KLASİK TEFSİR EKOLLERİ
1. Tefsîr ilminin genel yorumlama yöntemlerinin (dirâyet
ve rivâyet) dışındaki ekoller nelerdir?
Cevap: Bu ekoller, mezhebî (kelâmî) tefsîr ekolleri, işârî
tefsîr ekolü ve fıkhî tefsîr ekolüdür.
2. İslâm terminolojisinde mezhep nedir?
Cevap: Dinin itikâdî ve amelî hükümlerini anlama ve
yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip
olan düşünce sistemine verilen isimdir.
3. Tefsîr alanında “mezhebî ekol” kavramı nedir?
Cevap: Temelde itikat alanıyla ilgili olup bir anlamda
Kelâm ilmi ile ilgilenen mezhepleri kapsamaktadır.
4. Mezhebî tefsîr ekoller nelerdir?
Cevap: Mutezile ekolü, şîa ekolü ve hâricîyye ekolü
olarak üç kısma ayrılmaktadır.
5. Mutezile ismi nerden gelmektedir?
Cevap: Mutezile, Emevîler zamanında, hicri ikinci asırda
Hişam b. Abdülmelik zamanında yaşayan Vâsıl b. Ata’nın
kurmuş olduğu mezheptir. Hasan Basri’nin ders
halkasında yer alan Vâsıl, büyük günah konusunda
hocasından farklı bir görüşe sahip olmasından dolayı
ondan ayrılmış (itizal), bu yüzden de mezhebe “mutezile”
(ayrılanlar) ismi verilmiştir.
6. Mutezile ekolünün tarihi seyri nasıldır?
Cevap: Mutezile, Vâsıl b. Ata ve Amr b. Ubeyd’in
görüşleriyle ortaya çıkmış, Abbâsîler döneminde gelişme
göstermiştir. Özellikle Halife Me’mun döneminde
mutezile âlimleri, halifeyi etkileyerek mezhebi resmi
ideoloji haline getirdiler; hatta Ehl-i Sünnet âlimlerine
karşı çeşitli baskı ve şiddet uygulanmasına sebebiyet
verdiler. Halife Mutasım ve Vâsık dönemlerinde de etkin
oldular. Bu dönemde Mutezile, Basra ve Bağdat şeklinde
iki farklı gruba bölünerek fikirlerini ayrı ayrı devam
ettirdiler. Ancak halife Mütevekkil, kendi döneminde
mutezileyi saf dışı etti, Ehl-i Sünnete dönüşü sağladı.
Bundan sonra mutezile, vezir Sahib b. Abbad’ın Mutezilî
olması sebebiyle Büveyhilerde kısmen bir canlılık
kazandı. Kısa süren bu canlılık, Abbâsî halifesi KadirBillah’ın
cephe almasıyla çöküşe geçti. Gazneli
Mahmud’un Büveyhileri yenmesi neticesinde Mutezilîler
Horasan’a göçtüler. Selçuklular döneminde kısmen bir
canlılık kazanmalarına rağmen, bu dönemde Eşariliğin
canlanması sebebiyle Mutezilîler tekrar Horasan ve
Harizm bölgelerine çekildiler. Bu bölgede etkinliklerini
kısmen devam ettirmelerine ve Zemahşerî gibi bir âlim
yetiştirmelerine rağmen başarılı olamadılar. Günümüzde
de kısmen Şîî muhitlerde, yoğun olarak da Yemen’de
varlıklarını sürdürmektedirler.
7. Mutezile’nin Ehl-i Sünnet tarafından kabul edilmeyen
temel görüşleri nelerdir?
Cevap: Kaderi inkâr ederler. İnsan’ın mutlak iradeye
sahip olduğunu; kendi eylemlerini yarattığını benimserler.
Allah’ın hayrı yarattığına; şerri yaratmadığına inanırlar.
