SORU: Hukuk-ı Aile Kararnamesi nasıl bir ihtiyaca cevap vermek için hazırlanmıştır? İçeriğinde nelerden söz eder? Kararname hazırlanırken hedeflenen noktalara, uygulama aşamasında, ulaşılabilmiş midir? Araştırınız.
YANIT:
Hukuk-i Aile Kararnamesi İslam hukuk tarihinde aile hukuku alanında hazırlanmış ilk kanundur. Bu Kararnamenin önemli bir özelliği de yargı birliğini sağlamış olmasıdır. Aile hukuku alanında cemaat mahkemelerinin yargı yetkisini kaldırarak gayri müslimleri şer'iyye mahkemelerinin yargı alanına sokan kararname, bu düzenlemeyle yargı birliği hedefine ulaşmada önemli bir adım olmuştur. Bu özelliği sebebiyle kararname müslümanların yanında hıristiyan ve yahudiler için de hükümler içermiştir. Bu düzenleme ile aile hukuku sahasında eskiden beri var olan çok hukukluluk bir ölçüde muhafaza edilmiştir. Hukuki birlik anlayışına aykırı olan bu husus Osmanlı Devleti'nin çok toplumlu ve çok kültürlü yapısına uygundur.
Hukuk-ı Aile Kararnamesi iki kısım (kitap), dokuz bölüm (bab) ve yirmi alt bölümde (fasıl) yer alan 157 maddeden ibarettir. Kararname nişanlanmaya üç madde, evlenme ehliyetine dokuz madde ayırmış, evlenmek isteyen taraflar üç grup halinde değerlendirilmiştir. Birinci grupta on sekiz yaşını bitiren erkeklerle on yedi yaşını bitiren kızlar ele alınmıştır. Bunlar yakınlarının rızasını almadan kendi beyanlarıyla evlenme akdini yapabilirler. Böylece tam evlenme ehliyetine sahip olmak için ulaşılması gereken yaş konusunda Ebu Hanife'nin görüşü kabul edilmiş, Mecelle'nin, bulüğun üst sınırı olarak on beş yaşı kabul eden ve Ebu Yusuf ile Muhammed' e ait olan görüş terkedilmiştir. Öte yandan velilerin kefaet (denklik) noktasından itirazlarını önlemek ve bu sebeple evliliğin feshedilmesinin doğuracağı zararları bertaraf etmek için evlenecek kızların velilerinin haklı itirazlarının önceden öğrenilmesi yoluna gidilmiştir (md. 8).
Buna göre on yedi yaşını tamamlamış bir kız evlenmek istediğinde hakim ancak velisinin itirazı yoksa veya itirazı varit görülmezse evlenmeye izin verir. Bu düzenlemede Maliki mezhebinden faydalanılmıştır. İkinci grupta buluğun alt ve üst sınırları arasında bulunan kimseler (murahik-murahika) yer alır. Bunlar buluğa ermişlerse ve bu husus hakim tarafından kabul edilmişse evlenebilirler (md. 5-6). Ancak bu grupta yer alan kızlar velilerinin izinlerini de almak zorundadır (md. 6). Üçüncü grubu buluğun alt sınırına dahi ulaşmamış küçükler oluşturur. Bunlar, hiçbir şekil de evlenme ehliyetine sahip bulunmadıkları gibi velileri tarafından da evlendirilemezler (md. 7). Zaruret hali müstesna akıl hastaları da böyledir (md.9) .
İkinci bölümün üçüncü faslı müslümanlar, yahudiler ve hıristiyanlardan kendileriyle evlenilmesi yasak olan kimselerle ilgilidir.
Üçüncü bölüm nikahın akdine ayrılmıştır. Bu bölümde, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinden itibaren uygulanmaya çalışılan nikahın devlet kontrolünde kıyılması geleneğinin daha düzenli biçimde devam ettirilmesinin istendiği görülmektedir.
Kararnameyi hazırlayanlar, nikah akdi yapılırken ileri sürülebilen şartlar konusunda köklü bir ictihad değişikliğine yönelerek İslam hukuku çerçevesinde çok evliliğe sınırlandırma getirmeyi arzu etmişlerdir. Bunun için Hanefi mezhebinde mevcut, evlenme akdine kocanın ikinci defa evlenemeyeceğine dair bir şart konamayacağı görüşü terkedilerek bunu mümkün kılan Hanbeli görüşü kabul edilmiştir. 38. maddeye göre ikinci bir eş almama taahhüdünü ihtiva eden, alındığı takdirde eşierden birinin boşanmış sayılması şartını taşıyan evlilik akdi geçerlidir ve bu tür bir şart bağlayıcıdır.
Kararnamenin önemli hükümlerinden biri de şiddet ve cebir kullanılarak gerçekleştirilen evlenmelerin geçersiz olduğunu belirleyen hükmüdür (md. 57).
Boşanmaya ayrılmış bulunan ikinci kısımda boşama ehliyeti, ric'i ve bain talakla ilgili hükümler düzenlenmiştir. Boşama ehliyeti konusunda kararnamenin getirdiği önemli yenilik sarhoşun da talakının geçersiz sayılmasıdır.
Kararnamede mahkeme kararıyla boşanma hususunda köklü değişiklikler getirilmiştir. Daha önce yalnız kocada mevcut evliliğin devamına engel teşkil eden iktidarsızlık ve benzeri cinsel rahatsızlıklar eş için boşanma sebebi iken kararname diğer mezheplerden de faydalanarak mahkeme kararıyla boşanma sebeplerini genişletmiştir. Buna göre cüzzam, alaca (baras), zührevi hastalıklar ve akıl hastalığı da eş için boşanma sebebi sayılmaktadır (md. 122- 123).
Kocanın nafaka bırakmadan ortadan kaybolması da kararnamede eş için boşanma sebebi kabul edilmiştir (md. 126).
Kararnamenin getirmiş olduğu önemli hükümlerden biri de eşler arasında ortaya çıkan geçimsizliğin giderilememesi durumunda boşanmaya imkan verilmesidir. Buna dair 130. madde, karı koca arasındaki ihtilaflarda önce her iki tarafın ailelerinden seçilen bir hakem heyetinin arabuluculuk yapmasını öngörmektedir. Heyetin başarılı olamaması durumunda kocanın veya karısının kusurlu görülmesine bağlı olarak hakemler bain talaka veya muhaleaya hükmetmektedir.
Hukuk-ı Aile Kararnamesi getirmiş olduğu yeniliklere rağmen tam bir aile kanunu değildir. Kararnamede neseb, evliliğin sona ermesi durumunda çocukların bakımı ve gözetimi, vesayet, mal rejimi, akrabalığa ait nafaka hükümleri düzenlenmemiştir. Bu eksikliği kanunu hazırlayan komisyon üyeleri de bilmekte ve bu konuları Mecelle'nin hazırlanmasında olduğu gibi ayrı kitaplar halinde hazırlamayı düşünmekteydiler.1917 sonbaharında İttihat ve Terakki Fırkası'nın kongresine sunulan raporun kanun ve nizamların ıslahına dair kısmında Hukuk-ı Aile Kanunu Komisyonu'nda nikah ve talak meseleleriyle ilgili kanun taslağının bitirildiği, kalan konuların ise müzakere edilmekte olduğu belirtilmektedir.
Konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz.:
Mehmet Akif Aydın, "Hukûk-ı Âile Kararnâmesi", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 18, İstanbul, 1998, s. 314-318.