Hz. PEYGAMBER DÖNEMİNDE TEFSİR
1. Mücmel ne demektir?
Cevap: Kendisinden ne kastedildiği anlaşılmayacak
derecede kapalı olan âyet demektir.
2. Allah Resûlü’nün açıkladığı nasların başında hangi
ayetler gelmektedir?
Cevap: Ahkâm, gayb, yaratılış, kader, kıyâmet vb.
konuları içeren âyetler gelmektedir.
3. Mübhem kavramı nedir?
Cevap: İnsan, melek ve cin gibi varlıkların veya bir
topluluk ya da kabilenin veyahut bir kelime ve
nitelemenin Kur’ân’da açık değil de ism-i işâretler, ism-i
mevsuller, zamirler, cins isimleri, belirsiz zaman zarfları
ve belirsiz mekân isimleriyle zikredilmesi anlamına
gelmektedir.
4. Mutlak ne demektir?
Cevap: Herhangi bir lafzın anlam yönüyle kayıt altına
alınmaması, bir başka kelime ya da niteleme ile
belirginleştirilmemesi demektir.
5. Müşkil kavram olarak nasıl tanımlanır?
Cevap: Kur”an’ın bazı âyetleri arasında ihtilaf ve tezat
gibi görünen hususlar diye tanımlanır.
6. Hz. Peygamber’in Kur’ân’a dair beyanlarının miktarı
konusunda âlimlerin görüşleri nelerdir?
Cevap: Bazısı Resûlullah’ın Kur’ân’a yönelik izahlarının
çerçeve itibariyle onun bir kısmını oluşturduğunu ileri
sürmekte; bazısı da söz konusu beyânların, Kur’ân’ın
tamamını içerdiğini iddia etmektedirler.
7. Hz. Peygamber’in Kur’ân’ın bir kısmını tefsîr ettiğini
ileri süren bu bilginlerin dayandıkları deliller nelerdir?
Cevap:
• Hz. Peygamber Kur’ân’ın tamamını tefsîr
etseydi, “onlar Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı?
Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed (47), 24)
gibi, onu anlamaya teşvik eden âyetlerin bir
anlamı kalmazdı.
• Hz. Âişe naklettiği bir hadiste şöyle demiştir:
“Hz. Peygamber, Cebrâil’in kendisine öğrettiği
belirli âyetlerden başka Kur’ân’dan bir şey tefsîr
etmezdi”. Dolayısıyla bu haber, söz konusu
tefsîrin belli âyetlerle ilgili olduğunu ifade
etmektedir.
• Hz. Peygamber’in Kur’ân’a dair beyanları onun,
sadece manası anlaşılmayan âyetleriyle ilgilidir.
Dolayısıyla manaları açık olan âyetlerin
Resûlullah tarafından tefsîr edilmesinin bir
anlamı yoktur. Çünkü bu, mâlûmu i’lâm yani
bilineni tekrar etmek demektir.
• Bugün elimizde mevcut olan hadis kitapları
incelendiğinde görülür ki Hz. Peygamber’in
Kur’ân tefsîrine yönelik merfû rivâyetleri sayıca
azdır. Bu da onun Kur’ân’ın bir kısmını tefsîr
ettiğinin çok açık bir kanıtıdır.
• Resûlullah, Kur’ân’daki her âyetin manasını
açıklasaydı, o zaman İbn Abbâs için, “Allah’ım
onu dinde fakih kıl ve ona te’vîli öğret” diye dua
etmesinin bir anlamı olmazdı. Zira bu dua,
kendisinden sonra İbn Abbâs’ın, gerektiğinde
Kur’ân’ı tefsîr etmesi konusundaki temennisini
ifade etmektedir.
• Kaynakların belirttiğine göre Ahmed b. Hanbel
“megâzi (kahramanlık kıssaları), melâhim (harp
tarihi) ve tefsîr gibi üç şeyin aslı yoktur”
demiştir. Hz. Peygamber Kur’ân’ın tamamını
tefsîr etmiş olsaydı, Ahmed b. Hanbel tefsîri,
asılsız olarak nitelendirdiği megâzi ve melâhimle
birlikte zikretmezdi.
8. Hz. Peygamber’in Kur’ân’ın tamamını Tefsîr ettiğini
iddia edenlerin delilleri delerdir?
Cevap:
• İnsanlara, kendilerine indirileni beyan etmen için
sana da Kur’ân’ı indirdik” (Nahl (16), 44) âyeti,
Hz. Peygamber’e Kur’ân’ı tefsîr etme
sorumluluğu yüklemektedir.