Allah’ın bazı kadim sıfatlarını ona nispet etmezler. Tövbe
etmeden ölenlerin bağışlanmayacağını ve fasıkın ebedi
olarak cehennemde kalacağını savunurlar.
8. Mutezile’nin önde gelen tefsir alimi kimdir, eserinin adı
nedir?
Cevap: Zemahşerî’dir, eseri Keşşâf’tır.
9. Şîa terim olarak nedir?
Cevap: Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali ve
Ehl-i beytini halifeliğe layık gören ve halifelerin Hz. Ali
soyundan gelmesi gerektiğine inanan topluluğun genel
adıdır.
10. İsna aşeriyye ve Caferiyye gibi adlarla da anılan
İmâmiyye mezhebi’nin inanç yapısı nasıldır?
Cevap: Hz. Peygamberin hayatında iken, kendisinden
sonra halifeliğe (imâmet) Hz. Ali’nin geçmesini açıkça
beyan ettiğine; Ali’den sonra da hilafetin onun
çocuklarına geçmesi gerektiğine inanan Şîa koludur. Daha
açık bir ifade ile Hz. Ali’den sonra on iki imâmın halife,
12. imâm Muhammed Mehdî’nin de kayıb ve beklenen
imâm olduğuna inanmaktadırlar. Bu mezhebin temel
görüşleri şunlardır: Onlar, imâmların günahtan
korunduklarına (masum), 12. imâmın ahir zamanda ortaya
çıkacağına ve Şîîleri kurtaracağına (mehdî muntazar);
mehdînin ortaya çıkışından sonra Hz. Peygamber, Hz. Ali,
Hasan, Hüseyin ve hatta tüm imâmların tekrar dünyaya
döneceğine (ricat); mehdînin dönüşüne kadar
düşmanlarından korunmak için kendilerini gizleyip,
olduklarından farklı görünmeleri gerektiğine (takiyye)
inanırlar.
11. Hâriciyye ekolünün ortaya çıkışı nasıl olmuştur?
Cevap: Üçüncü halife Hz. Osman’ın şehid edilmesinden
sonra yeni halifenin seçimi konusunda sahabe arasında
ihtilaf baş göstermiş, bir kısmı Hz. Ali’nin; bir kısmı da
Hz. Muaviye’nin halife olmasını istemiştir. Tartışmalar
büyümüş, sonra iki grup Sıffin savaşını yapmıştır.
Yenilmek üzere olan Hz. Muaviye’nin hilesiyle
bilirkişinin hakemliğine başvurulması önerilmiş, bu
nedenle Amr b. As ve Ebû Musa el-Eşari hakem tayin
edilmiştir. Bu olaya tarihte “tahkim olayı” denmektedir.
Tahkim olayını Hz. Ali’nin kabul etmesinden dolayı Hz.
Ali taraftarları (Şîa) arasından hilafetin zaten Hz. Ali’ye
ait olduğunu; onun bu tahkim olayını kabulüyle hata
ettiğini ileri süren ve Şîa’dan ayrılan yeni bir fırka
oluşmuştur. “Hüküm, Allah’ındır” sloganıyla ayrılan fırka,
Hz. Ali’ye bu tahkim olayına razı olmaması gerektiğini
söylemiş, kabul görmeyince de Kufe’den ayrılarak
“Harura” denilen yere çekilmişlerdir. Bölgeye nispetle bu
fırka, Haruriyye, Hz. Ali’den ayrılmasına nispetle de
Hâriciyye olarak isimlendirilmiştir. Hz. Ali, onlarla
savaşmış, onları hezimete uğratmış, fakat tamamıyla
ortadan kaldıramamıştır. Sonra Hz. Ali’nin şehid olmasına
bu grup sebeb olmuştur. Aynı grupla önce Emevîler, sonra
da Abbâsîler mücadele ederek onlara büyük zararlar
vermişlerdir. Bundan sonra Hâricîler de kendi içlerinde
farklı konularda ihtilafa düşerek çeşitli kollara (Ezarika,
Sufriyye, Sealibe, İbaziyye, Acaride vb.) ayrılmışlardır.
