bazı sözler uydurup bunları Hz.
Peygamber’e nispet etme teşebbüsünü önlemek
amacıyla alınan önlem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hadisi İlk Duyan Kimseden Almaya Çalışma
B) Hadisin Râvîlerini İnceleme
C) Hadis Rivayetini Azaltma
D) Hadis Rivayet Edene Yemin Ettirme
E) Hadis Rivâyet Edenden Şâhid İsteme

Çözüm: İlk Müslümanlar arsında çıkan siyasi ve fikri
karışıklıklar hadisler için bir tehlikeyi beraberinde
getirmişti. Bu, her kesimin kendisini desteklemek,
muhalifini kötülemek için bazı sözler uydurup bunları Hz.
Peygamber’e nispet etme teşebbüsüydü. Bu durumun ne
zaman ortaya çıktığı tartışma konusu olsa da sahâbe
neslinin sonlarına doğru yaygınlık kazandığı
anlaşılmaktadır. İşte bu gelişme üzerine hadis alma ve
nakletmede daha bir titizlik gösterilmeye başlandığı
söylenebilir. Bu hareketin ortaya çıkmasından sonra
hadisi rivayet eden kimseye hadisi kimden aldığı
sorulmaya ve söylenen hoca güvenilir biri ise hadis
alınmaya başlandı. Hadis râvîlerinin bu şekilde
incelenmeye başlamasına, aynı hadisi farklı yerlerde,
farklı hocalardan biraz değişik şekilde almış olan
kimselerin bu durumu; “Falan râvî şöyle dedi, filan râvî
şöyle dedi...” diyerek anlatması eklenince hadis
rivayetinde sened kullanımı ortaya çıktı. Doğru cevap
B’dir.

4. Aşağıdakilerden hangisi hadislerin mânâ ile
rivayetlerinin caiz olduğu görüşünde olan kişilerden
biridir?
A) Sa‘îd b. el-Müseyyeb
B) Muhtâr es-Sakafî
C) İbn Ebû Hâtim
D) Enes b. Mâlik
E) İbn Abbâs

Çözüm: Özellikle uzun hadislerde metni aynen akılda
tutma her zaman mümkün olmamış olabilir. Ama bu
hadislerin de nakledilmeleri gerekmektedir. Bu sebeple
ortada bir zaruret bulunduğu için, aynen nakletme imkânı
olmadığında hadislerin mânâlarıyla rivayet edilmeleri
câiz görülmüştür. Kur’ân-Kerîm ile sünnette bunun
caizliğini gösteren deliller vardır. Hadislerin mânâ ile
rivayetlerinin caiz olduğu görüşünde olan kişiler arasında
Hz. Âişe, Abdullah b. Mes‘ûd ve Enes b. Mâlik gibi
sahâbîleri, sonraki nesillerden ise Âmir eş-Şa‘bî, İbrahim
en-Nehaî, Süfyan b. Uyeyne ve Yahya b. Sa‘îd el-Kattân
gibi âlimleri sayılabilir. Doğru cevap D’dir.

5. I. Kur’ân-ı Kerîm dışındaki şeylerle meşgul olunup
Kur’ân-ı Kerîm’in ihmal edileceği endişesi
II. O günkü toplumun sahip olduğu ilim zihniyeti
III. Yazılan hadislerin, ehli olmayan kimselerin eline
ulaşıp onlarda yanlışlıklar, tahrifler, ekleme ve
çıkarmalar yapılacağı endişesi
Yukarıda verilen ifadelerden hangisi ya da hangileri
hadis yazımını yasaklayan tespitler arasında yer alır?
A) I ve II
B) I, II ve III
C) II ve III
D) Yalnız I
E) I ve III

Çözüm: Hz. Peygamber’den sonra uzun yıllar hadislerin
yazılamayacağı kanaati devam etmiş, ilgili haberler
incelendiğinde görünen o ki, bu kanaat Hz. Peygamber’in
yasağına dayandırılmıştır. Ancak söz konusu kanaatin asıl
sebepleri:
1. Bazı vahiy kâtiplerinin kendilerine kâtiplik yaptıkları
sürece konmuş olan hadis yazma yasağını ömür boyu
sürecek bir yasak olarak değerlendirmeleri ve bu
doğrultuda kanaat belirtmeleri.
2. Kur’ân-ı Kerîm dışındaki şeylerle meşgul olunup
Kur’ân-ı Kerîm’in ihmal edileceği endişesi.
3. O günkü toplumun sahip olduğu ilim zihniyeti.
4. Yazılanlara güvenilip ezberlemenin terk edileceği
endişesi.
5. Yazılan hadislerin, ehli olmayan kimselerin eline ulaşıp
onlarda yanlışlıklar, tahrifler, ekleme ve çıkarmalar
yapılacağı endişesi olarak sıralanmaktadır.
Doğru cevap B’dir.