• Ashâbın, Resûlullah’tan on âyet öğrendiklerinde
manalarını kavrayıp onlarla amel etmedikçe,
başka âyetlere geçmediklerini ifade eden
rivâyetler Hz. Peygamber’in sahâbilerine her
âyetin manasını açıkladığını göstermektedir.
• Herhangi bir ilim dalında yazılmış bir kitabın bile
izaha muhtaç olduğu düşünülürse, insana dünya
ve âhiret mutluluğunun yollarını gösteren
Kur’ân’ın bir bütün olarak tefsîre ihtiyacının
olmadığını ileri sürmek aklen de mümkün olmaz.
9. İslâm bilginlerine göre Hz. Peygamber’in tefsîri hangi
fonksiyon icra etmektedir?
Cevap: Beyân ve teşrî’dir.
10. Beyân ve teşrî nedir?
Cevap:Beyân, Allah Resûlü’nün Kur’ânî nassları
gerektiği şekilde açıklamasıdır. Teşrî , Peygamberimiz
gerektiği durum ve şartlara göre hüküm koymasıdır.
SAHÂBE DÖNEMİ TEFSİRİ
11. Hz. Peygamber’in Kur’ân’a dair beyanlarından sonar
ikinci sırayı alan tefsir şekli nedir?
Cevap: Ashâbın şifâhî rivâyetleridir.
12. Sahâbenin tefsîr metodu kaça ayrılmakatdır?
Cevap: Bir grup, özellikle müteşâbih nassları tefsîr etme
konusunda oldukça çekingen davranarak re’y ile tefsîre
karşı çıkıyordu. Bir kısım sahâbî de naklin bulunmadığı
yerde kendi içtihâdlarıyla Kur’ân’ı tefsîr etme cihetine
gidiyordu. Bunun dışında ashâbın âyetleri tefsîr ederken
nâsih ve mensûha işaret etme, nüzûl sebeplerini zikretme
şeklindeki yöntemlerinden de söz etmek gerekmektedir.
13. Sahâbîlerin yapmış olduğu tefsîrin genel özellikleri
nelerdir?
Cevap:
• Sahâbîler Kur’ân’ı âyet âyet baştan sona tefsîr
etmemişlerdi. Zira onlar, Kur’ân’ın tümünü tefsîr
etmeye ihtiyaç duymuyorlardı. Bu yüzden
yaptıkları açıklamalar, garip, muğlak, müphem,
müşkil ve mücmel lafızlarla sınırlı idi.
• Zaman zaman sahâbîler arasında bir kısım
ihtilâflar ortaya çıkmıştı. Ancak bu ihtilâflar tezat
ihtilâfı olmayıp tenevvü (çeşitlilik) ihtilâfı idi.
• Ahkâm âyetlerinden hüküm istinbatında
bulunmuş değillerdi.
• Tefsîr bu dönemde henüz tedvin edilmemişti.
• Âyetlerin nuzûl sebeplerini açıklamışlardı.
Onların en önemli özelliği âyetlerin inmesine
sebep olan olaylara şâhit olmalarıydı.
14. Sahâbe Kur’ân’ı tefsîr ederken başvurduğu yöntem ve
kaynaklar nelerdir?
Cevap:
• Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsîri.
• Kur’ân’ın Sünnetle tefsîri.
• Şiirle istişhad etmek.
• Yahudi ve Hirıstiyan kültürleri.
• Kendi ictihatları.
15. Merfû haber nedir?
Cevap:Sahâbîlerin yapmış oldukları tefsîrler âyetlerin
nüzûl sebepleri, Mübhemâtu’l-Kur’ân, nâsih-mensûh veya
gaybî konularla ilgili olup üzerinde ictihâd etme ve fikir
yürütmenin mümkün olmadığı bir alana ait ise Merfû
haber denir.
16. Mevkûf haber nedir?
Cevap: Fikir yürütülmesi ve ictihâd edilmesi mümkün
olan alanlara ait olmakla birlikte, sahâbîlerin kendi bilgi
birikimlerine dayanıyorsa bu tarz haberlere de mevkûf
haber denir.
17.Tefsîrde temayüz etmiş sahâbiler arasında adı geçenler
hangileridir?
Cevap: Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman, Hz. Ali, Abdullah b.
Abbâs, Abdullah b. Mes’ûd, Ubey b. Ka’b ve Ebû Musâ
elEş’arî’dir.
18. Hz. Ali rivâyetlerinin çokluğunun sebepleri nelerdir?
Cevap: Son halife olması dolayısıyla uzun müddet
kendisini ilme vermesinden ve o dönemde İslâm
topraklarının genişlemesiyle birlikte İslâm’a giren çok
sayıda insanın ihtiyacı doğrultusunda, özellikle Kur’ân
tefsîriyle uğraşma zorunluluğunun ortaya çıkmasından
kaynaklanmış olabilir.
