XX yüzyıl Türk-İslam Edebiyatı

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Ders Hocası

  • Hocanın Biri
  • *******
  • Join Date: Eki 2016
  • Yer: Hatay
  • 63863
  • +526/-0
  • Cinsiyet: Bay
    • Arif Arslaner
XX yüzyıl Türk-İslam Edebiyatı
« : 02 Mart 2018, 16:12:28 »
XIX. yüzyılın ortalarında edebiyatımıza daha önceden kullanılmayan yeni tür
ve şekiller girmeye başlamış ve edebiyatımız klasik tür ve nevilerin dışında
eserler vermeye başlamıştı. Tanzimatla başlayan bu süreç yeni toplulukların
oluşmasına ve bazı dergilerin etrafında toplanan yazar ve şairlerle farklı isimler
altında çeşitli edebiyat akımları olarak ortaya çıkmıştı. Tanzimat, Servet-i
Fünûn, Edebiyat-ı Cedide gibi adlarla devam eden edebiyatımız, XX. yüzyılda
Milli Edebiyat akımıyla devam etti. Edebiyatımızın yenileşmesinde Tanzimat
ve Edebiyat-ı Cedide edebiyatçıları büyük bir rol oynamış olmalarına
rağmen, bunlar edebiyatımızı daha çok Avrupalılaştırmışlardı. Ancak dil ve
üslup olarak Arap ve Acem terkiplerini kullanıyorlar, Fransız edebiyatına
bağlı kalarak aruz veznini muhafaza ediyorlardı (Kocatürk 1964: 196). Roman
ve tiyatro türlerinde ise konular halkın hayatından oldukça uzaktı.

XX. yüzyılın ortalarına kadar, Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı,
Asaf Halet Çelebi (ö. 1958) gibi br kaç şairi istisna edersek, Türk-İslâm
edebiyatı sahasında eser veren şair sayısı oldukça sınırlıdır. Cumhuriyet sonrasında
yeni estetik anlayışın tesiriyle eskiye ait ne varsa kötülenmeye tabi tutulmuş,
özellikle klasik edebiyatla ilgili olumsuz bir hava oluşturulmuştur.
XX. yüzyılın ilk yarısında klasik edebiyatımız, hayattan kopuk, yüksek
zümrenin uğraştığı bir edebiyat olarak görülmüş, kullandığı remiz ve mazmunlar
yönüyle, daha sonraları “Divan Edebiyatı Uzmanı” ünvanıyla karşı-
mıza çıkan isimlerce bile küçük görülen ve hafife alınan bir edebiyat olarak
gösterilme gayreti içerisine girilmiştir.

Ağustos 1930’da Ankara’da düzenlenen Türkçe ve Edebiyat Muallimleri Kongresi’nde
klasik şiirimizin lise ders müfredatından çıkarılması hususunda Ahmet
Hamdi Tanpınar bir önerge vermiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Mustafa Nihat
Özön ve Abdülbaki Gölpınarlı gibi klasik şiirimizi çok iyi bilen ve o kültürle yetişmiş
olan edebiyatçılar tarafından savunulan bu görüş toplantı sonunda oy
çokluğuyla reddedilmiştir.

XX. yüzyılda az da olsa aruz veznini kullanarak geleneğe uygun şiirler
kaleme alan ve Divan teşkil eden mutasavvıf şairler de bulunmaktadır. Alı
Efe olarak da tanınan Erzurumlu Muhammed Lutfî (ö. 1956), Sivaslı
Şeyh Halid (ö. 1931), Osman Kemâlî (ö. 1954), Mustafa Fehmi Gerçeker (ö.
1950), Darendeli Osman Hulusî (ö. 1990) bunlardan bir kaçıdır.
Geleneksel edebiyatın yeniden ve fakat öncekinden farklı bir tarzda gündeme
gelişi Necip Fazıl (ö. 1983) ile başlar. Necip Fazıl, Nur Harmanı isimli
eseriyle geleneksel edebiyatımızdaki manzum kırk hadis türünü yeniden gündeme
getirmiştir.

Muhammed’in 63 yaşında vefat etmesi dolayısıyla Hz. Peygamber’in hayatı-
nın devrelerini konu alan 63 ayrı şiirden oluşan manzum siyer diyebileceğimiz
modern bir mesnevîdir.

Necip Fazıl’ın çıkarmış olduğu Büyük Doğu mecmuası (1943), özellikle
ikinci dönemi olan 1945’ten sonra geleneğin dirilişi anlamında önemli bir gö-
rev üstlenmiştir.

Necip Fazıl’ın başlatmış olduğu bu hareketin ikinci ismi ise hiç şüphesiz
Sezai Karakoç’tur. Şiirinde kullanmış olduğu sembollerle geleneği güne ve
geleceğe taşıyan Sezai Karakoç, Leyla ile Mecnun gibi modern anlamda mesnevi
tarzında yazmış olduğu eserler ve denemeleri, hikaye ve monografileriyle
edebiyat geleneğimizin yeniden inşası yolunda örnekler meydana getirmiştir.
Kurmuş olduğu Diriliş dergisi (1960) gençlerin yetiştiği bir okul olmuş,
Diriliş Yayınları ile de Türk-İslâm edebiyatının günümüzdeki örneklerini
vermiştir.

Türk-İslâm edebiyatının XX. yüzyıldaki üçüncü adımı ise Maraş’ta
başlayan ve Nuri Pakdil’in Ankara’da çıkardığı Edebiyat dergisi (1969) etrafında
devam eden edebî harekettir. Bu dergi ve daha sonra çıkan Mavera dergisi
(1976) çevresinde yer alan M. Akif İnan, Cahit Zarifoğlu (ö. 1987), Erdem
Beyazıt (ö. 2008), Rasim Özdenören, Alaattin Özdenören, Ebubekir
Eroğlu, İsmet Özel gibi yazar ve şairler, Necip Fazıl’la başlayan Türk-İslâm
edebiyatı geleneğini devam ettirmişlerdir.

Hazırlıklarına 1949 yılı sonlarında “eski şiirimizden millî kültür ve edebiyatı-
mızdan kopmadan yeni ve güzel bir şiir sergilemek o yıllarda şiirimizi çıkmaza
sokanlara ve yozlaştıranlara karşı çıkmak ve tavır almak” parolasıyla başlanan
Hisar dergisi ilk sayısını 16 Mart 1950'de yayımlamıştır.

Gelenekten beslenen, Milliyetçi ve İslâmcı dünya görüşünü savunan yazar
ve şairlerin çıkarmış olduğu dergiler günümüz Türk-İslâm Edebiyatı alanında
ürünler vermeye devam etmişler ve etmektedirler. Hisar, Türk Edebiyatı ve
Dergah dergileri de bu anlamda önemli dergilerdendir.