Sosyal ağ sitelerinin başlıca kullanım amacı sosyalleşmektir.
Kullanıcılar; arkadaşları, akrabaları, onların arkadaşları ve
özel yaşantıları hakkında bilgi edinmek, günlük olay ve
haberleri paylaşmak istedikleri için bu sitelere üye olurlar.
Arkadaşlık, akrabalık, ortak ilgiler ve aktiviteler üzerine kurulu olan
sosyal ağ siteleri bilgi paylaşma, ilişki kurma ve geliştirme
işlevleriyle farklı meslek alanlarındaki profesyonellerin
meslektaşlarıyla iletişim halinde olmalarını da sağlar.
Bu durum, kullanıcılar arasında üye oldukları gruplara
karşı aidiyet duygusu ve sanal kimlik gelişimine yol açarken
ağ sitelerinde gelişen iletişim becerileri de bireylerin yaşamboyu
öğrenme ve mesleki gelişimleri açısından önemlidir.
Sosyal ağlardaki kullanıcı sayılarının ve çevrimiçi ağlarda
geçirilen sürenin her geçen gün artma eğiliminde olması,
çalışma ve öğrenme ortamlarının da ağlara taşınmasına yol açmaktadır.
Özellikle, kullanıcıların ilgi duydukları alanlarda topluluklar oluşturmaları,
işbirliği ve bilgi paylaşımı için bir ortam yaratma ihtiyacı,
iletişim teknolojileri ile desteklenmektedir. Öğrenmede
özellikle akran desteği yönüyle ilgi çeken ağlara dayalı örnekler,
bu ortamların ucuz ve kolay bir iletişim şekli olarak tercih edildiğini göstermektedir.
Sadece öğrenenler açısından değil, işverenler/akademisyenler/öğretmenler
açısından da sosyal ağ siteleri, öğrencilerine ve meslektaşlarına kısa sürede ulaşmak,
topluluk oluşturmak ve bilgi/dosya/kaynak paylaşımı ve
içerik üretimi için uygun bulunmakta ve tercih edilmektedir.
George Siemens’in, dijital çağın öğrenme kuramı olarak görülen ve
“ağlar üzerinde öğrenme” şeklinde özetlenebilecek olan
yaklaşımı konnektivizm/bağlantıcılığa göre öğrenme, bireylerin çeşitli bilgi
kaynaklarıyla etkileşimi, ortak ilgi alanlarına göre oluşturulan topluluklara ve sosyal ağlara katılımları yoluyla gerçekleşir.
Örneğin sosyal ağ sitelerinde (özellikle Facebook’ta)
oluşturulan ders gruplarının; soruların sorulduğu, ödevlerin tartışıldığı
ve dosyaların gönderildiği ortamlar olarak kullanıldıkları görülmektedir.
(Gülbahar vd., 2010).
Bu gruplar bireylerin derse, öğrenen topluluğuna
bağlı hissetmeleri konusunda etkin şekilde kullanılabilmektedir.
Benzer şekilde, projeler gibi ortak çalışma,
paylaşım gerektiren konularda sosyal ağ sitelerinin ortam ve araçları fayda
sağlamaktadır.
Örneğin kısa bilgiler paylaşılacağında,
hatırlatmalar yapılacağında Twitter’ın 140
karakter ile sınırlı mikroblog ortamı da uygun bir
araçtır. Twitter aracılığıyla paylaşılan (tweet atılan)
iletişim metni, kullanıcının tüm takipçileri tarafından görülmektedir.
Sosyal ağlar, mobil uygulamalar ile uyumlu
oldukları ve mobil telefonlar aracılığıyla da kullanılabildikleri
için, esnek ve kullanıcı dostu araçlardır.
Bu nedenlerle günümüzde eğitimcileri meşgul
eden önemli bir araştırma ve tartışma konusu,
sosyal ağ sitelerinin, eğitim kurumlarının öğrenme
yönetim sistemleri ile karşılaştırılması ve entegrasyonu
hâline gelmiştir (İşman, Albayrak, 2014).