19. Tefsîr ilmindeki üstünlüğü daha ilk devirlerden
itibaren hemen herkes tarafından kabul edilmen İbn
Abbâs’ın, tefsîrde bu üstün mertebeye yükselten sebepler
Muhammed Hüseyin ez-Zehebî ‘ye göre nelerdir?
Cevap:
• Hz. Peygamber onun hakkında, “Allah’ım ona
kitâbı öğret ve onu dinde fakih (mütehassıs) kıl”
diye dua etmiştir.
• Temyiz yaşından sonra Hâne-i saadette bulunup
pek çok şeyi bizzat Resûlullah’tan işitmiştir.
• Hz. Peygamber’in vefatından sonra da ilimde
temâyüz etmiş pek çok sahâbiden özellikle
âyetlerin teşri tarihi ve esbâb-ı nüzûl konusunda
ilim öğrenmiştir.
• Arap dili ve edebiyatına mükemmel derecede
vâkıftır.
• Âyetleri kendi re’yi ile tefsîrde cesaret sahibidir.
20. İbn Abbâs’ın ünvanları nelerdir?
Cevap: Hibru’l-ümme (ümmetin bilgini), Tercümânu’lKur’ân
(Kur’ân’ın Hz. Peygamber’den sonra en yetkili
müfessiri) ünvanlarıyla anılagelmiştir.
21. Abdullah İbn Mes’ûd’un tefsir konusundaki katkısı
nasıl olmuştur?
Cevap: Hz. Peygamber’e gelen vahyi günü gününe takip
ederek kendisi için özel bir Mushaf yazan çok az sayıda
sahâbiden biridir. Böyle bir iş yapmakla o sadece
Kur’ân’ın metnini yazmamış, zaman zaman da bazı garip
kelimelerin anlamlarını kaydetmek suretiyle tefsîre daha
başlangıçta katkıda bulunmaya başlamıştır. Abdullah b.
Mes’ûd’un tefsîre yönelik önemli bir katkısı da onun,
Kûfe’de bir tefsîr mektebi/ekolü kurarak talebe yetiştirmiş
olmasıdır.
22. Ubey b. Ka’b’ın tefsire katkısı nasıl olmuştur?
Cevap: Kaynakların belirttiğine göre Ubey b. Ka’b kırâtte
bir otorite idi. O, hem kendi içinden gelen bir arzu ile hem
de Hz. Peygamber’in vahiy kâtibi olması sebebiyle
Kur’ân’ın nüzûlünü takip ederek gelen vahiyleri hususi bir
şekilde cemetmişti. Ubey b. Ka’b Kur’ân’ı sadece yazıya
geçirmekle kalmamış, bir taraftan yazdıklarını ezberlemiş,
diğer taraftan da onun manalarını hayatına uygulamaya
çalışmıştır.
23. Hz. Ali’nin tefsîr, hadis ve fıkıh alanında katkısı
nasıldır?
Cevap: Hz. Peygamber daha hayatta iken Kur’ân’ın
tamamını ezberlemiş ve anlamı konusunda Hz.
Peygamber’in açıklamalarından çok yararlanmıştır.
Bundan dolayı Hz. Ali, ahkâm âyetlerinin tefsîrinde
özellikle hukûkî konularda ashâb tarafından çok itimat
edilen bir şahsiyet olmuştur. Hz. Ali’nin, fikir beyân ettiği
dînî bir meseleyi başkalarına sorma ihtiyacı
hissetmemeleri, onun tefsîr ve hukûk alanında güvenilir
bir şahsiyet olduğunun başka bir kanıtı sayılabilir.
TÂBİÛN DÖNEMİ TEFSİRİ
24. Tâbiîler tefsîrde kaç tür yol izlemişlerdir?
Cevap: Tâbiîler, tıpkı sahâbîler gibi tefsîrde öncelikle
Kur’ân ve sünnete başvuruyorlar; şayet bu iki kaynakta,
nassları tefsîr edebilmelerine yardımcı olacak bir malzeme
bulamazlarsa, o takdirde özellikle esbâb-ı nüzûl,
mübhemât ve gaybla ilgili konularda sahâbîlerin görüş ve
tercihlerine müracaat etmek zorunda kalıyorlardı .Her
zaman olmasa da tâbiîlerin tefsîrde bazen Ehl-i kitâbın
görüşlerine müracaat ettikleri de oluyordu.
25. Kur’ân’ın tefsîrine ağırlık veren ünlü ekoller hangileridir?
Cevap: .