Günümüze kadar sadece İbaziyye fırkası varlığını
sürdürebilmiştir. Mağrib ve Yemen taraflarında azınlık
olarak mevcutturlar.
12. Hâricîlik nasıl bir ekoldür?
Cevap: İtikâdî ve siyasi bir mezheptir.
13. Hâricî düşünce tarsi nasıldır?
Cevap: Onlara göre Kur’ân, lafzıyla kesin bir kanun olup
te’vîl veya tefsîre ihtiyaç göstermeksizin lafzi hüviyetiyle
değişmez bir şekilde hem itikâdî hem de amelî hayat için
yegane bir nizamdır. Hüküm, Allah’a aittir. Adil, âlim ve
zâhid şartlarını taşıyan bir kişinin ümmet içerisinden halife
olarak seçilmesi gerekir. Halife, bu şartlara uymazsa
azledilir. Her mümin itikâdî ve amelî konularda
yükümlülüklerini yerine getirmeli, yasaklardan da
kaçınmalıdır; böyle yapmayan bir şahıs, dinden çıkmış
kabul edilir. Amelsiz imanın olmayacağını kabul eden
Hâricîler, ibadetlerini yapmayan veya büyük günah
işleyen şahısları din dışı ilan etmişlerdir. Hz. Ali ve hakem
olayına razı olan kişileri kâfir saymışlardır. Allah’ın
hükmüyle hükmetmeyen zâlim sultana başkaldırmanın
vacip olduğunu benimsemişlerdir. Hâricî yaklaşımda,
tekfir (din dışı ilan etme) olgusu son derece keskindir;
kendileri gibi düşünenleri mümin, düşünmeyenleri de kâfir
saymışlardır.
14. İşârî tefsîr nedir?
Cevap: Keşf, ilham ve sezgi yoluyla elde edilen
bâtıni/ledünni bilgiyle Kur’ân âyetlerinin bir kısmını veya
tamamını yorumlama yöntemidir.
15. İşârî tefsîr yöntemi kimin tarzıdır?
Cevap: Kur’ân’ı mutasavvıfların (sufilerin) yorumlama
tarzıdır.
16. İşârî tefsîr yöneti hangi konulara değinir?
Cevap: Genel olarak Kur’ân kıssaları, meselleri,
teşbihleri, mecâzî ifadeleri yanında ibadet ve ahlak üzerine
yoğunlaştığı gibi, amele yönelik tasavvufî doktrinin
maneviyat konularıyla ilişkilidir.
17. İşârî tefsîr kaça ayrılır?
Cevap: İkiye ayrılır: İşârî sufi tefsîr ve nazarî sufi tefsîr.
18. İşârî sufi tefsîr nedir?
Cevap: Ayetlerin, mutasavvıfların ilham ve keşf yoluyla
elde ettikleri ve zâhirî manaya ters düşmeyen bâtınî
bilgiyle tefsîr edilmesidir.
19. Nazarî sufi tefsîr nedir?
Cevap: Felsefîleşmiş nazarî tasavvuf ehlinin
nazariyelerini desteklemek için âyetlere getirdikleri bâtınî
şahsî yorumlardır.
20. İşârî tefsîrin kabul görmesi için müfessirler, hangi
şartları ileri sürmüşlerdir?
Cevap:
• Bâtınî anlamın, zâhirî anlama ters düşmemesi.
• Bâtınî anlamın doğruluğunu teyid eden aklî veya
naklî bir delilin bulunması.
• Bâtınî manaya aykırı dini veya akli bir delilin
bulunmaması.
• Zâhirî mana olmaksızın sadece bâtınî mananın
kastedildiğinin iddia edilmemesi gerekmektedir.