Yapılan araştırmalar, sosyal ağların eğitim ortamlarında
kullanılmasının, öğrenciler için motivasyon,
etkililik ve iletişim yönüyle olumlu sonuçlar
doğurduğuna dikkat çekmektedir. Araştırma bulgularına
göre, sosyal ağlarda ortak gruplarda yer
alan dolayısıyla benzer ilgi alanları olan bireyler
arasında öğrenme topluluklarının kurulması ve iş
birlikli öğrenmenin sağlanması daha mümkündür.
Katılımcıların birbirine güvenmesi ve kolay paylaşımda
bulunabilmeleri, eğitsel açıdan ağların kullanımını
daha etkin ve verimli kılmaktadır
(Özmen vd., 2012).
Sosyal ağ sitelerinin, eğitim ve mesleki gelişime
yönelik aktiviteler için kullanılmasının yanısı-
ra LinkedIn gibi insan kaynakları ve kariyer odaklı
sosyal ağ siteleri de bulunmaktadır. Bu siteler
özellikle öz geçmiş/CV paylaşımı, yeni iş başvuruları
için bilgi edinimi üzerine kuruludur. Farklı
meslek gruplarından profesyoneller için tanışma
platformu olan LinkedIn’de kullanıcılar mesleki
konularda birbirine danışabilir, iş ilanlarını değerlendirebilirler.
Kullanıcıların üye olmak için başka bir site üyesi tarafından
davet edilmesinin gerekmediği bu paylaşım sitesinde, sosyal davranış
pratikleri arkadaşlık sitelerine göre biraz değişerek
kullanıcıların tanımadıkları kişilerle bağlantı kurmaları olasılığı daha yüksektir.
Ancak bu ortamlarda da kullanıcıların birbirlerinin iş hayatları
konusunda yorum yapabilmeleri ve birbirlerine
referans olabilmeleri için ortak iş tecrübeleri olması gerekir.
Paylaşılan bilgiler kurumsal (iş/işverenle ilgili) olduğu için kullanıcıların gerçek
hayattan farklı bir sanal dünya/kimlik yaratmaları
ve kendilerini olduğundan farklı göstermeleri daha zor ve risklidir.
Bireylerin sosyal medyada, özellikle sosyal ağ
sitelerinde geçirdikleri sürenin artması, tüketim
alışkanlıkları ve ticareti de etkilemektedir. Satıcı
ve alıcılar, fiziki bir mekânda karşı karşıya gelmeden,
web sayfaları, elektronik postalar ve sosyal
ağlar üzerinden alışverişi gerçekleştirebilmektedir.
Yüz yüze görüşme, dergi ve kataloglar gibi geleneksel
yöntemler yerlerini web’e dayalı ortam ve
araçlara bırakmaktadır. Sosyal ağ siteleri; markalar,
ürünler için önemli reklam ve halkla ilişkiler
ortamlarına dönüşmektedir. Gelişen iletişim teknolojilerinin
etkisiyle 1990’lı yıllardan itibaren
tüketim ve alışveriş alışkanlıkları internetteki
gelişme ve uygulamalardan etkilenmiştir. 2000’li
yıllarda ise sosyal medyadaki gelişmeler elektronik
ticaret (e-ticaret) için yeni araçlar hâline gelmiştir.
Bu bağlamda sosyal ağ siteleri, marka iletişiminin
önemli bir parçası hâline gelmiş ve satıcılar için
ürünlerinin milyonlarca tüketici (yani potansiyel
müşterileri) tarafından ziyaret edilen bu sitelerdeki
görünürlüklerinin arttırılması büyük önem kazanmıştır.