• Mekke Tefsîr Mektebi
• Medine Tefsîr Mektebi
• Kûfe Re’y Mektebi
26. İlk tefsîr mektebi nerede kurulmuş , kurucusu kimdir?
Cevap:İlk tefsîr mektebi Mekke’de kurulmuştu.
Kurucusu, Müslümanların tefsîrde en büyük otorite kabul
ettiği Abdullah b. Abbas’tı.
27. Tâbiûn tefsîrinin özellikleri nelerdir?
Cevap:
• Sahâbe tefsîri manası kapalı olan âyetlerle sınırlı
iken tâbiiler döneminde Kur’ân’ın bütünü tefsîre
konu olmuştur.
• Tâbiûn tefsîrinde kelime açıklamaları yanında,
geniş fıkhî izahlar, âyetlerden istinbât ve istidlâl
yoluyla çıkarılan hükümler ve tarihi bilgiler de
yer almıştır.
• Şiirle istişhâd metoduyla bazı lafızları açıklamak
ve bazı garip lügatları şerh ve izah etmek de bu
dönemin bir başka özelliğidir.
• Tâbiîler Kur’ân’da geçen kıssalarla manası
müphem olan âyetlerin tafsilatını öğrenebilmek
için Ehl-i kitap âlimlerine fazla müracaatta
bulunmuşlardır. Dolayısıyla isrâiliyat denilen
gayr-i İslâmî bilgiler, sahâbe dönemine kıyasla
daha çok bu devirde Kur’ân tefsîrine girmişti.
• Bu dönemde de tefsîr, henüz tedvin edilmiş
değildi. Tefsîre dair haberler yine şifâhî olarak
aktarılmıştı. Ancak bu haberler, Mekke, Medine
ve Kûfe gibi belli başlı ilim muhitlerinde
yerleşmiş olan ashâbın ileri gelenleri tarafından
rivâyet edilmiş; böylece tâbiûn dönemindeki
rivâyetlerde bir ekolleşme meydana gelmiştir.
• Tâbiiler herhangi bir Kur’ân âyetini tefsîr
ederken bazen de kıyas yolunu kullanırlardı. Yani
bildikleri bir âyetin tefsîrinden hareketle
çıkarsama yöntemiyle tefsîr etmeye
çalışıyorlardı. Bu da tâbiiler döneminde
boşlukların doldurularak tefsîre yeni birçok
görüşün ilave edilmesi anlamına gelmektedir.
28. Tâbiûn da Kur’ân’ı tefsîr ederken başvurduğu yöntem
ve kaynaklar nelerdir?
Cevap:
• Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsîri.
• Kur’ân’ın Sünnetle tefsîri.
• Şiirle istişhad etmek.
• Yahudi ve Hirıstiyan kültürleri.
• Sahâbî sözleri (görüş ve içtihatları).
• Kendi içtihatları (görüşleri).
TEFSİRİN TEDVÎNİ
29. İlk iki nesil boyunca şifâhen nakledilen tefsîr
rivâyetleri ne zaman tedvin edilmiştir?
Cevap: Etbâu’t-tâbiîn döneminde yani hicrî ikinci asrın
ikinci yarısında tedvin edilebilmişti.
30. Tefsîr rivâyetlerinin ancak etbâu’t-tâbiîn döneminde
yani hicrî ikinci asrın ikinci yarısında tedvin edilmesinin
sebepleri nelerdir?
Cevap:
• Bilindiği gibi Kur’ân indirilmeye başladığı andan
itibaren Hz. Peygamber, vahyi yazdırmak üzere
görevlendirdiği bazı kâtiplere Kur’ân parçalarını
kaydettiriyordu.
• Kur’ân’ın ilk muhatapları ümmî idi yani okuryazar
değildi.
• Tefsîrin tedvinindeki gecikmenin önemli bir
sebebi de ilk muhatap kitlenin yazıdan ziyade
hâfızalarına güvenmeleriydi.
31. Tedvin dönemi müfessirleri kimlerdir?
Cevap: Mukâtil b. Süleyman, Süfyânu’s-Sevrî, Yahyâ b.
Sellâm, Ferrâ, Ebû Ubeyde , Abdurrezzâk b. Hemmâm.
32. Mukâtil b. Süleyman’ın tefsir kitabı hangisidir?
Cevap: Et-Tefsîrü’l-Kebîr.
33. Süfyânu’s-Sevrî ‘nin tefsir kitabı hangisidir?
Cevap: Tefsîrü’s-Sevrî.
34. Ebû Ubeyde’nin tefsir kitabı hangisidir?
Cevap: Mecâzu’l-Kur’ân.