21. Fıkhî tefsîr nedir?
Cevap: Kur’ân’daki ibâdât, muamelat ve ukubat ile ilgili
âyetleri yorumlayan akıma verilen isimdir.
22. Fıkhî tefsîrler, yapısı itibariyle kaç kısma
ayrılmaktadır?
Cevap: Bir kısmı, Kur’ân’ın bütününü tefsîr etmekle
beraber ahkâm âyetlerine ağırlık vermişlerdir. Diğer bir
kısmı ise sadece ahkâm âyetleriyle kendini sınırlayıp bu
âyetlerin tefsîrini yapanlardır.
23. Meşhur olan bazı ahkâm tefsîrleri ve yazarları
kimlerdir?
Cevap: İmâm Şâfiî, Ahkâmü’l-Kur’ân; Tahavî,
Ahkâmü’l-Kur’ân; Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân; İlKiyâ elHerrâsî,
Ahkâmü’l-Kur’ân; Ebubekir İbnü’l-Arabî,
Ahkâmü’lKur’ân; Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân;
Sâbûnî, Muhammed Ali, Revaiü’l-Beyan fi Tefsîri
Ahkâmi’l-Kur’ân.
ÇAĞDAŞ TEFSİR EKOLLERİ
24. 19. yüzyıl sonrası gelişen tefsir ekolleri nelerdir?
Cevap: Konulu tefsîr ekolü, ictimâî tefsîr ekolü ve
bilimsel tefsîr ekolüdür.
25. Konulu tefsîr ekolü nedir?
Cevap: Kur’ândaki bir konuyu, Kur’ân’ın temel hedef ve
ilkelerine uygun bir şekilde belli usûller çerçevesinde
bütüncül olarak araştırıp ortaya koyma yöntemine verilen
isimdir.
26. Konulu tefsîr yönteminin gelişmesinde etkenler
nelerdir?
Cevap:
• Kur’ân’ın temel amacıyla uygunluk.
• Müfessire bütüncül bir yaklaşımı kazandırması,
hataya düşmesine engel olması.
• Çağdaş problemlere çözüm arayışı.
• İslâm davetçisine yardımcı olması.
• Oryantalistlerin Kur’ân hakkındaki iddialarına
cevap verme.
27. Konulu tefsîr yöntemi, temelde kaç kısma
ayrılmaktadır?
Cevap:
• Kur’ân merkezli konulu tefsîr: Bu da kendi içinde
şu kısımlara ayrılmaktadır:
a. Konu tefsîri: Bu, kavram tefsîrinden
daha kapsamlı ve geniş çerçevelidir.
b. Kavram tefsîri: Bu ise konu tefsîrinden
daha dar çerçevelidir
• Sûre merkezli konulu tefsîr: Sûre merkezli
konulu tefsîr, iki kısma ayrılır:
a. Sûredeki tek konunun tefsîri.
b. Sûrenin tüm konularının tefsîri.
• Âyet merkezli konulu tefsîr: Kur’ân’daki bir âyet
merkeze alınarak onunla ilgili diğer âyetlerden;
ayrıca sünnet, sahabe ve tabiun sözleri, başka
müfessirlerin görüşleri ve sair referanslardan
hareketle âyeti bütün yönleriyle inceleme
şeklinde gerçekleştirilir.
28. Sûre merkezli konulu tefsîr yönteminin aşamaları
nelerdir?
Cevap: Önce Kur’ân’dan bir sûre seçilir. Seçilen sûre
hakkında genel bilgiler sunulur. Meselâ sûrenin adı,
faziletleri, nerede indiği; nüzul sürecinde hangi sırayı
aldığı, kaç âyetten meydana geldiği; sûrenin geneli veya
âyet pasajlarıyla ilgili sebeb-i nüzul rivâyetlerinin neler
olduğu ortaya konur. Bunlardan sonraki en önemli aşama,
sûrenin amacını tespit etmektir ki bu da, ya sûre isminin
anlamını veya sûrenin içerdiği konuları ya da sûrenin iniş
zaman ve mekanını incelemekle ortaya konabilir. Son
olarak sûre, içerdiği konular açısından tasnif edilerek her
bir konu detaylı bir şekilde incelenir.