Bu uygulamalara örnek olarak Facebook üzerinden
ürün sahiplerinin izledikleri yöntemler
verilebilir. Sosyal ağ sitelerinde kendilerine hesap
açan üreticiler, bu hesaplar ile kullanıcıları reklam,
promosyon ve kampanyalarından haberdar
etmekte ve Facebook duvarına yönlendirilen bu
mesajlarla yine Facebook üzerinden ürünün satıldığı
sayfalara link vermektedirler. Üreticinin
duvarda yayınladığı link ve bilgiler kullanıcılar
tarafından paylaşılıp içerik üzerinde yorum yapıldıkça
daha geniş kitlelere ulaşılmakta ve ciddi bir
pazarlama süreci gerçekleşmektedir. Elektronik ticaret
yapan firmalar sundukları avantajlar hakkındaki
içerikler üzerine “beğen, paylaş ve yorumla”
gibi butonlarla kullanıcılara değerlendirme yaptı-
rararak hem tanıtım hem de kamuoyu yoklaması
gerçekleştirmektedir. Üretici firmanın profil
sayfası, paylaşılan içeriklerin okunma sayıları,
beğenme oranları, paylaşım sayıları ve kullanıcıların
demografik özellikleri gibi veriler toplanıp
raporlandıkça kurumun marka iletişimi açısından
önemli bir yol katedilmektedir. Bu istatistikler
kurumlara hedef kitleler ve yeni pazarlama stratejileri
için ışık tutmaktadır (Halis, 2012).
TÜİK 2014 Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre,
Türkiye’de İnternet kullanan bireylerin oranı %53,8’dir.
İnternet kullanım amaçları incelendiğinde 2014 yılının ilk üç ayında
İnternet kullanan bireylerin %78,8’inin sosyal ağ sitelerine katıldığı,
İnternet üzerinden mal veya hizmet siparişi verme ya da satın alma
oranının ise %30,8 olduğu görülmektedir.
We Are Social tarafından hazırlanan Küresel Dijital İstatistikler
2014 Raporuna göre ise Türkiye’de en yaygın kullanılan sosyal ağ siteleri
Facebook (%93),
Twitter (%72),
Google+ (%70) ve
LinkedIn (%33),
Instagram (%26)’dır.
Türkiye’de sahte hesaplar da dâhil olmak üzere,
36 milyon aktif Facebook hesabı bulunmakta ve
Türkiye’deki kullanıcılar günde ortalama 2 saat 32 dakikayı
sosyal medyada geçirmektedir.
Bu denli yoğun ilgi gören ve kullanılan sosyal ağ siteleri,
iletişimciler ve özellikle reklam ve halkla
ilişkiler uzmanları için araştırılması ve dikkatli kullanılması
gereken önemli bir ortam hâline gelmiştir.
Çünkü sosyal ağlar sadece bireyler için değil, kurumlar açısından da önemlidir.
Sosyal ağlar işletmelere hedef kitleleriyle iletişim kurmaları ve
doğru hedeflere ulaşmaları için olanak sağlamaktadır.
Günümüzde çevrim içi (online) reklamcılık konusunda sosyal ağlar
önemli bir mecra hâline gelmiştir. İşletmeler sosyal ağlar için geliştirilen çeşitli uygulamalarla (applications/widgets) kendi ürün ve hizmetlerini tanıtarak pazarlama faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Ayrıca sosyal ağlarda ölçümleme yaparak işletmeler strateji geliştirebilmektedir. Sosyal ağlardaki viral pazarlama (viral yayılma) kavramı,
reklamlar aracılığıyla ürün ve markaların tanıdık tavsiyeleriyle tanınması anlamına gelmektedir.
Ancak bu durum, ağların doğru çözümlenmesi ve reklam mesajlarının
doğru platformlarda doğru kitlelere verilmesi sorumluluğunu doğurmaktadır.
Bu noktada iletişim etiği, kullanıcıların farklı İnternet bağlantı hızlarının bulunduğu
gerçeği, İnternet hukuku ve ilgili kanunlar da dikkate alınarak uygulamaların şekillendirilmesi önemlidir (Onat ve Aşman Alikılıç, 2008).
Sosyal ağların analizi/çözümlenmesi dendiğinde kişilerin (düğümlerin)
ve ilişkilerin belirlenmesi önem taşımaktadır; çünkü bu kullanıcıların
konumu (örneğin; diğer kullanıcıların fikirlerini etkileyen kanaat
önderleri) ve ilişkilerin bir durumu nasıl etkilediği gibi bilgiler geleceğe
yönelik eylemler için fikir verebilir.