6. “Mescid-i Nebî’de ders halkası olan ve hadiste yetkili
bir âlim sayılan bir sahâbî idi. Onun da hacla ilgili bir
kitabının olduğu nakledilmektedir. Bu kitabın kâtibi
kesin olarak belli değildir.” Aşağıdakilerden hangisi
açıklamada belirtilen ve Hz. Peygamber’in vefatından
sonra, Sahâbe döneminde yaşamış sahâbîdir?
A) Ebû Hüreyre
B) Abdullah b. Abbâs
C) Câbir b. Abdullah
D) Semüre b. Cündeb
E) Abdullah b. Ömer

Çözüm: Câbir b. Abdullah, Mescid-i Nebî’de ders halkası
olan ve hadiste yetkili bir âlim sayılan bir sahâbî idi.
Onun da hacla ilgili bir kitabının olduğu nakledilmektedir.
Bu kitabın da kâtibi kesin olarak belli değildir. Hz.
Peygamber’in Vefatından Sora Sahâbe Döneminde
yazılanların meşhurlarındandır. Doğru cevap C’dir.

7. I. İlim öğrenmek her Müslüman’a farzdır.
II. Kişi üstünlüğünü ilmiyle sürdürebilir.
III. İnsan ilim öğrenme yolunda olduğu sürece Allah
yolunda demektir.
IV. Kişi, kendisinden ilim almak isteyenlerden bunu
esirgememelidir.
Hz. Peygamber’in genel olarak ilim öğrenme ve
öğretmenin önemine dikkat çekmiş ve bunlara
teşvikte bulunmuştur. Yukarıdakilerden hangileri bu
konudaki hadislerden yola çıkarak söylenilebilir?
A) I ve II
B) II, III ve IV
C) I, III ve IV
D) I, II ve IV
E) I, II, III ve IV

Çözüm: Hz. Peygamber genel olarak ilim öğrenme ve
öğretmenin önemine dikkat çekmiş ve bunlara teşvikte
bulunmuştur. Hz. Peygamber’in bu konudaki
hadislerinden öğreniyoruz ki, ilim öğrenmek her
Müslüman’a farzdır. Kişi üstünlüğünü ilmiyle
sürdürebilir. Geriye bırakılan faydalı ilim, ölümünden
sonra insanın amel defterinin açık kalmasına sebep olan
üç şeyden biridir. İnsan ilim öğrenme yolunda olduğu
sürece Allah yolunda demektir. Dolayısıyla her Müslüman
ilimden nasibini almaya çalışmalıdır. Bilgi edinmek yeterli
değildir. Öğrenilen bir bilginin gereğini yapmak ve onu
başkalarına öğretmek de gerekir. Kişi, kendisinden ilim
almak isteyenlerden bunu esirgememelidir. Zira kendisine
bir bilgi sorulup da bunu saklayan kimsenin ağzına,
kıyamet günü ateşten bir gem vurulacaktır. Doğru cevap
E’dir.

8. Hadislerin yazımını yasaklayan haberlerin
önemlilerinden olan “Ben hadisleri yazmam için Hz.
Peygamber’den izin istedim de o bana izin vermeyi
kabul etmedi” diyen kişi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ebû Sa‘îd el-Hudrî
B) Abdullah b. Amr
C) İbn Abbâs
D) Hz. Ali
E) Hz. Ömer

Çözüm: Hadis yazımını yasaklayan haberlerin
önemlilerinden birisinde Ebû Sa‘îd el-Hudrî şöyle
demiştir: “Ben hadisleri yazmam için Hz. Peygamber’den
izin istedim de o bana izin vermeyi kabul etmedi”. Doğru
cevap A’dır.

9. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber’in
Vefatından sonra Sahâbe Döneminde Hadis yazan
sahâbîlerden biridir?
A) Abdullah b. Amr b. el-Âs
B) Enes b. Mâlik
C) Ebû Râfi
D) Abdullah b. Ömer
E) Yemen’li Ebû Şâh

Çözüm: Hz. Peygamber’in Vefatından Sora Sahâbe
Döneminde Yazılan Hadisler:
- Hz. Ebû Bekir’in beşyüz kadar hadisi yazdığı fakat sonra
bunları imha ettiği nakledilmektedir.
- Hz. Ömer’in de hadisleri yazma teşebbüsü olmuştur.
- Hz. Ali’nin, içinde bazı hadislerin yazılı olduğu bir
sahîfesi vardı ve bunu, kılıcına takılı olarak yanında
taşırdı.
- Ebû Hüreyre’nin de hadis sahîfeleri vardı.
- Abdullah b. Abbâs eline yazı malzemeleri alarak
sahâbîleri kapı kapı dolaşmış ve onlardan duyduğu
hadisleri yazmıştı.
- Semüre b. Cündeb’in de, içinde “pek çok ilim” bulunan
bir sahifesi vardı.
- Câbir b. Abdullah, Mescid-i Nebî’de ders halkası olan ve
hadiste yetkili bir âlim sayılan bir sahâbî idi.
-Abdullah b. Ömer’in de hadis sahîfelerinin olduğu ve
evinden dışarı çıkmadan önce onlara göz attığı
nakledilmektedir.
- Cahiliye döneminde yazı bilenlerden olan Sa‘d b.
Ubâde’nin bizzat hadis yazıp yazmadığı bilinmemektedir.
Ancak bazı haberler onun da yazılı hadislere sahip
olduğunu göstermektedir.
Doğru cevap D’dir.

10. Sahâbeden sonra gelen Müslümanların arasında,
nadiren de olsa, hadisin önemini kavrayamayanlar
görülmeye başladı. Bunlar Kur’ân’da hüküm koyma
yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu belirten bazı
âyetlere bakarak Kur’ân’da yer almayan hükümler
taşıyan hadisleri kabul etmemeye kalkışmışlardı.
Aşağıdakilerden hangisi o dönemde bu davranışları
gösteren kişileri ifade etmektedir?
A) Sahâbiler
B) Bâğdâdîler
C) Âlimler
D) Râvîler
E) Hâricîler

Çözüm: Sahâbîlerin içinde hadisin dindeki yerini ve
değerini tartışan, onu kabul etmeme eğiliminde olan hiç
kimse görülmemiştir. Bilakis onlarda görülen şey, en
basitinden en mühimine kadar bütün konularda Hz.
Peygamber’in sünnetini araştırmak, onu öğrenip ona göre
hareket etmekti. Ancak sahâbeden sonra gelen
Müslümanların arasında, nadiren de olsa, hadisin
önemini kavrayamayanlar görülmeye başladı. Bunlardan
olan Hâricîler, Kur’ân’da hüküm koyma yetkisinin sadece
Allah’a ait olduğunu belirten bazı âyetlere bakarak
Kur’ân’da yer almayan hükümler taşıyan hadisleri kabul
etmemeye kalkışmışlardı. Oysa Kur’ân-ı Kerîm’i getiren
de Hz. Peygamber’di ve onu herkesten daha iyi
anlayabilecek olan da ancak o olabilirdi. Bu durumda Hz.
Peygamber’den gelen bir hadisin ona ait olduğu kabul
edildikten sonra söylenecek hiçbir şey olamaz.
Binaenaleyh söz konusu görüşte olan Hâricîler, herhalde,
bu muhtevada olan hadislerin Hz. Peygamber’e ait
olamayacakları kanaatiyle, öyle düşünmekteydiler. Böyle
de olsa bu, Kur’ân’ı bir bütün olarak ele almamaktan
kaynaklanan yanlış bir düşüncedir. Çünkü bizzat Kur’ân-ı
Kerîm Hz. Peygamber’e hüküm koyma yetkisi vermiştir.
Dolayısıyla Hz. Peygamber’in hüküm koyma işi de
Kur’ân-ı Kerîm’in bir hükmüdür. Doğru cevap E’dir.