29. İctimâî tefsîr ekolü nedir?
Cevap: Kur’ân’ın bir hidâyet kitabı olduğu düşüncesinden
hareketle mesajını doğrudan bütüncül olarak insanlara
ulaştırmayı ve toplumdaki sosyal, siyasal ve kültürel
sorunlara Kur’ân’dan çözüm üretmeyi amaçlayan akıma
verilen isimdir.
30. İctimâî tefsîr ekolünün özelliği nedir?
Cevap: Pozitivizmin büyük oranda etkili olduğu 19. asrın
son çeyreğinde ortaya çıkan reaksiyonik bir tefsîr
akımıdır. Reaksiyonu iki boyut arzetmektedir: Birincisi,
tefsîr geleneğine karşıdır. Bu akım sahiplerine göre,
önceki bütüncül tefsîrler, içerdiği malzemeler, gramatik
polemikler ve gereksiz bilgiler yüzünden Kur’ân mesajını
iletmekten uzaklaşmışlardır. İkincisi ise pozitivizme
karşıdır. Pozitivist akılcılığa karşı, Kur’ân’ın akla önem
verdiğini ve İslâm’ın akla olan uygunluğunu ispat etmeye
çalışmışlardır. Amaçları ise taklit ve geri kalmışlık
bataklığına düşen ümmeti islah edip onun yeniden
yükselişini sağlamaktır.
31. İctimâî tefsîr ekolünün çıkış yeri neresidir ve ilk
temsilcisi kimdir?
Cevap: Akımın ilk çıktığı yer Mısır’dır. Akımın ilk
temsilcisi ise Mısırlı bilgin Muhammed Abduh’tur.
32. İçimâî tefsîr ekolünün olumlu bulunan yönleri
nelerdir?
Cevap:
• Körükörüne taklidi reddedip araştırma ve
doğruyu bulma konusunda çaba gösterme.
• Kur’ân mesajına engel olan ilgisiz ve faydasız
bilgilerden, isrâiliyattan uzak durma.
• Mezheplerin tesirinde kalmadan doğrudan
ahkâma ve mesaja yönelme.
• Kevnî âyetleri, pozitif bilimlerin ispat edilmiş
verileriyle yorumlama.
• Sarf, nahiv ve benzeri ilimleri bir araç
konumunda görüp yeterince kullanma.
• Belağatın anlamdaki fonksiyonuna binaen edebi
dile ağırlık verme.
• Vahiy-vâkıa ilişkisini büyük ölçüde
gerçekleştirme; bir taraftan Kur’ânın mesajını
insanlara iletirken, diğer taraftan da toplumda
ortaya çıkan problemlere çözüm üretme.
33. İctimâî tefsîr ekolünün eleştirildiği noktalar nelerdir?
Cevap:
• Pozitivizmin etkisinde kalarak akla gereğinden
fazla önem verme; hatta bazen onu naklin önüne
geçirme.
• Buhari ve Müslim gibi muhaddislerin rivâyet
ettiği bazı sahih hadisleri zayıf ve uydurma
olarak niteleyip reddetme.
• Âlimlerin sahihliğini tescil ettiği bir kısım âhâd
haberlere itibar etmeme.
• Lafızların zâhirine ters düşecek tarzda yorumlara
gitme.
34. Bilimsel tefsîr nedir?
Cevap: Kur’ân’daki evren, insan ve canlılarla ilgili kevnî
âyetlerin, pozitif bilimlerin verileriyle tefsîr edilmesini
amaçlayan akım ve ekole verilen isimdir.