Sosyal ağlarda ağ haritaları çıkarılarak yorum yapılabilmesini sağlayan
yazılımlar da bulunmaktadır. Varolan bir ağı iyileştirmek ve geliştirmek
amacıyla ortaya atılan ağ dokuma yaklaşımında ise ağ dokumacısı olarak
adlandırılan bir düğümün ağa eklenmesi ve birbiriyle bağı olmayan
düğümleri bağlaması söz konusudur (Krebs ve Holley, 2006). Bir amaca
yönelik olarak bir sosyal ağ oluşturmak üzere düğümlerin neler olması gerektiği ve bunlar arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğine yönelik tasarım ise sosyal ağ sentezi olarak tanımlanmaktadır (Uça-Güneş,2014).
Bu üç yaklaşım sayesinde sosyal ağların etkin yönetimi sağlanabilir.
İşletmeler sosyal ağlarda sundukları küçük uygulamalar ile
(widgets) örneğin kullanıcılara kendi ürün ve markaları ile ilgili oyunlar
oynatarak ve bu yolla yorum yapmalarını sağlayarak İnternet trafiği
(potansiyel müşteriler ile çevrimiçi iletişim) oluşturmaktadır.
Bu trafik çeşitli yazılımlarla izlenebildiği için pazarlama
iletişimi faaliyetlerine yönelik ölçümleme yapılırken kullanılmaktadır.
Örneğin ilgi çeken dolayısıyla başarılı firma uygulamaları,
bir süre sonra firmanın kendi web sitesine taşınarak iletişim ve
pazarlama faaliyetlerinin sosyal ağlarda başlatıldıktan sonra
firmanın kendi sayfalarında devam ettirilmesi mümkündür
(Onat ve Aşman Alikılıç, 2008).
Sosyal ağlar, toplumsal siyasal örgütlenmenin ve hareketin önemli
iletişim araçlarından birisidir.
Toplumsal örgütlenme açısından İnternet; siyasal partiler, dernekler,
vakıflar, kamu kurumları, özel ticari şirketler, siyasal ve toplumsal
hareketler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.
Özellikle toplumsal hareketler, kamuoyuna ulaşmak üzere
sosyal ağ siteleri üzerinden kampanyalar düzenleyerek aynı
anda binlerce kullanıcıya ulaşmaktadır (Toprak vd, 2014).
Sosyal ağlar insanları bir araya getirdiği için
sosyal hareketleri birbirine bağlayan ve iletişim kurmalarını
sağlayan bir ortamdır. Bu ortamın gelişmesinde yurttaş
gazeteciliği kavramının da önemli yeri bulunmaktadır.
İçerik üretici olan kullanıcıların sosyal ağlarda kendi metin ve
resimlerini, videolarını paylaşmalarıyla yeni bir bilgi/haber kaynağı iletişimde
etkili olmaktadır.
Sosyal ağ sitelerini kullanan bireyler, bu siteleri kullanma
amaçlarına (sosyalleşme, eğlence, kolay erişim
ve ulaşılma, arkadaş edinme, kaçma/kaçınma, koordine olma,
bilgi arama) ve katılım seviyelerine (düşük, yüksek) göre sınıflandırılarak,
çeşitli kullanıcı tipleri/türleri belirlenebilir. Bu farklı kullanım motivasyonları,
kullanıcıların ağları kullanma sıklık ve sürelerini ve ne düzeyde
aktif içerik üreten ve paylaşan bireyler olduklarını şekillendirir.
Bu motivasyonlar arasında kaçma/kaçınma günlük sıkıntılardan,
sorumluluklardan veya baskıdan uzaklaşmak; koordine olma
ise sosyal faaliyetleri organize etme ve etkinlikler düzenlemek
ile ilgili tanımlanmaktadır. Gösteriş yapma, pazarlama
kampanyalarından yararlanma yine alanyazında
vurgulanan motivasyonlar arasındadır.
Bireylerin ağları kullanma amaçları; yaş, cinsiyet ve sosyal statülerine
göre de farklılık göstermektedir (Özata, Kılıçer ve Ağlargöz, 2014).