Algılsal bellek duyusal bilginin çok kısa sürelerde işlendiği bellektir.
Algısal belleğe gelen bilgiler çok kısa zamanda işlendiği ve silindiği için
“anlık bellek” olarak da adlandırılabilir.
Duyu organlarımızdan gelen uyarıcılar duyusal kayıt sistemine aktarılır.
Bu durumda bilgi orijinal uyarıcıyı temsil eden yapıdadır yani uyarıcının tam yansımasıdır.
Algılsal belleğin kapasitesi sınırsız olmasına karşın bilginin bu alanda
kalış süresi sınırlıdır ve işlenmezse kaybolur.
Algısal bellekte yalnızca dikkat edilen bir anlamda süzülen sınırlı sayıdaki
bilgi kısa süreli belleğe aktarılır.
Algılsal belleğin kapasitesinin sınırsız fakat bilginin tutulması süresinin sınırlı olması
bizim için hayati öneme sahiptir.
Örneğin soğuk ve yağışlı bir akşam, otogarda bir akrabanızı yolcu ettiğinizi düşünün.
Çevrenizde bir sürü ışık, araç ve insan var.
Hepsini görüyor ve seslerini duyuyorunuz.
Aynı zamanda akrabanız ile bir konuda konuşuyor ve valizini taşımasına yardımcı oluyorsunuz.
Bu durumda algısal belleğinizin sınırları, dikkat ve algı süzgeçleriniz olmasaydı
akrabanızın sesini diğer seslerden ayıramazdınız.
Etrafınızda bulunan insanların, otobüslerin, anons ve
müzik sesleri birbirine karışır hiçbir şey anlayamazdınız.
Aynı zamanda diğer duyularınız da çalışmaya devam ediyor.
Siz farkında olmasanız dahi hava soğuk olduğu için
biraz üşüyorsunuz ve aynı zamanda yağıştan dolayı ıslanıyorsunuz.
Dikkatinizi konuşmanıza ve duygularınıza verdiğiniz için bunun farkında değildiniz.
Eğer duyularımızdan gelen veriyi dikkat ve algı süreçlerini
kullanarak sınırlandıramasaydık gelen uyarıcılar bizi hiçbir şey yapamaz ve
anlayamaz hâle getirirdi. Bu aşamada dikkat ve algı süreçleri duyulara gelen
bilgilerden hangilerinin sonraki aşamaya, kısa süreli belleğe
aktarılacağını belirler.
Dikkatimizi tanıdığımızın anlattıklarına yoğunlaştırdığımızda artık çevredeki gürültüyü
duymamaya başlarız. Yine bu şekilde belki yağmuru ve soğuğu unutabiliriz.